Şansı bol olsun...
Pek çok kez ad değiştiren ve yıkılması yılan öyküsüne dönen İnönü Stadı’ndaki son karşılaşmanın ardından eski kaleci, yeni yorumcu ve yazıcı Rüştü Reçber gazetesindeki köşesinde ” Kendimi hep Allah’ın şanslı kullarından biri olarak gördüm. Bugün de yine öyle olduğum için şanslıyım” diyerek başlamıştı yazısına.
Hep öyle görmüşse ve gördüğü gibi de bulmuşsa kendini; bugün de; her gün de öyle olması kaçınılmazdır aslında da bugüne bir kez daha vurgu yapması anlaşılmazdır. Demek ki o şans hem sürekli ve hem de çok olunca dışarı taşası gelmiş; o da tutmamış taşacak olanı yazıya döküvermiş. Arada sırada şanslı bir kul olduğunu görseymiş; bugünü de o aralardan biri olacağından vurgulamasının bir anlamı olurmuş; ama her gün şanslı olunca… Bugünün de o hepin ve her günün içinde olması doğaldır ve bir zorunluluktur da ayrıca. Demem o ki bugünün ayrı bir önemi ya da önemli bir ayrıcalığının olmaması gerekir, insan her gün şanslıysa.
Öyle bir söz söylemiş ki Reçber, sanki yan toplara çıkamayış; çıkıp da topla buluşamayış gibi bir durum yaratmış.
Bana bunca söz dizdiren sözün ikinci tümcesi ise biraz daha söz dizdirecek düzeyde. O tümce başlı başına, yani tam bağımsız bir topa boşa çıkış gibi duruyor yazının içinde.” Bugün de yine öyle olduğu için…” derken ilk tümceyi de kapsama alanına almış olan tümce bir yinelemeye yol açmış çünkü. “Allah’ın şanslı kullarından biri olduğu “ vurgusu yatıyor o “..böyle olduğu için…” in içinde de. O zaman o son tümceyi şöyle okumak ya da anlamak gerekiyor: “Bugün de yine Allah’ ın şanslı kullarından biri olduğum için şanslıyım.” Zaten her gün şanslı olduğunu söyleyen Reçber bir de şansının üstüne tüy dikmiş gibi olmuş.
Onsekiz dışına çıkıp da topa ayakla vuramamak gibi bir durum oluşmuş burada da.
Rüştü Reçber, bütün bunları, şu İnönü Stadı’nın yıkılmadan önceki son karşılaşmayı izleyebildiği için söylüyor ve yıllar önce söylediği gibi “ Önemli bir konuya ayak basmış” oluyor. Çünkü ben, İnönü’ nün yıkılacağına değil; ama yeniden yapılacağına inanamıyorum bir türlü. İstanbul’ un tüm eski yapılarını, yeşil alanlarını AVM, residans, yedi-sekiz yıldızlı otel, akıllı konutlar yapmaya çalışan bir yönetimin denize sıfır bir yeri ayaktopu alanı olarak korumaya kalkması ister istemez düşündürüyor, korkutuyor insanı. İstanbul’ da Haydarpaşa’ nın, Ankara’ da AOÇ’ un başına gelenleri biliyoruz, gelecekleri bilemesek de. Kuşkulardayım anlayacağınız. Son anda başka bir şey, ne bileyim, göğü delen bir yapı çıkıverecekmiş gibi geliyor bana. Stad da onun üstünde mi olur, altın da mı kalır, önümüze bakıp göreceğiz artık.
Stadın yeri, ağızlardan salyaları akıtacak denli güzel çünkü. Rüştü Reçber de bu güzelliği vurguluyor kendince: “Dünyanın en güzel yerlerinden biri olan İstanbul’ un lokasyon olarak mükemmel bir noktasında olan İnönü Stadı…” Yer, lokasyon, nokta tanımları el ele bir tümcede konuşlanmışken birbirlerine de girmişler sanki. Bir de mekanı soksaymış işin içine tam anlamıyla çok dilli bir anlatım yaratacakmış. Gerçi alıştık; daha doğrusu alıştırıldık o çok dile de aynı anlamdaki üç sözcüğün kullanılması kötü olmuş; hele de yeni yazıcılıkta.
Ve sanki, onsekiz içinde yapılmaması gereken onca yanlıştan üçü yapılmış; bir anlamda denetimsiz güç kullanılmış da gören duyan olmamış gibi. Oyun da, yaşam da sürüp gitmiş.
Şanslı kul olmak böyle bir şeyse güzelmiş doğrusu. Ya tersi olsaymış. Örneğin Reyhanlı’da yaşıyor olsaydı bu kaleci eskisi. Taksim’de kuş uçurtmayanların gözlerinden kaçırdıkları (!) iki araba dolusu bombanın öldürdükleri arasında olsaydı.. Ya sınırı açlık belasına geçerken üzerine yağan bombalarla canını verseydi.. Ya Afyon’ daki askeri cephanelikte sayım yaparken kim vurduya gitseydi.. Ya er Sevag olsaydı... Ya gezi parkında direnirken canından olsaydı. Bu canların yakını olsaydı ya da.. Onlarla aynı toprakta yaşıyor olmanın acısını duyabilseydi..
Kötünün kötüsü var bir de. Ya bu olayların suçlularını bulup çıkartamayan yönetici olsaydı. Ve bütün bu yapamadıkları; belki de yapmadıkları sonrasında görevi bırakması, hiç değilse bıraktırması gereken biri olsaydı. Ve tüm bunlara karşın görevini sürdürmek zorunda (!) kalsaydı.
Gerçekten şanslı bir kulmuş. Şansı bol olsun; hem de sürsün gitsin..
EVRENSEL'İNMANŞETİ
![Marmaris Turgut Koyu’nu kurtaran mahkeme kararı: “ÇED gerekli değildir” kararı iptal](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/284338.jpg)
Marmaris Turgut Koyu’nu kurtaran mahkeme kararı: “ÇED gerekli değildir” kararı iptal
![Kaynak sağlığa, eğitime değil sanayiye aktı](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/254547.jpg)
İletişim Başkanlığı deprem raporu: Kaynak sağlığa, eğitime değil sanayiye aktı
![Çayırhan işçilerinin özelleştirmeye karşı yürüyüşü devam ediyor:](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/284233.jpg)
Özelleştirme karşıtı yürüyüş sürüyor: Eylemler üretimi de etkilemeli
![Diyarbakırlı işçiler sürece ilişkin temkinli, iktidardan umutsuz](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/280807.jpg)
Evrensel'i Takip Et