Direnişi canavarlardan öğrenecek değiliz!
Fotoğraf: Envato
Geçen sezonun dikkate değer dizilerinden Şubat’ın sloganı “Yarayla alay eder yaralanmamış olan” diyordu, Shakespeare’in Romeo ve Juliet’inden (Dizinin yapımcısı Onur Ünlü daha sonra aynı dizenin de geçtiği filmine bir başka Shakespeare dizesinden isim koydu; Sen Aydınlatırsın Geceyi). Henüz “empati” lafının şimdiki kadar meşhur olup sık kullanılmadığı zamanlarda, birbirini anlamaktan yoksunluğun acısını böyle ifade eden usta, hala bize seslenebiliyor bu sözüyle. Direnişle, hiç olmadığı kadar birbirini tanıyıp öğrenmeye başlayanların aklında.
Pasifik Savaşı, birbiriyle zihinsel bağ kurma üstüne kurulu bir savaş mekanizmasında, yaralıların birbirini en iyi anlayanlar olduğu mesajı üstünde epey duruyor. Ekip savaşa hazırlandığında, emekli ve yetenekli adam çağrılır ve gençler onla alay ederken, bunu hatırlatan bir diyalog var. İntibak borunları yaşayan esas oğlan Raleigh, ağzına geleni söyleyen Chuck’a başta sessiz kalıyor. Arkadaşı olan babası durumu “Ben büyütmeyi beceremedim, ne zaman döveyim ne zaman seveyim bilemedim” diye açıklayınca, Raleigh cevabı veriyor: “Kusura bakma da, hangisine ihtiyacı olduğu belli.”
‘ORDU DEĞİL, DİRENİŞ’
Filmin bu örnekteki gibi raconlu, testosteronlu bir devler dövüşü olduğunu kestirmek güç değildir. Ama hazır olan seyirciyi içine alıp 132 dakika sürüklemeyi de beceriyor. Başta Kaiju denen ve okyanusun altından gelen dev canavarların saldırısı, buna karşı insanlığın direnişi özetleniyor. İnsanlar işin içinden, Jaegar denen ve iki pilotun beynen birbirine bağlanarak kontrol ettiği dev robotlar yaparak çıkmış. Aradan yıllar geçip Jaegarlar dünya politikacıları tarafından bir kenara itilince, son bir hamleye hazırlanıyorlar. Başına gelen felaketle kenara çekilen eski tüfeklerden Raleigh dahil, bir araya geliyorlar. Genç ve şuursuz Jaegar pilotları, yaralı eski pilot, onla uyum yakalayan genç kadın direnişçi, uçuk bilim adamlarının son dakikada fark ettiği gerçekler, Kaiju meraklısı deliler, son saldırı, büyük çarpışma ve az çok tahmin edilecek daha onlarca bildik sinema unsuru Pasifik Savaşı’nda mevcut ve her şey, mareşalin şunu dediği noktada başlıyor: “Artık biz ordu değiliz, direnişiz”.
Hikayenin en heyecan verici kısmının burdan sonrası olması pek doğal, çünkü ordunun filminin izlemenin o kadar da ilginç olması elbette beklenemez. Ama direnişin filmi, başka bir mesele; özdeşleşmesi en çekici olan. Bizim seyirci bir iki aydır direnişi çok sevdiğinden değil, hep sevdiğinden, direnmezken de direnmenin insana en yakışan eylem olduğunu içten içe bildiğinden, aslında.
CANAVARA KARŞI ROBOT CANAVAR
Yoksa buradaki direnişten ne olacak, “Benim robotun senin robotunu döver”den başka. Bütün dünya devletlerinin paraları ve orduları birleşmiş, denizden çıkan Kaiju canavarlarına karşı buldukları yol, Jaegar denen onlara benzeyen dev mekanik canavarlar yapıp, yumruk atıp kafa kopararak savaşmak olmuş. Onca filo etkisiz kalıyor, ama Jaegar göğsünden ateş edince karşıdakini vuruyor, her nasılsa. Bunun mantığını kimse açıklamaya çalışmıyor ama sonucu filme lazım olan; Jaegar pilotlarının birer yıldız olarak karşılanması ve tabii filmin kahramanları olması. Rusları gösterip ama önce onları öldürmek, siyahı feda edip, Japonla beyaz Amerikalıyı kurtarıcı yapmak gibi ırk numaralarının da iyi niyetli olduğunu umalım yine de.
Meksikalı yönetmen Guillermo del Toro’nun İspanya’da geçen filmlerinden başlayan fantastik sinema çizgisi, artık tamamen büyük Hollywood yapımlarına kaymış görünüyor. O rüyayla karışık, politik alt metinli çocuk hikayelerinin yerini alan bol efektli bol kavgalı filmleri aynı fantastik sinema başlığı altında değerlendirmek bir yere kadar mümkünse bile, birbirinden ayrıldıkları temel nokta, üslup ya da temayla sınırlı değil. Şeytanın Belkemiği ya da Pan’ın Labirenti’nin özelliği sadece politik ve küçük bütçeli olmaları değil, orada “direniş” ile kurulan ilişkiyle, Pasifik Savaşı’ndaki arasındaki fark dikkat çekici. İspanya İç Savaşı’nda Direniş deyince, halkın desteklediği silahlı örgütleri anlamak nasıl normalse, del Toro’nun son filminde birkaç kahramanın dünyayı kurtarması o kadar Hollywood’a normal. Direnişin birkaç kahramanla değil, halkla olacağını hiç direnmemiş olan bilmiyorsa demek.
Oysa, yalnız ve korkmuş küçük Japon çocuğun hikayesi, filmin en akılda kalan ve en iyi oynanmış kısmıydı. Malum, yönetmenin en iyi bildiği yerden. Belki de en çok çocukluğunun çizgi filmleriyle hasret gidermek isteyen seyirciyi bulur.
Pasifik Savaşı
Orijinal adı: Pacific Rim
Yönetmen: Guillermo del Toro
Oyuncular: Charlie Hunnam, Idris Elba, Rinko Kikuchi, Charlie Day
- Androidler üç boyutta ne düşler? 06 Ekim 2017 01:00
- Yedi kişilik oyun 01 Eylül 2017 01:00
- Erkeklere gününü gösteren pehlivan 18 Ağustos 2017 01:02
- Etkili ama bilinmeyen bilim kurgu 28 Temmuz 2017 00:15
- Zombilere karşı iki tutum 21 Temmuz 2017 01:00
- Maymun nasıl maymun oldu? 14 Temmuz 2017 00:15
- Sürüden ayrılanı kamera kapar 07 Temmuz 2017 01:33
- Ey ruh, sen kimsin? 30 Haziran 2017 00:52
- Karanlık Çağ’da vampirlere karşı 08 Haziran 2017 23:52
- Genç Karl Marx: Bir başlangıç 19 Mayıs 2017 01:00
- Kaygı'yla gerçeği hatırlamak 12 Mayıs 2017 00:30
- Beyazlar Afrika'da neler çekmiş 05 Mayıs 2017 00:59