Darbe hükümetleri
Fotoğraf: Envato
Türk Dil Kurumu (TDK)’nda son zamanlarda kamuoyuna da yansıyan hummalı çalışmalara tanık oluyoruz. Kelimelerin anlamlarında birilerinin kendince kullandığı yönde değişiklikler yapılıyor. Dilbilimsel açıdan gerekçesi açıklanmayan bu değişikliklerin kim için yapıldığı herkesin malumu. Bu kelimelerden bir tanesi de “darbe”. TDK’nin kendinden menkul değişikliğine uymayıp, önceki anlamıyla kullanacağım. Beraberinde darbe sonrası darbeciler tarafından kurulan-kurdurulan hükümete, darbe hükümeti dendiğini de anımsatarak.
Evet darbe hükümetinde, darbecilerin yarattığı koşullar-olanaklar altında hükümet üyesi olmayı içine sindirebilenler yer alır. Ki bunlar, darbenin hedeflerine uygun olarak kurulmuş, değiştirilmiş her türden yapıyı tartışmasız kabul eder ve gereğini yaparlar.
TDK tarafından değiştirilmemiş anlamına göre, ülkemizde son darbe 12 Eylül 1980’de yapıldı. Kısa bir süre sonra ilk hükümet, Deniz Kuvvetleri eski komutanı Em. Oramiral Bülent Ulusu’nun başbakanlığında kuruldu. Atanmışlardan oluşan TBMM tarafından anayasa ve yasalar hazırlandı. Anayasa, halk oylamasına katılanların çok büyük çoğunluğunun oylarıyla kabul edildi. Darbenin hedeflerine ulaşabilmesi için hedeflerin gerçekleştirilmesini sağlayacak her türden araç yaklaşık iki yıl içinde Ulusu Hükümeti tarafından sağlandı ve hukuka uygun hale getirildi. Sonra seçimlere gidildi.
TBMM ve hükümet seçilmiş milletvekillerinden oluştu. Seksen Asker Darbesi’nden sonra, üçü TBMM üyelerinin oylarıyla Cumhurbaşkanı da olan 10 Başbakanımız oldu. Yanılmıyorsam 15 de hükümet kuruldu. Kurulan hükümetlerin bir bölümü partilerin koalisyonuyla bir bölümü ise tek parti hükümeti (ANAP ve AKP) olarak kuruldu. Hiçbirisi azınlık hükümeti olmadığından, hepsinin yeni yasalar yapma yetkileri bulunuyordu. Niyetleri olsa yeni anayasa da yapabilirlerdi. Ulusu Hükümeti dışında, özellikle DSP, ANAP, MHP koalisyon Hükümeti ile AKP Hükümetleri’nin çıkardığı yasaların sayı ve içerikleri incelendiğinde, TBMM’yi ‘kurucu meclis’ gibi çalıştırdıklarını, A’dan Z’ye yaşamın her alanını yeniden düzenleyen kanunlar dahil mevzuat hazırladıklarını görüyoruz.
Son 30 yılı kısaca anımsattıktan sonra sorum şu, Asker Darbesi’nden sonra, seçilmiş milletvekilleriyle kurulan hükümetlerin, darbecilerin atadıklarıyla kurulan Ulusu Hükümeti’nden farkı ne? Yanıtım, hiçbir farkı yok. Çünkü, anayasa darbecilerin, kurumlar darbecilerin, siyasi parti yasası darbecilerin, seçim yasası vb. darbecilerin. Çalışma yaşamı, sağlık, eğitim vb. sosyal haklar ile örgütlenme alanlarındaki mevzuat darbecilerinkinden emekçiler, köylüler, yoksullar, kadınlar, gençler vb. toplumun büyük çoğunluğu için daha da kötü. O zaman, 12 Eylül Asker Darbesi’nin kurduğu hükümet devam ediyor, saptamamız yanlış olur mu?
Burjuva demokrasilerinin temel taşlarından birisi olan seçimlerle ilgili kısıtlılık bile bunlar tarafından, 30 yıldır devam ettiriliyor. Beraberinde beş yılı geçen tutukluluk süreleri, tutuklu milletvekilleri, yargının yürütmenin beklentilerine göre verdiği hükümler vb. darbe dönemindekilerin benzeri mağduriyetler saymakla bitmez. Tümü darbecilerin sağladığı koşullar. Ülke, darbeden 33 yıl sonra bile darbecilerin sağladığı koşullar-olanaklarla yönetiliyor. Sonuç olarak, darbe hükümeti devam ediyor.
Darbenin hükümetleri tarafından sürdürülen seçim kısıtlılığı, 2007 ve 2011 genel seçimlerinde Kürt siyasetçileri tarafından seçimlere bağımsız adaylarla girilerek aşılmaya çalışıldı. Parti olarak girildiğinde yaklaşık iki katı milletvekili çıkartılabilecek oy sayısıyla seçilen bağımsız adaylarla daha sonra TBMM’de BDP grubu kuruldu.
Yine bu kısıtlılık nedeniyle, Katılımcı Demokrasi Partisi Genel Başkanı Şerafettin Elçi de son genel seçimlere partisi adına katılamadı. BDP’nin desteğiyle Diyarbakır’dan bağımsız milletvekili seçildi. Aralık 2012’de yaşamını kaybetti. Başbakan, Şerafettin Elçi’nin adı verilen Şırnak Havaalanı’nı 26 Temmuz 2013’de açtı. Hem de gayet pişkin bir biçimde. Son seçimlerden önceki sekiz yılı aşkın bir süredir (Mart 2003-Haziran 2011) her türlü yasal düzenlemeyi yapabilecek TBMM çoğunluğuna sahip bir partinin hem genel başkanı hem de Başbakan olarak. Önce kullandığın darbe olanaklarıyla, genel başkanı olduğu partisinin adıyla seçimlere girmesini engelleyeceksin, sonra da öldüğünde adını havaalanına vereceksin. Açılışta da “o yasa bizden önce çıkartılmıştı” diyebileceksin. Bu pişkinlik değil de nedir? Son olarak, Şerafettin Elçi’nin partisi adına seçimlere katılmasını kısıtlamış olan yasa darbe yasasıdır. Darbenin amacına ulaşması için darbeciler tarafından çıkartılan onlarcası gibi. Peki o yasaları ve kurumları kullanan hükümet(ler)?
- Mola 01 Temmuz 2014 00:34
- Yörsan, Tekel, Yatağan, Sütaş: Alt kimlikler ve üst kimlik 24 Haziran 2014 00:07
- AKP hükümetleri Doğu-Batı farkını artırdı 17 Haziran 2014 00:11
- TÜİK'ten mektup ve Soma cinayetleri 10 Haziran 2014 07:08
- HDP'ye katılım(lar) - 4/4 03 Haziran 2014 00:09
- HDP'ye katılım(lar) - 3/4 27 Mayıs 2014 00:11
- HDP'ye katılım(lar) - 2/4 20 Mayıs 2014 00:39
- HDP'ye katılım(lar) - 1 13 Mayıs 2014 00:09
- 2 Mayıs, vesayet ve despotizm 06 Mayıs 2014 00:09
- Türkiye’de doğumlar TÜİK’in rakamları 29 Nisan 2014 00:00
- Sosyalistler cumhurbaşkanlığı seçiminde nasıl tutum alacak? 22 Nisan 2014 00:35
- Siyaseti nereden kuralım? 15 Nisan 2014 00:11