23 Temmuz 2013

Otosansür varken sansür de neymiş!

Bugün Türkiye’nin gazetecilerinin bayramı; Basın Bayramı!
Ama 24 Temmuz’un sadece adı basın bayramı.
Çünkü Türkiye’nin gazetecileri yıllardır bu bayrımı kutlamıyorlar, kutlayamıyorlar.
Çünkü 24 Temmuz’un “Basın Bayramı” olarak kabul edilmesinin nedeni, 24 Temmuz’un 1908’de “basında sansürün kaldırıldığının ilan edildiği gün” olmasıdır. Ama, aradan geçen 105 yılda genel olarak açıkça sansür kalkmış (tek parti dönemi, sıkıyönetim ve olağanüstü hal koşullarında açıkça sansür de eksik olmadı) gibi görünmesine karşın otosansür sansürün yerine geçirilmiş, iktidarlar, egemen güç odakları, devlet gücü ve sermaye gücünü kullanarak basını sansürün açıkça kullanıldığı dönemlerden bile daha etkin biçimde denetim altına almışlardır..
Bu ülkede ancak “bedelini ödeyenler”, gerekirse aç ve işsiz kalmayı, cezaevlerine atılmayı, hatta ölümü göze alabilenler sansür ve otosansürü aşabilmişlerdir.
Hele de son yıllarda AKP’nin “ileri demokrasi” döneminde basın özgürlüğü hepten;
1-) Gazeteciler “terör örgütüne yardım” ve “terör örgütü üyesi” olarak tutuklanarak,
2-) Basın kuruluşları baskı ve satın alınarak yandaşlaştırılarak,
3-) İktidar ve devlet gücü kullanılarak basın üstünde baskı oluşturularak ve patronların “istenmeyen gazetecileri” işten atması sağlanarak otosansür basın özgürlüğü üstünde bir Demokles Kılıcı’na döndürülmüştür.
Bugün otosansür sansürden bin beter bir baskı yöntemi olarak devrededir ve bu yüzden de basın 105 yıl öncesinden, Abdulhamit döneminden bile daha büyük bir baskı altındadır.
Gerçek buyken hangi namuslu gazeteci, hangi gazeteci kuruluşu “Sansürsün kaldırılmasının 105. yılını” ya da “Basın Bayramı’nı kutluyoruz!” diye ortaya çıkabilir?
Bugün Türkiye 65 tutuklu gazeteciyle, dünyanı en çok tutkulu gazetecinin bulunduğu ülkedir.
Nitekim CHP’li üç vekil, bu gerçekten hareketle cezaevlerinde tutuklu gazetecilerle yaptıkları görüşmelere dayandırarak hazırladıkları “Dünyanın En Büyük Gazeteci Cezaevi Türkiye Raporu”nu bugün “Basın Bayramı” vesilesiyle açıklayacaklar.
Evet biliyoruz ki Türkiye bugün, basın üstündeki baskıların giderek arttığı ülkelerin en başlarındadır. Ve tabii Türkiye bugün diğer ülkelerden farklı olarak ülkenin Başbakanın meydanlardan gazeteleri, TV kanallarını, gazetecileri tehdit ettiği bir ülkedir. Öyle ki Başbakan bütün gazetelerin patronuymuş gibi de hangi yazarın, hangi gazetecinin çalıştırılıp çalıştırılmayacağına da o karar vermektedir adeta! Ki, burada “adeta” bile fazladır!
Bu çıplak gerçekler karşısında, böyle bir ülkede “Basın Bayramı” kutlanabilir mi?
Nitekim bugün de görüyoruz ki, aklı başında bir tek gazeteci ve gazeteci örgütü basın bayramını kutlamaktan söz etmemektedir.
Ne yazık ki gerçek böyledir.
Ve burada gerçeğin acı yanı da böyle bir aşamaya gelinmesinde gazetecilerin rolüdür. Eğer gazeteciler TGS ve TGC gibi örgütlerde örgütlü olarak basın özgürlüğü mücadelesi verebilseydi, patronlarına ve hükümete karşı basın özgürlüğü ve gazetecilik onurunu koruyan bir çizgide hareket edebilselerdi, elbette ne medya patronları karşısında ne de Hükümet karşısında böyle çaresiz kalmazlardı!
Bugün bu “bayram” vesilesiyle yapılacak en önemli şey de hükümetten şikayet etmeyi, medya tekellerinin sömürü ve baskısından yakınmayı aşmak ve bütün gazetecilerin basın özgürlüğünü ve gazetecilerin haklarını savunan mücadele hattına girmesi, bunun için örgütlenmesidir.
Bunun böyle olması gerektiğini herkes de biliyor. Öyleyse yapılması gerekeni yapmak, sansürü de otosansürü de aşmanın tek yolu olan gazetecilerin sendikalarında örgütlenmesinin yoluna girmek bugün tek doğru şeydir.
24 Temmuz’un “Basın Bayramı” olarak kutlanılabilmesi için de yürünmesi gereken yol budur!

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

Antep’in de aralarında olduğu bölge illerinde ortalama işçi ücreti asgari ücretin altında, haftanın 7 günü, pazarları 12 saat çalışma, üretim baskısı! Devletin ve patronların yasaklar, kolluk gücü ve sendikacı tutuklamasıyla devam ettirmek istediği bu düzenin dayanılmaz hale geldiğini söyleyen Çelikaslan işçisi, tüm işçileri BİRTEK-SEN çatısı altında birleşmeye çağırdı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et