17 Mayıs 2011 10:53

Allah’a havale etmemek gerek

Allah’a havale etmemek gerek

Fotoğraf: Envato

Paylaş

TRT’li yıllarda onu tanımayan yoktu. Her daim siyah gözlüklerinin ardında müthiş bir sesti hatırladığım. Doğaçlama üstadı şarkı dışında Kuran ve ilahi de okuyordu. Mevlana anma törenlerinin vazgeçilmez sesiydi.
Yaşasaydı Allah’a havale ettikleri arasına sanırım sağlık Bakanı Recep Akdağ’ı da eklemiş olacaktı. Kani Karaca’dan bahsediyorum. Henüz iki yaşındayken üvey annesinin gözlerine asitli sıvı dökmesi sonucu kör olmuştu. İleriki yıllarda sorulduğunda “onu Allah’a havale ediyorum” diyecekti.
Hafta içinde Sağlık Bakanı sağlıksız bir beyanda bulunmuştu görme engelli bir sağlık çalışanına karşı: “Gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz, daha ne yapalım; müteahhit şirkette çalışmaya devam edeceksiniz.” Oysa taşeron sağlık çalışanın görmeyen gözlerinin pırıltısı yaşama dairdi. “Biz burada asgari ücretle çalışıyoruz. Koşulların iyileştirilmesini istiyoruz. Müteahhit şirketlerin elinden ne zaman kurtulacağız” derken tam da Sakatlar Haftası’nda şov yapma hazırlığındaydı hükümet erkanı.
Belki de bakana haksızlık ediyoruz. O değil miydi ki iki yıl önce bakanlığın Stratejik Planlama birimine tüm taşeron sağlık çalışanlarının yaşam boyu asgari ücret alması için düzenleme yaptıran? Hatta taşeronların asgariden fazla ücret verme ihtimalini yönetmenlikleri ile yasaklayan? Yani kendince dobra bakan dememizi bekler gibi bir hali var.
Kani Karaca’nın gözlerini kör edenle Sağlık Bakanı’nın davranışı ne kadar da örtüşüyor! Muhtemeldir kör edici ileriki yıllarında “öldürmedim ya; bak yaşıyor işte” demiş bile olabilir. Aynen “kördün iş verdik (yaşıyorsun) daha ne istiyorsun” diyen bakan gibi.
Kani Karaca yıllar öncesinde Allah’a havale etmiş olabilir ama ‘bu dünyada yapacak hiç mi birşey yok’ diyenlerin sayısı seçim sonuçları ile belli olacak.
Sağlıcakla kalın!


