Çapulculuğun daniskası değilse ne?
Fotoğraf: Envato
Başbakan Erdoğan İmam Hatip Lisesi Mezunlarına seslenirken dedi ki…
“Bu kararlı duruş çapulculara fırsat vermeyecektir!”
Malum! Bir süredir çapulcu lafı, direnişçinin eş anlamlısı…
Bu tanımına uygun çapulcular aslında gerçek çapulculara karşı direniyor.
Gerçek çapulcu kim?
Türk Dil Kurumu’na göre… Çapul: Yağma, talan.
Çapulcu: Çapul yolu ile başkasının malını alan talancı, yağmacı.
Şimdi, Dil Kurumu’nun bu tanımıyla bazı icraatları karşılaştıralım. Ve kelimenin tam anlamıyla çapulcu kimmiş görelim.
Kuzey Ormanları’nda milyonlarca ağacın katline yol açacak olan üçüncü Köprü inşasına ilişkin gelişmelerden başlayalım.
Güzergah değişikliğine ilişkin bolca tartışma yapıldı. Tartışmalar sırasında hükümet cephesinden (hiç de inandırıcı olmayan) şu açıklama geldi: “Kuş yollarına, kaynak sulara rastlandı değiştirdik.”
Peki, güzergahı ne kadar değiştirseniz değiştirin, ormanlara, kaynak sularına ve kuş göç yollarına zarar vermemeniz mümkün müdür?
BAŞTAN AŞAĞI YAĞMA!
Hangi yoldan giderseniz gidin geri dönülmez zararlar vereceksiniz! Ormanlara, kaynak sularına ve kuş göç yollarına…
Ben değil İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi söylüyor.
Kentin hava ve yaşam kalitesini artıran ormanı… Kentin içme ve kullanma suyu gereksinimini karşılayan baraj ve dereleri… Zengin biyolojik çeşitliliği… Göçmen kuşlarına yaptığı ev sahipliğiyle öne çıkan bu alana ‘dokunma’ diyor.
Dinleyen kim?
Köprü inşası da kaçak başlamıştı zaten. Çünkü İstanbul’un “anayasası” sayılan Çevre Düzeni Planı’nda böyle bir çalışma yer almıyordu.
21 Mayıs gecesi Meclisten bir torba yasa geçirilmiş... Ve bazı projeler Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporundan muaf tutulmuştu. Muaf tutulanlar arasında 3. Köprü yer alıyordu.
Baştan aşağı hukuksuzluk, baştan aşağı doğa yağması!
Bundan ala çapulculuk mu olur?
Bu arada direnişçi çapulcular da boş durmuyor tabi! Bir kısmı dün, İstanbul’un Kuzey Ormanları’na sahip çıkmak için pedal çevirdi.
‘DEMOKRASİ MÜZESİ’ ALTINDA TALAN
Peki ya, Yassıada ve Sivriada’nın korumasının bir genelgeyle kaldırılmasına ne demeli?
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın doğal ve tarihi sit alanı özellikleri kaldırdığı iki adanın sakinleri şimdi çevre, yaşam ve doğa savaşı veriyor.
Yassıada’nın idam edilen başbakan Menderes’in yargılandığı yer olması nedeniyle… Hükümet, “Adayı demokrasi müzesi yapacağız” masalıyla yola çıktı…
Şimdi kat sınırı olmaksızın, kıyı kanunundan muaf bir şekilde iki adayı imara açarak adaları talan müzesine dönüştürmenin önünü açtı.
Ada otel, konferans salonu, restoran vs. binalarla dolacak. Oysa her iki adada… Tarihi, doğal ve aynı zamanda arkeolojik sit alanı!
Büyükşehir Belediyesi’ne, Adalar Belediyesi’ne ya da ilgili herhangi bir kuruma danışılmadan…
Kıyı kanunu hükmüne ve diğer kısıtlamalara tabi olmaksızın…
İki ada da… Kültürel ve turizm amaçlı yatırım ve hizmetler(!) için ardına kadar açıldı.
İşin ucunda yüz milyonlarca lira olduğu hesap edilen bir rant var!
Eko sistemi, tarihi, maneviyatı hiçe sayan bu anlayıştan ala çapulculuk mu olur?
