2 Ağustos 2013

Yeni Osmanlıcı batak derinleşiyor!

Resmi bir ziyaret için Pakistan’da bulunan ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Mısır darbecilerine bugüne kadar Batı ülkelerinden verilen en açık desteği verdi.
Pakistan’ın Geo News kanalına verdiği demeçte, “Mısır’ın kaosa ve şiddete sürüklenmesinden korkan milyonlarca kişinin, ordudan duruma müdahale etmesini istediğini” öne süren Kerry, “Mısır’da ordu demokrasiyi yeniden inşa etmek istiyor. Şimdiye kadarki değerlendirmemiz ışığında, ordu ülkeyi yönetmek için yönetime el koymuş değil, ortada sivil bir hükümet var” dedi.
Böylece Mısır darbesinin arkasında kimin olduğu açıkça ortaya çıktı.
ABD’den (*) aldıkları destekle Cunta, Adeviye ve Nahta Meydanlarındaki halkı dağıtmak için yeni girişimler yapıyor; baskıyı artırıyor. Ancak Müslüman Kardeşler, AB ve Afrika Birliğinden yapılan arabuluculuk girişimlerini reddediyor.
Önümüzdeki günlerde, Mısır’da yeni çatışmaların ve gösterilerin gündeme gelmesi bekleniyor. Ancak askerlerin de özellikle ABD’nin bu açık desteğinden sonra oldukça güçleneceği için kendi hedeflerine daha kararlılıkla ve daha pervasızca yürüyeceklerini beklemek gerek.
Suriye’deki durum ise Batılıların hesaplarını boşa çıkardı.
PYD güçleri, el Nusra karşısında ciddi başarılar kazanarak Suriye Kürdistanı’ndan şeriatçı güçleri püskürttü. Resulayn’daki çatışmalar, Suriye Kürdistanı’na yönelik saldırılarında el Nusra için “son savaş” gibi görünüyor.
Öte yandan Esad’ın ÖSO’ya son haftalarda ağır darbeler vurduğu biliniyor. Şimdi bu özgüvenle Esad, 2014 seçiminde de aday olduğunu açıklıyor, ÖSO’dan geri alınan bölgelerde denetlemeye çıkıyor! Dahası Suriye muhalefetinin başarısızlığının, muhalefet içindeki “çözülmeyi” ve “çatışmayı” da hızlandırdığı anlaşılıyor.
Libya, fiilen parçalanmış durumda ve aradan geçen bir buçuk yılda NATO’nun denetimindeki hükümet ülkede hiçbir otoriteye sahip olamadı.
Tunus, adım adım yeni bir kaosa sürükleniyor.
Kısacası Ortadoğu Mısır merkezli olarak yeni gelişmelere, büyük altüst oluşlara varacak gelişmelere gebe! Ve daha uzun aylar boyunca bu konular tartışılacak. Ancak, 2007’deki Bush-Erdoğan görüşmesinden sonra Batı emperyalizminin “bölge gücü” ve “yeni Osmanlıcı” “yumuşak güç” stratejisi cilası ile pazarlanan AKP Hükümetinin dış politikası bölgedeki “kaos”tan bile karmaşık mecraya sürüklenmiş görünüyor.
Bütün bu gelişmeler içinde Başbakan Erdoğan meydanlardan konuşuyor. Bir yandan Arap ülkelerinden, Batılı ülkeler ve ABD’den tam destek alan Mısır darbecilerine ve onlara destek verenlere verip veriştiriyor, öte yandan Esad’a en yüksek perdeden sövüp sayıyor. Ama bir bölge ülkesi olarak bu “keskinlik”, AKP tabanı üstünde bir motivasyon yaratıyor olsa da sadece kendi küpüne zarar veren bir keskinliğe dönüşmüş bulunuyor.
Bütün bir Ortadoğu’yu eski Osmanlı tarzında bir hegemonya bölgesine dönüştürmek için çıkılan yol, şimdi neredeyse tüm bölge ülkeleriyle karşı karşıya gelirken Batı emperyalizmiyle de didişen bir dış politika hattına savrulmaya gelinmiştir. Dahası Hükümet, bu yoldan çıkarak manevra yapan bir yönelişe de girebilecek görünmemektir. Tabiri caizse Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin yönlendirdiği Türkiye’nin dış politikası, ne İsa’ya ne Muhammed’e yaranamadığı bir yere savrulmuştur.
Burada “savrulma”, mevcut dış politikayı sürdürülemez hale getirirken, bir manevra yaparak yeni bir yola girme imkanını da önemli ölçüde imkansız kılmaktadır.
Onun için de; “Ne iyi Türkiye şeriatçı Arap ülkeleriyle ve Batı emperyalizmiyle kapışan bir politikaya yöneldi; öyleyse artık laik, demokratik, emperyalizme karşı bir politika hattına girecek” denemiyor.
Başka bir söyleyişle AKP Hükümetinin dış politikası Batı emperyalizminin Mısır’a müdahalesine, Suriye’ye müdahalesine karşı çıkan ve bölgede antiemperyalist bir hat izleyen bir politikaya da evrilemezdir. Çünkü AKP Hükümeti, tıpkı Müslüman Kardeşler gibi, hatta onlardan daha çok ABD ve Batı emperyalizmine bağlılıkla maluldür. Bu yüzden de AKP Hükümeti, dış politikasında bir çözümsüzlüğe sürüklenmiştir ve öyle kolayca da içine sürüklendiği açmazlardan çıkabilecek gibi görünmemektedir.
Kısacası AKP Hükümetinin dış politikası; Suriye politikasıyla sürüklendiği bataklık Mısır, Suudi Arabistan, Katar, Körfez Emirlikleri’ni de içine alan bir derinliğe ulaşmıştır. Üstelik kadim dostları ABD ve AB ile de sürtüşerek.
(*) ABD’li Sosyolog James Petras’ın dün gazetemizde yayımlanan yazısındaki, “Mısır darbesini bir NATO darbesi” olarak gören “Mısır NATO’nun kontrolü altında”
tezi de önemli ölçüde doğrulanmış oldu. 

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

Antep’in de aralarında olduğu bölge illerinde ortalama işçi ücreti asgari ücretin altında, haftanın 7 günü, pazarları 12 saat çalışma, üretim baskısı! Devletin ve patronların yasaklar, kolluk gücü ve sendikacı tutuklamasıyla devam ettirmek istediği bu düzenin dayanılmaz hale geldiğini söyleyen Çelikaslan işçisi, tüm işçileri BİRTEK-SEN çatısı altında birleşmeye çağırdı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et