Mısır devrimi ilerleyecekse...
Mısır’da ordunun Adeviye meydanındaki halka ateş açarak katliam yapmasının arkasındaki ABD Dışişleri ve Savunma Bakanları, bir yandan darbenin lideri General Sisi, el Ezher Şeyhi ve el Baradey gibi iş birlikçileriyle görüşürken öte yandan da AB önde gelenleriyle görüşmektedirler. Nitekim ABD Dışişleri Bakanı John Kerry bu saldırıyla ilgili “Bu aşırı kırılgan ortamda, Mısırlı yetkililerin, barışçıl toplanma hakkı ve ifade özgürlüğüne saygı gösterme yönünde ahlaki ve hukuki yükümlülüğü bulunmaktadır” diyor. ABD’nin, Mısır’da siyasi tutuklamalara son verilmesi ve kanunlara uygun şekilde siyasi liderlerin serbest bırakılması isteğini katliamdan sonra da tekrarlayan Kerry, “Bağımsız ve tarafsız bir soruşturma yapılması” ve “Mısır’daki siyasi yelpazedeki tüm liderlerin, ülkeyi uçurumdan geri çekmeye yardım etmek için derhal harekete geçmesi” çağrısı yaptı.
Doğrusu Kerry’nin açıklamasında kullanılan kavramlara, yapılan çağrıların anlamına bakıldığında; Mısır’da ABD’nin hiçbir sorumluluğu olmadan meşru yönetim bir girişim yapmış, kimi kötü sonuçlar ortayı çıkmış da ABD Dışişleri Bakanı bu yetkilileri vaziyetin toparlanması için “dostça uyarıyor” gibidir. Dahası Kerry’nin bu açıklamasının sadece günü kurtarmak için değil ABD’nin katliama rağmen askeri darbenin arkasında durmaya devam ettiğini göstermek için de yapıldığı anlaşılmaktadır.
Gerçeği anlamak için ise, gelişmelere daha yakından bakmak gerekir.
Katliam cumasına gelen günlerde darbecilerin, Adeviye Meydanı’ndaki Müslüman Kardeşler’in yandaşlarına karşı kendilerine destek vermek için halkı sokağa çıkmaya çağırdığını, dolayısıyla iki halk kesiminin birbirini boğazlaması için çağrı yaptığını biliyoruz. Üstelik de darbeciler sokağa çıkan halkın “asker ve polis tarafından korunacağını” duyurmuştu. Öte yandan cuntanın son günlerde eski rejimin paramiliter gücü olan “Baltacıları” da yeniden sokaklara saldığı biliniyordu. Dolayısıyla cuma gecesi (sabaha karşı) yapılan katliam planlanmış bir katliamdır. Belki cunta bu katliamı, halk eğer cuntanın çağrısına yeterince rağbet gösterseydi, çatışan halk kesimlerini bahane ederek yapacaktı. Ama bu olmayınca darbeciler açıkça katliam yapmak durumunda kalmıştır.
Bu katliam Mısır’daki siyasi saflaşmaları nasıl etkiler; Tahrir ve Adeviye Meydanı’nda toplan halk kesimleri içinde yeni saflaşmalara yol açar mı, bu konuda bir şeyler söylemek için henüz erkendir. Ancak şu anlaşılmıştır ki, askeri darbe halk desteğini hızla yitirmektedir. Bu katliam darbecileri daha da tecrit edecektir. Bu yüzden de darbenin ilk günlerinde Tahrir’den yükselen alkışların bundan sonra daha da azalacağını söylemek yanlış olmaz.
Öte yandan Müslüman Kardeşler’in bundan sonra direniş çizgisi izleyip izleyemeyeceği de önümüzdeki günlerin bir tartışması olacaktır. Çünkü cunta katliamdan sonra Adeviye Meydanı’nı boşaltmaktan vazgeçmediğini, baskı ve şiddet yöntemlerinden geri adım atmayacağını ilan etmiştir.
Bütün bu bilinmezlikler içinde bilinen ise, Mısır halkının; Müslüman Kardeşler’in iktidarından demokrasi çıkmadığını, iş ve ekmek taleplerinin yerine getirilmesi için hiçbir adım atılmağını gördüğü gibi askerin ve süngülerin gölgesinde güç olmaya çalışan, emperyalist güçlerin uzantıları Baradeylerin ve Batı yanlısı güçlerin de halkın taleplerine yanıt vermeyeceğini de anlamaya başladığı görülmektedir. Üstelik de askerin müdahalesi devrimi ilerleten değil Mısır’ı yeniden Mübarekli günlerine geri götürmeye yol açacak dinamikleri harekete geçiren bir rol oynamaktadır.
Bu yüzden de ABD ve Batılı emperyalistlerin destek ve girişimlerine karşın askeri yönetimin Mısır’da huzuru sağlaması ve halka güven verecek özgür bir ortamın oluşturulması son derece güç görünmektedir. Bunu bildikleri için askerler de kendi zaaflarını bir dayanağa dönüştürmek üzere kendi güçlerini artıracak ve iktidar sürelerini uzatacak girişimler yapmaktadırlar.
Bugün Mısır’da olanlar bir kez daha göstermektedir ki, halkın ortak talepleri etrafındaki mücadelesi, işçi sınıfı ve halk kesimlerinin örgütlü güçleriyle mücadelede yer alması olmadan halkın daha büyük acılar çekeceği, Mısır devriminin ilerleme şansının olmadığının anlaşılmasıdır.
Mısır halkı ve işçi sınıfı bunu anladıkları ölçüde devrimleri sağlıklı bir yolda ilerleyebilecektir.
EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’
Antep’in de aralarında olduğu bölge illerinde ortalama işçi ücreti asgari ücretin altında, haftanın 7 günü, pazarları 12 saat çalışma, üretim baskısı! Devletin ve patronların yasaklar, kolluk gücü ve sendikacı tutuklamasıyla devam ettirmek istediği bu düzenin dayanılmaz hale geldiğini söyleyen Çelikaslan işçisi, tüm işçileri BİRTEK-SEN çatısı altında birleşmeye çağırdı.
Evrensel'i Takip Et