Binlerce imza toplayan, Ada’nın direnişçi çapulcuları da boş durmuyor elbet de!
DANALAR GİRDİ BOSTANA!
Bu ülkede milyonlarca insanın kulağına şu ninni fısıldanmıştır:
“Dandili dandili dastana
danalar girdi bostana.
Kov bostancı danayı
yemesin lahanayı.”
‘Danayı kovmak gerektiği’ üflenmiştir kulağımıza?
İşte bugünlerde bu öğüdü hayata geçiriyor; tarihi Yedikule Bostanları’na iş makineleriyle dalanları kovmak için mücadele edenler.
Kaynaklara göre 1500 yıldan uzun süredir kentsel tarım alanı olan Yedikule Bostanları… Fatih Belediyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından park projesi kapsamında… Üzerine moloz ve niteliksiz toprak yığılarak katlediliyor.
Dünyada örneği az bulunur bir tarihi, kültürel ve çevresel varlık yok ediliyor.
Bu değerinin yanı sıra azımsanmayacak ölçüde bir üretim alanı bostanlar.
Sur içi bostan arazisinden senelik yaklaşık 10 ton… Sur hendeğindeki araziden ise yaklaşık 30 ton sebze elde ediliyor.
Semizotundan marula, karalahanadan maydanoza, domatesten karnıbahara…
Arazideki 100 meyve ağacından da senelik 4 ton meyve alınıyor.
Bu ürünler Kocamustafapaşa, Fatih, Zeytinburnu, Esenler semt pazarlarında… Kumkapı’daki sebze halinde günlük taze sebze meyve olarak yerini alıyor.
Umurunda mı ki çapulcu zihniyetin!
OSMANLI’NIN GANİMET ZİHNİYETİ!
Hem Yedikule Bostanları’nda zerzevat toplayanların hem de bostanın tarihinin üzerine iş makinesini süren anlayış… Aynı zamanda, Osmanlı’nın tarihinin ve değerlerinin sahiplenicisi olduğu iddiasında!
Oysa Osmanlı dokunmamıştı bu bostanlara.
Tarihi surlar ve deniz kenarlarında olan değerli arazileri (başka amaçlar için kullanmak yerine) bostan ve bahçe olarak tercih etti.
Bu bostanların varlığının devamlılığı konusunda ısrar etti.
Osmanlı’nın mirasına sahip çıktığını iddia eden anlayış ise… Bu tarımsal araziyi yok ederek İstanbul’un hem kültürel hem de tabi mirasını yok ediyor.
Galiba bu anlayışın sahiplendiği tek miras… Osmanlı’nın işgal ettiği yerlerdeki savaş ganimetleriyle ekonomiyi çevirme tutumu.
Kent ve rant ganimetiyle ekonomiyi çevirmekten ala çapulculuk mu olur?
Osmanlı ekonomisi çöktü. Peki ya çakma mirasçısının ekonomisi ne olur?
Cevabı haftaya!
- Ezdirmemek ne kelime suyunu sıktılar 26 Aralık 2024 06:55
- Et ithalatı da sürer gıda pahalılığı da 08 Kasım 2024 11:17
- Türkiye BRICS’te de kapıda bekletiliyor, kapının ardı cennet değil ki! 24 Ekim 2024 13:08
- Bütçenin özeti: Hem yakacak hem kıracak 19 Ekim 2024 07:06
- Şimşek’in haraç şovu 16 Ekim 2024 04:57
- İTO Başkanı ‘şeytan’ taşlatıyor! 09 Ekim 2024 04:39
- Patronlardan 21. yüzyılda 19. yüzyıl talepleri: Bir adım ötesi zincire vurmak 28 Eylül 2024 06:47
- Erdoğan’ın ABD temasları: Mesaj mı yoksa yalvarış ve temenni mi? 26 Eylül 2024 06:27
- Fiyatlar artarken enflasyon düşüşünün yorumu: Kağıt üstünde düşüş, kemikte hissediş 04 Eylül 2024 05:53
- Vergi listesindeki 3 çeşit yüzsüzlük 29 Ağustos 2024 05:34
- Çin istilasına yol! 27 Ağustos 2024 05:10
- 12 şirket neden Varlık Fonu’na devredildi? 22 Ağustos 2024 04:55