Taliban zihniyeti TRT'de zuhur etti
4-5 gün kadar önce, Pakistan’nın Hayber Pahtunhva eyaletinde, mollaların, kadınların yanlarında bir erkek yakınları olmadan sokağa çıkmalarını yasakladıklarını öğrendik.
Kararın arkasından Mevlana Mirzakim adlı bir din adamı şunları belirtiyor: “Kadınların yanlarında bir erkek akrabası olmadan çarşıya çıkmamasını kararlaştırdık. Edepsizlik saçıyorlar ve ramazanda erkeklerin orucunu bozuyorlar. Yalnız alışverişe çıkan kadınları polise teslim edeceğiz. Esnaftan da yalnız gelen kadınlara hizmet vermemesini istedik!”
Tam da “Dünyada ne memleketler var; iyi ki bizde laiklik var; yoksa kadınlarımız ne zorluklar çekerdi!” diye düşünürken yerli Mevlana Mirzakimlerin sesi yükseldi. Üstelik de devletin televizyonu TRT’nin “ramazan özel programı”na konuk edilen Ömer Tuğrul İnançer namlı ilahiyatçı; hamile kadınların sokağa çıkmamasını istedi. Üstelik sadece ramazanda değil her zaman!
Şöyle buyurdu bu TRT’nin büyük din alimi zat: “Hamileliği davul çalarak ilan etmek bizim terbiyemize aykırıdır. Böyle karınla sokakta gezilmez. Her şeyden önce estetik değildir.(Yesinler senin estetiğini) 7-8 aydan sonra anne adayı biraz hava almak için beyinin otomobiline biner, biraz dolaşır. Sonra akşam üstü çıkarlar. Şimdi ise maşallah, kanatlısı kanatsızı televizyonlarda uçuşuyor. Ayıptır ayıp. Bunun adı realizm değildir. Bunun adı terbiyesizliktir!”
Demek ki Pakistan’da ramazanda bir erkek akrabası yanında (Nikah düşmeyecek yakınlıkta olması gerekir herhalde!) olmadan sokağa çıkan kadın “edepsiz” olurken bizde sokağa çıkan hamile kadın “terbiyesiz” oluyor. Ve tabii ayrıca hamile kadın ancak kocasının arabası varsa sokağa, hava almak için sabah ve akşam saatlerinde çıkmalıymış!
Ya arabası olmayanlar?
Hoca Efendi bunu söylemiyor. Ki, herhalde “Arabası olmayan da sokağa çıkmasın!” diyor.
Bunları şimdilik bir yana bırakıp soralım: “Pakistan’da Taliban’ın dergahında yetişmiş mollanın zihniyeti ile bizim İlahiyat Fakültelerinde yetişmiş Ömer Tuğrul İnançer meşrebinden din uleması arasında zerre kadar bir zihniyet farkı var mı?”
Açıktır ki yoktur!
Pakistan’da olsa bu zihniyet, orada da mollaların “Kadınlar ramazanda sokağa çıkmasın!” fetvasının altına imzayı basar! Bundan da zerre kadar şüphe etmemiz için bir neden yok.
Sadece ulema da değil. Bu zihniyetin yaygınlığını hem TRT hem de diğer kanallardaki ramazan vesilesiyle yaptıkları, artık zincirlerinden boşanmış bir din istismarcılığına dönüştürülmüş programlarda da açıkça görüyoruz. Konuşmak için çağrılan “din adamları” kadar programın yapımcı ve sunucularının da her şeyi dini bir boyaya boyayarak satmaya çalıştıkları apaçık artık.
Nitekim, TRT’deki programı sunan zat da orada İnançer’in her cümlesinde büyük bir şehvetle kadınlara saldırmasına “Allah razı olsun!” diye çanak tutarken yüz ifadesiyle de konuşmadan memnuniyetini göstermekte bir sakınca görmüyordu.
Bu TV ekranından cümle alemin seyrettiği kepazelik üstüne hamile kadınlar ve kadın örgütleri sokağa çıkıp bu zihniyeti protesto ettiler; daha da edecekler görünüyor. İki günden beri de basında konuşuluyor bu rezalet. Ama ne var ki, iki günden beri; televizyonda ağzını açana anında yanıt yetiştiren Başbakan Erdoğan’dan, Hüseyin Çelik’ten, Bülent Arınç ya da başka öteki etkili ve yetkili makam sahiplerinden bu zatın görüşlerini eleştiren, “Bunlar bizim örf ve adetlerimize, dinimize aykırıdır; bunlar Talibancı anlayış ifadesidir,…” diyen bir laf duymadık.
Evet, ramazan vesilesiyle düzenlenen pek çok programda ve konuşmalarda tanık oluyoruz ki, “din”, “örf, adet”, “gelenek, görenek” üstünden en çağ dışı görüşler piyasaya sürülüp alıcı aranmaktadır. İnançer’in TRT’de “zuhur eden” görüşleri, sadece sivriltilmiş ve hassas bir konuda olduğu için dikkat çekmiştir; yoksa zihniyet aynı zihniyettir!
Söz konusu programlar izlendiğinde şu açıkça görülüyor ki; eğer bizde Pakistan’daki gibi kararlar almıyorlarsa, bu görecekleri tepkidendir yoksa bunların özlemleri de tamamen Talibancı zihniyetin özlemleridir.
EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’
Antep’in de aralarında olduğu bölge illerinde ortalama işçi ücreti asgari ücretin altında, haftanın 7 günü, pazarları 12 saat çalışma, üretim baskısı! Devletin ve patronların yasaklar, kolluk gücü ve sendikacı tutuklamasıyla devam ettirmek istediği bu düzenin dayanılmaz hale geldiğini söyleyen Çelikaslan işçisi, tüm işçileri BİRTEK-SEN çatısı altında birleşmeye çağırdı.
Evrensel'i Takip Et