23 Temmuz 2013 16:11

Medyayı ele geçirin! Atmosfer kamunun, hava herkesin...

Medyayı ele geçirin! Atmosfer kamunun, hava herkesin...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Savaş plânı gibi değil mi?
Bence de!..
Zihnime üşüşen sözcüklerin harflerini örgütleyip yan yana getirmek için parmaklarım klavyede dolaşırken…
Dur… Bi’ tur daha atayım, deyip, haber sitelerini dolaşmaya başladım.
Başlık pek içime sinmedi ya…
Kalkış öncesi pistte oyalanacağım… Bi’ nevi…
Kendimce vakit kazanacağım.
evrensel.net’teyim.
Haber bizim Medya Sevisi’nden:
“Maaşı ödenmeyen Show TV çalışanı intihara teşebbüs etti” (22 Temmuz 2013)
Komşu ‘site’de 72 kişilik listeye rastladım:
Medya patronlarının gazetecilere çıkardığı Haziran Direnişi’nin faturası…
İstifa ve atılmalarla 59 basın emekçisi işinden oldu.
Zorunlu izne gönderilen 14 gazetecinin ise akıbeti belirsiz. (sol. org, 22 Temmuz 2013)
Âla…
Tereddüte mahal yok; ortada bal gibi savaş var…
Hedefinde “yeter be!”ci basın emekçisi…
“Polis simit sat onurlu yaşa” sloganından kıssa çıkaran gazeteci…
Bi’ de halk… ki ben de tepedeki başlığı buna istinaden atmıştım…
Tekelci medyanın toplumsal gerçeği çarpıtarak katletmesine…
Perdeleyerek yok saymasına…cevap olarak, Noam Chomsky’den ödünç aldım…
Niyetim, geçen haftaki Halkın Gazetecileri Hareketi (Girişimi) yazısına devam etmek… idi.
Son tarama seansı isabetli oldu…
Gazeteciler ve halk…  
Zira iş/ekmek-onur ikilemiyle karşı karşıya bırakılan basın emekçisi ile…
Gerçeği plazalarının dibine gömen medya cenderesindeki halkın gündemi hiç bu kadar örtüşmemişti…
Tekelci medya ablukasının dağıtılması ve hakikatin nefes almasının sağlanması talebi, gazeteciler ile halkı aynı barikatın arkasına fırlattı…
Gazeteci öbekleri de Gezi barikatının arkasında tartışıyor…
Medya denetiminin öznesi olarak halk ile basın emekçisi bu arayışın da hareketin de birleşimi olur mu bilemem.
İşbirliğini teklif ediyorum…
İkna kabiliyetimin farkında olduğum için Chomsky’yi şahitlik için huzurunuza çağırdım.
Mütevazı adam. Sağ olsun, kırmadı.
Koltuğunun altına Medya Denetimi- İmmediast Bildirgesi’ni (Tümzamanlar Yay.) alıp geldi.
“Ben biraz uzanacağım, sen bizim Manifesto’dan bi’ şeyler attır… Alâka olursa haftaya devam ederiz… Ben de devreye girerim icabında” dedi…
Eyvallah…
Bilenler tekraren tartışsın, gözünden kaçanlar haberdar olsun diye… (ki, temaslarım sırasında böyle arkadaşlara rastladım.)
Chomsky abi’yi dinlerken altını çizdiklerimi çiziktiriyorum…
Öncelikle yeni başlayanlara İmmediast’lar:
Medyanın devlet ve şirketler elinden alınarak halk denetimine geçmesi için mücadele veren grup.
Perspektiflerini ele veren temel yaklaşımlarından bir demet:
* Devletimizi, hükümetimizi ve iletişim medyamızı denetleyemediğimiz sürece, komik aynalarca çarptırılan suretlerimizi görmeye devam edeceğiz. Her köşede saldırı altındayız.
* Uğraşımız, kamusal alanın şirketlerin… devlet kaynaklı haberler ve propaganda bombardımanlarının seyircileri şeklindeki kamuoyunun tutsaklığını yıkmak içindir.
* Aldatıcı… biliçaltı medya etkisine karşı ….kamunun medya okur yazarlığını artırmak.
* Radyo ve TV yayınlarında kamu egemenliğini ilan etmek.
* Tüm ticari yayın medyasının halka devri…
* Glasnost olarak kurtuluş: Demokratik halk kitle iletişim araçlarının ve medya ağının ortaya çıkışı.
Nasıl?
Pek bi’ radikal değil mi!? Bu ve başkaca nedenlerle (bildiğim kadarıyla) epey eleştiriler de aldı, bu 80’lerden kalma metin…
Medyaya karşı mücadelenin yöntem ve araçları ile alternatiflere dair süren tartışmalara katkısı ne olur kestiremiyorum…
Ama şundan eminim….
Medya patronlara… Gazetecilik gazetecilere bırakılamayacak kadar mühim.
Halk el koymalı, parçası olmalı…
İmmediast Bildirgesi’nin vaaz ettiği gibi:
“Atmosfer kamunun malıdır, hava herkesindir, öyleyse radyo ve TV sinyalleri de kamuya ait olmalıdır…
Medyayı ele geçirin!”
Hadi!..


FATİH’TE DEVRİMCİ BİR ÇARŞAMBA* İHTİMALİ?

Ergin Yıldızoğlu, Antikapitalist Müslümanlar’ın ikâmetgâhını sol mahalleye aldırmış görüntüsü vermesine…
Sosyalistlerle yol arkadaşlığına…
Devrimcilik vurgulamalarına dikkat çekerek…
“Zor bir dönemin tatsız sorusu”nu soruyor:
“Sakın esas amaç, Müslümanları
solculaştırmak, özgürlük fikrine getirmek değil de solu Müslümanlaştırmak olmasın?​” (sendika.org, 19 Temmuz 2013)
Ne yalan söyleyeyim, soru, benin de zihnimi kurcalamıyor değil… Epeydir.
Hayır… Yıldızoğlu’nu bilmem ama ben Antikapitalist müminlerle yol arkadaşlığından memnunum.
Keşke…
Güney Amerika misali bizim de (Müslüman)‘KurtuluşTeolojisi’ Hareketimiz olsa…    
Elbette…
Eleştiri ve ideolojik mücadelede kısıt olmadıkça...
“Kutsala laf yok” barikatı kurulmadıkça..
İyi olur… Bence.
Yıldızoğlu’nun yazısını da böyle bir tartışmaya davet olarak (da) okudum…
Dilerim yazının muhatabı İhsan Eliaçık… Ya da başkaları Yıldızoğlu’na cevap verir…
Şahsen beklediğim verimli tartışma başlamış olur… da…
İkinci keşke:
Bu tartışmalar İslamcı mahallelerde de yapılsa…
Misal…
Fatih’te bi’ düğün salonda toplaşsa İslamcı ve solcular…
Masada Antikapitalist Eliaçık’lar filan…
Bizden yana da…
Korkut Boratav Hocamız, misal…
Sunum, forum… Münasip şekiller yapılsa…
Hayali bile güzel değil mi?
Bu arada… Bakarsınız İslamcı sermaye havzalarında işçi örgütlenmesi yapan Antikapitalist Müslüman kardeşlerimiz devrimci işçi önderleriyle imeceye giderler…
Tecrübe alış verişi kabilinden…
Misal…
Konya Organize Sanayi Bölgesi’nde…
Ülker, İstikbal ve Sanko’nun işyerlerinde… Kayseri, Adıyaman, Maraş, Antep ve Urfa’da… İslamcı işçilerin devrimci sendikal örgütlenmesi…
Son 1 Mayıs’lardaki yan yanalık… ve taze ‘Gezi’ruhuyla  kotarılabilir...
Hele bir de…
Oralarda Antikapitalist Müslüman arkadaşların süren sınıf/emek eksenli çalışması mesafe almışsa...
Peeh!..
“Mülk Allah’ın nasıl olacak? tartışması da…
Yıldızoğlu’nun vesile olduğu soru dayatağını bulmuş olmaz mı?

*İstanbul, Fatih’ teki siyasal İslamcıların simge mahallesi.


Satır altından notlar...

HASAN CEMAL’İN BONUS YANILGISI

Okumuşsunuzdur:
İstanbul’da 3. Havalimanı ile Akdeniz Elektrik Dağıtım
İhalelerini alan patronlar medyaya da girdi.
TMSF’nin el koyduğu Akşam, Skytürk 360 ve Alem FM alemin üç parlak ihale müptelasına satıldı ya...
Hem de ihale mihale olamadan.
Tıpkı Show TV’nin T. Ciner’e satışı gibi…
Milliyet sürgünü Hasan Cemal, satışı, “Şaka gibi: İhaleyi kapana, bonus olarak da gazete ve televizyon!” diye yorumladı (T24, 21 Temmuz 2013).
Ukalalık etmek istemem. Ama H. Cemal yanılıyor.
Bonus… Yani ‘Akşam paketi’ AKP’nin.
Bi’ nevi ihalenin diş kirası olarak iktidara seçim hediyesi geldi ihalecilerden.
Milliyet, Vatan filan gibi…
Star Gazetesi’ndeki ‘nöbetçi patron’ modelinin versiyonu sanki…


KIRIK KALPLER MÜZESİ

Gezi mezi derken….
AKP’den hem kuş hem deve olma mucizesi bekleyenler hayal kırıklığı yaşıyor…
Perihan Mağden, “Erdoğan kalbimi kırdı” demiş (Taraf, 15 Temmuz 2013)
Oda bi’şey mi, deyip, kafası gözü kırılanları…
Hayatının baharında kırılan annenin dallarını hatırlatmayacağım…
Örgütlenin!...
Arkaik solcular gibi değil, elbette…
İleri Demokrasinin Kırık Kalpleri Müzesi kurun.
Misal. O. Pamuk’un müzesinin bir adasında toplaşın…
AB’den fon filan derken…
Yalnız Perihan Hanım’ın A. Gül konusunda da karar vermesi lazım..
O da mı kırdı kalbini, sevgi baki mi, bilelim..

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa