AKP gerilime oynuyor!
Fotoğraf: Envato
Seçim meydanlarında, TV kanallarında Erdoğan-Kılıçdaroğlu-Bahçeli üçlüsü birbirleriyle kayıkçı kavgasına girip; tartışmayı ilgi çekici yapmak için laf cambazlığı yapadursunlar; ülkede siyasi gerilim hızla tırmanıyor. Seçimin bu koşullarda sağlıklı bir biçimde yapılıp yapılamayacağı bile tartışılır hale geldi.
Bölgedeki iller ve ilçelerde bu gerilim had safhaya çıkmış bulunuyor. Ve pek çok il ve ilçede Şırnak kırsalındaki çatışmalarda 12 HPG’linin yaşamını yitirmesini protesto etmek için yas ilan edildi. Yas ilan eden yerlerde kepenkler kapalı, “Çözüm çadırlarına” kara bayraklar asılmış, okullarda boykot var; seçim çalışmaları bile durduruldu!
Şırnak’ta ise yollar ve ilçelerin giriş çıkışları cenazeleri almaya giden ya da karşılamak isteyen genç, yaşlı, kadınlı erkekli kalabalıklarla dolup taşıyor. Bölge, “yas” ve onun etrafındaki derin “durgunluk”, fırtınadan önceki sessizlik gibi!
Sadece bölge illerinde de değil, tüm ülkede, özellikle de Kürtlerin yoğun yaşadıkları yerlerde protestolar, “yasa katılım” kendini hissettiriyor. Emek Demokrasi ve Özgürlük Blok’unun adayları etrafındaki çalışmalara da, bölgede yas olarak yaygın biçimde kendisini gösteren gerilim, çeşitli protestolar ve etkinlikler olarak yansıyor.
Emek Demokrasi ve Özgürlük Blok’unun, Kürt siyasi çevrelerinin; “operasyonların durdurulması” talebinin ne anlama geldiği şimdi daha iyi anlaşılıyor olmalı. Çünkü bırakalım başka şeyleri; hem operasyonların devam etmesi hem de seçimin, az çok sağlıklı biçiminde yapılmasının imkanı yoktur.
Şu anlaşılmalıdır: Nasıl ki, Nevşehir’e, Yozgat’a Çorum‘a bir “asker cenazesi” geldiğinde orada, “Kürtler haklı mı haksız mı”, “Bu askerler neden ölüyor; buna kimin politikaları neden oluyor?” demeden, yaygın, kontrolü zor bir tepki ortaya çıkıyorsa; bir “gerilla cenazesi” geldiğinde de Diyarbakır’da Şırnak’ta, Siirt’te de aynı duygusal tepkiler, barış ve Kürtlerin haklarına ilişkin taleplerle birleşerek ortaya çıkmaktadır. Yoksa ölen “bizden” olursa “şehit, mehmetçik”, karşı taraftan olursa “hain, bölücü, teröristtir” diyerek durumu geçiştirme, “şehit edebiyatı” üstünden rant sağlama dönemi çok gerilerde kalmıştır.
Askeri operasyonlar ve polisin kentlerdeki terörüne dönüşmüş gözaltılar ve tutuklamaları dikkate alındığında AKP Hükümeti, (CHP ve MHP de bu uygulamaya itiraz etmiyorlar) siyasi gerilimi artırarak, Kürt siyasi çevreleri kıpırdayamaz duruma getirerek kendine alan üstünlüğü sağlamak istemektedir. Gerek kırsal alanda operasyonların artırılmasını, gerekse tutuklamaların ve gözaltıların giderek politika alanını terörize eden bir yönteme dönüşmüş olmasını AKP Hükümeti’nin amacından ayrı; polis ve askerin kendi marifeti olarak görmek aşırı saflık olur. Çünkü artık herkes biliyor ki, hükümet istemeden bu alanlarda yaprak kıpırdamaz.
AKP propagandası, Başbakan Erdoğan’ın 1 Haziran’da açıklayacağı bir “proje” ile “Kürt sorununa toptan bir çözüm getireceğini” propaganda ediyor. Ancak öyle görünmektedir ki AKP, Kürt sorununun demokratik çözümü bayrağını çoktan geminin bordosundan denize atmıştır. Ve onun için Başbakan “Kürt sorunu yoktur Kürt vatandaşların sorunu vardır!” diye “aforizmalar” geliştirmektedir. Sorun böyle anlayan bir hükümetin, bu ucube yaklaşımdan nasıl bir “toptan çözüm” getireceği ise sadece merak konusu olabilir?
Şu artık anlaşılmaktadır ki AKP için varsa yoksa seçimden avantajlı çıkmaktır. “İsterse ülke yansın” bu önemli değildir. Ve bunun şartını da AKP, Kürt siyasi güçlerinin etkisini kırmak olarak benimsemiştir. Bölgedeki yaygın gözaltılar ve tutuklamalar, KCK davasında tutuklulardan bir kişinin bile serbest bırakmadan yıllardır sürüyor olmasına şimdi de “tek taraflı ateşkese” karşın askeri operasyonlara yeniden hız vermesi eklenmiştir. Açıkça görülmektedir ki, politik alanı iyice gererek, AKP Kürt siyasi güçlerini, Emek Demokrasi ve Özgürlük Blok’unu da legal siyaset alanının dışına itmeye çalışmaktadır.
Ancak AKP’nin bugünün siyasi koşullarında bundan başarı, bu başarısından da fayda sağlaması çok zordur. Dahası AKP’nin bu oyununun altında kalma ihtimali daha fazladır.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00