Bilime karşı halk düşmanlığı

Bir bilimsel araştırma yaptığınızı ve sonucunda annelerin ilk sütü (kolostrum) ve bebeklerin ilk kakalarında (mekonyum) bırakın bebekleri yetişkinler için dahi son derece zararlı bazı ağır metaller ve eser elementlerin bulunduğu saptadığınızı düşünün. Ne yapardınız sorusu bizim ülkemizde ne yazık ki başınıza ne gelebilir sorusu ile yer değiştiriyor.
Bir bilim insanı, Kocaeli Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu soruşturuluyor. Ne için? İnsan, hekim ve akademisyen olarak topluma karşı temel görevini yerine getirdiği için…
İnternette daha ilk günlerinde binleri aşan imzacı yargılama sürecine dair ortak bir metni paylaşıyorlar. Bir destekleyicisi olarak sizleri de ilgili metni okumaya ve imzaya davet ediyorum.
İlgili metni pasajlar halinde sizlerle paylaşmak istedim:
 “Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu uzun yıllardır Kocaeli bölgesinde yaşanan ciddi çevre ve sağlık sorunları ile uğraşmaktadır.
2005 yılında “Endüstri Yoğun Bölgelerde Yaşayanlarda Ölüm Nedenleri: Dilovası Örneği” isimli çalışmasının sonuçlarını yayınladı ve kansere bağlı ölümlerdeki aşırılığı gözler önüne serdi. Bu çalışmasını yerel ve ulusal bilim çevreleri ve siyasi otoriteler ile paylaştı. Çözüm önerilerini 2006’da TBMM’ye sundu.
O günden bugüne ne değişti? Hiçbir şey!
Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu geçtiğimiz günlerde yürütücüsü olduğu yeni bir çalışmanın sonuçlarını basın aracılığı ile kamuoyuna sundu.
Soruşturma ve yargılama talepleri de bu açıklamadan sonra başladı.
Kocaeli Üniversitesi’nde Halk Sağlığı, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ile Tıbbi Genetik Anabilim Dallarından akademisyenler ile birlikte yürüttüğü, Üniversitenin bilimsel araştırma fonu tarafından desteklenen araştırmada annelerin ilk sütünde ve bebeklerin ilk kakalarında bazı ağır metaller ve eser elementler saptandı.
Sorumluluk sahibi bir bilim insanı olarak Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu bu bilgiyi kamuoyuna açıkladı.
Bu açıklamadan kısa bir süre sonra “Kan ve dışkıları bırakın, doğum yapıp çocuk emziren annelerin sütünde bile çinko, demir, alüminyum, kurşun, kadmiyum tespit ettik, tehlike büyük” dediği, basın yoluyla bu bilgileri açıkladığı ve bu vesileyle ‘haberin geniş halk kitlelerine ulaşmasını sağladığı, araştırma sonuçlarını halk arasında panik yaratmak amacıyla kullandığı” iddiasıyla yargılanması için Büyükşehir Belediye Başkanı ve Dilovası Belediye Başkanı Kocaeli Cumhuriyet Savcılığı’na şikayet dilekçesi verdi. Savcılık hazırladığı dosyayı, söz konusu fiilin incelenmesi amacıyla Kocaeli Üniversitesi Rektörlüğü’ne gönderdi.
Üniversite izin verdiği takdirde Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, TCK’nin 213. maddesi uyarınca 2 ila 4 yıl arasında hapis istemiyle yargılanacak…
Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu hakkında Kocaeli Üniversitesi tarafından bu gerekçe ile ceza soruşturması yürütülmektedir.
Bununla birlikte, Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı tarafından yukarıdaki gerekçelerle YÖK’e yazılan yazının, YÖK tarafından Kocaeli Rektörlüğü’nün bilgisine sunulması ve gereğinin rica edilmesi üzerine Kocaeli Üniversitesi Rektörlüğü tarafından disiplin soruşturması açıldı.”
Ne ülke değil mi?


Onurumuza sahip çıkıyoruz

Hekimler, bilim insanları, çevreciler, her kesimden çokça insan “Onur’umuza sahip çıkıyoruz” derken konuyu ilk kez duyanlar için biraz daha paylaşmakta yarar var. İmzaya açılan metne kısaca yeniden göz atalım:
 “Onur Hamzaoğlu ne araştırdı ve ulaştığı sonuçlar nelerdi? Neden rahatsızlık yarattı?
Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, bu sıra dışı ve ürkütücü bulguları kamuoyuna açıkladı ve tüm dünyada dürüst, sorumlu, cesur bilim insanlarının başına gelen onun da başına geldi: Taciz!
Aslında bilim insanlarına yapılan bu tacizleri çok iyi biliyoruz.
Dr. Irving Selikoff, 1964’te asbestoz insan sağlığına zararlıdır dediğinde aynı tacize maruz kaldı.
Dr. Herbert Needleman 1970’de kurşunun çocuk sağlığına zararlarını açıkladığında aynı tacize maruz kaldı.
Dr. Takeshi Nirayama 1981’de pasif sigara içiciliğinin akciğer kanserine neden olduğunu açıkladığında aynı tacize maruz kaldı.
Dr. Benjamin Santer, 1996’da iklim değişikliği ile ilgili bulgularını raporladığında aynı tacize maruz kaldı.
Dr. Ignacio Chapela, 2000 yılında genetiği ile oynanmış Meksika mısırının tehlikesini açıkladığında aynı tacize maruz kaldı.
Şimdi de sıra Onur Hamzaoğlu’nda…
Bir tarafta siyasi ve ekonomik çıkarları insan sağlığının üstünde tutanlar var, diğer tarafta toplum sağlığı, onurlu bilim insanları ve Onur Hamzaoğlu var.
Bizim tarafımız belli.
Dilovası halkı canımızdır.
Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu onurumuzdur.
Onur Hamzaoğlu’nun kılına bile dokundurtmayız.
Analarımızın sütüne, bebeklerimizin kakasına sahip çıkıyoruz.”
Sizler de bu metne katılıyorsanız www.onurumuzusavunuyoruz.org  internet adresini ziyaret etmenizi öneriyorum.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa