30 Temmuz 2013

Gezi Parkı direnişinin en önemli mesajlarından biri de tabii ki eğitim sistemine gitmeli. En azından öğretmenlerin sınıflardaki uygulamalarına gezi parkı direnişinin ruhu sinmeli, çünkü sistemi yönetenlerin gezi parkı direnişinin en temel mesajlarını dikkate alması pek mümkün olmayacak gibi...
Gezi Parkı direnişinin bir anlamı da birey olma gereksiniminin baskılandığı bir gidişata karşı çıkmak…Yöneticiler bunu anlamayı reddediyor. Buradaki birey olma gereksinimi yerleşik bir toplum olma arzusuyla koşut olarak giden bir süreç… Birey olmak otoriter devlet tarafından baskılandıkça toplum olunamaz. Toplum olunamazsa birey de olunamaz.
Gezi Parkı direnişinde başta gençler olmak üzere toplumun farklı birçok kesimi,yaşam alanlarına, kentlerine sahip çıktılar. Doğrudan demokrasi taleplerini haykırmış oldular.Politikacıların temsil ettikleri halklar adına sermayenin yararına karar verme biçimlerine karşı çıktılar. Yeşillerinin, nefes alma kaynaklarının yok edilmesini engellemek istediler. Bu karşı çıkış, ülkenin birçok yerinde benzer mücadele verenlerin sembolü oldu.
Yukarıdaki nedenlerle gezi parkı direnişi eğitim sistemine karşı bir duruştur, aynı zamanda. Neden? Çünkü eğitim sistemimiz birey olma gereksinimini baskılamaya çalışır, müfredatı ve öğrenme yöntemini dayatır, nefes aldırmadan, sorgulatmadan ezberletmeyi amaçlar ve kendini gerçekleştirmeyi engeller, dayanışma yerine rekabeti körükleyecek bir ortam yaratır. Demokrasinin anlamının farkına varamazsınız bu eğitim sisteminde; göstermelik okul meclisleriyle particiliği öğretmiş olurlar aslında sadece. Yaşamsal derecede önemli, neyi ölçtüğü anlaşılmayan merkezi sınavlarla sınıflı toplumu benimserler.
Dolayısıyla gezi parkı direnişi, eğitim sisteminin bu özelliklerine karşı bir tepkinin sonucunda ortaya çıkarken özellikle de gençlerin ağzından şu istekleri seslendiriyor: “Ben bir birey olmaya çalışıyorum. Benim özelliklerimi dikkate al, gelişim sürecimde rehberlik et. Beni tek tipleştirmeye çalışma. İşlemez bu senaryo. İlle de, bu müfredatı öğretmeye çalışma. Bu müfredatta yanlışlar olabilir. Tek doğru bu müfredatta yazanlar değildir. Öğrenme süreçlerime ve özelliklerime saygı göster. Senin istediğin gibi öğrenmek zorunda değilim. Farklı öğrenen, yavaş öğrenen arkadaşlarıma da saygı göster. Bizi yarıştırma, birbirimize kırdırma. Bizleri birbirimizle karşılaştırma. Bizi anlatmayan anlamsız sayılarla gelişme sürecimi ölçmeye kalkma. Hele hele, sınavlara bel bağlama; sınav hiçbir şey değildir, öğrenme arzusu ve merak ise her şey. Sınavlarda kendimi suçlu gibi hissediyorum, öğretmenlerimi de polis. Oysaki sınavın sonucunda sadece eksiklerimi öğrenmek ve kendimi geliştirmek istiyorum; öğretmenimin de bu yolda bana rehberlik etmesini… Okuldaki süreçlerle ilgili benim de fikrim alınsın. Yönetime katılmak istiyorum. İstemediğim ve benden habersiz bir sürü karar alınıyor okulda. Meclisler göstermelik, öğrenci temsiliyetinde samimiyet istiyorum. Rektörümü ben seçmek istiyorum. Okulda istediğim etkinliği yapmak ve böylece kendimi ifade etmek istiyorum.
Yukarıdaki taleplere yüzlercesini eklemek mümkün… Özet olarak, gezi parkı direnişi, kendilerine dayatılanlara karşı çıkan, diyecek bir çift sözü olan, yetişkinler ve özellikle de öğretmenleri ve müdürleri tarafından “saygısız, tembel, düşüncesiz, bilgisiz, beceriksiz, bilinçsiz, vs…” diye nitelendirilen genç neslin eğitim adı altında yürütülen fabrikasyon sürece karşı haykırışıdır: “YETER ARTIK”.

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!

Peşkeşe ‘dur’ de!

Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et