Üzerine çok yazılıp çizilmiş, sözü edilmiş değil görebildiğim kadarıyla ama Gaziantep’de mecburi hizmet zamanımdan kalma çok sevdiğim Antep deyişlerinden birisidir “balcan delisi” sözü. Patlıcanın çıktığı, e eskiden patlıcan ancak yazın çıkardı tabii, bollaştığı yaz günlerinde sıcaklarla birlikte saçma sapan davranan insanlara “balcan delisi” adını verirdi güzel insanlar yurdu Antep’de. Sıcaklar bir yandan, memlekette olan biten diğer yandan, aklıma düştü bu söz işte.
Cumartesi günleri İstiklal Caddesi’nde polisin tutumu, özellikle bu cumartesi kahvede sigarasını içen gence söyledikleri, bir ocakbaşında oturan insanları döverek, tartaklayarak gözaltına almaları, bir çöp toplayıcısı gence doğru kitlesel halde koşarak gelip, çöpleri dağıttıktan sonra gencin kolunu şiddetle arkaya doğru bükmelerini gösteren video kayıtları ile birlikte, acaba dedim, durmadan patlıcan mı yediriyorlar bu polislere?!
Bu memlekette yapılan tüm kötülüklerin bir cinnet hali ile açıklanması gelenektendir. Aslında bütün o işkence yapanlar, kitapevlerini bombalayanlar, insanları kaçırıp asit kuyularında yakanlar, çocuklara tecavüz edenler, karılarını dövüp öldürenler iyi çocuklardır ama bir delilik hali geliverir üstlerine. Cinnet geçirirler, balcan delisi olurlar, böyle beklenmedik, şaşırtıcı işler yaparlar. Kötülük yoktur içlerinde, zaten o an geçince, takım elbiseleriyle çıktıkları mahkemelerde de iyi halden ilk celsede salıverilirler. Palasını alıp sevgiyle kayınvalide ziyaretine Fas’a gideni mi istersiniz, Paris’in banliyölerinde aranırken memleketteki evinden hiç çıkmayanı mı, hepsi iyi çocuklar olarak hayatlarını sürdürürler. Bir dahaki patlıcan mevsimine kadar elbette.
Hannah Arendt’in Nazi Almanya’sı döneminde milyonlarca Yahudi’nin toplama kamplarına, ölüme gönderilmesinden sorumlu SS yetkilisi Adolf Eichmann’ın Kudüs’teki yargı sürecini ele aldığı “Kötülüğün Sıradanlığı, Adolf Eichmann Kudüs’te” kitabını okumanızı öneririm. Arendt, Yahudi soykırımının mimarı olarak sunulan Adolf Eichmann’ın sadist bir canavardan ziyade, normal, hatta korkutucu derecede normal bir insan olduğuna dikkat çeker. Özellikle düşünme ve muhakeme yetisinin kaybolmasıyla birlikte kötülüğün nasıl sıradanlaştığını vurgular.
Arendt’in düşünme ve muhakeme yeteneğinin kaybolması olarak ifade ettiği kötülüğün sıradanlaşması halinin süreklilik kazandığını ve normal insanların ürkütücü biçimde çoğaldığını söyleyebiliriz bu aralar.
Sabah gazeteleri okurken Ragıp Zarakolu’nun Muharrem Erbey’in PEN’e yazdığı mektubu da alıntıladığı yazısında, sevgili Muharrem’in paylaştıklarıyla karşılaştım. İnsan onuru için mücadelesini izlediğim, omuz omuza mücadele ettiğim Muharrem Erbey’in ve bizlerin mücadelesi kötülüğün sıradanlaşmasına karşıdır. Sevgili Muharrem ve daha binlercesinin yıllarca süren tutukluluklarına karar verenler, Gezi Parkı ile başlayan ve insanların onuruna sahip çıkmak adına yaptıklarını, söylediklerini, yazdıklarını neredeyse idamlık suç kisvesine sokanlar elbette normal insanlardır. Bu normalliğin korunması için yukarıda birileri de sürekli “sokurdanarak” ellerinden geleni yapmaktadır.
Antep’i, insanlarını, kültürünü bana öğreten sevgili edinilmiş ablam, senin dediğin gibi; “sokurdanma, balcan delisi!”

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!

Peşkeşe ‘dur’ de!

Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et