05 Ağustos 2013 09:57

Bir kez daha: 'Milli irade'

Bir kez daha: 'Milli irade'

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Başbakan müthiş “milli irade” düşkünü! Varsa yoksa “milli irade”!
Gören de gerçekten “millet”ten büyüğünü bilmediğini sanacak! “Özel” çıkarlar mı, “millet”in çıkarları mı: Sanılacak ki özel çıkarları reddetmektedir. Sanki “millet”e parasız sağlık sağlayan “devlet hastaneleri”ni kaldırıp her yanı “özel hasteneler”le doldurmamıştır. Sanki “özel okullar”, “devlet okulları”nı çoktan geride bırakmamıştır. Yollar, köprüler bile “milletin malı” olmaktan çıkarılmış, “özel”in malı olmuştur. Sonra “millet”.. “Milli iradenin üstünlüğü”!
“Milli irade” sandıkmış! Yani ne okul.. Ne hastane.. Ne de yollar ve köprüler.. Katın yanına madenleri, talan edilmiş kıyıları, fabrikaları. Bunlar “özel”dirler. Gidin bakın askerlik şubelerine: Nöbetleri artık “özel güvenlik” şirketleri devralmıştır. Yani? Ordunun bile “millet”in olmak yerine açıktan “özel güvenlik”e emanet edildiği yerde “millet” ve “milli irade”! Milletin elinde ne bıraktınız ki, iradesinden söz ediyorsunuz?
“Millet” ya da iri kıyım zenginleri bir yana bırakılınca halk, ancak çalışmaktadır. Üç kuruşa! Elinde hiçbir şey yoktur. Ne mülkiyet ne başka şey! Ya işçidir ya memur. Ya köyde sattığı aldığını karşılamamaktadır. Ya da esnaftır, rafları boşalmaktadır. “İrade” peki?
Elde avuçta bir şey kalmamıştır, malda mülkte gözü yoktur da, hakları bakımından mı “zengin”dir “millet”, doğrusu halk? Siyaseten mi güçlüdür? İstediği gibi konuşabilmekte, toplanıp gösteri falan yapabilmekte, kimse karışmadan örgütlenebilmekte, canı istediğinde gazete çıkarıp TV kanalı mı kurabilmektedir? Görüşlerini mi serbestçe yayabilmektedir. Yani “iradesi”ni mi kendi bildiğince ortaya koyup örgütleyebilmekte, yayabilmekte ve egemen kılmaya çalışabilmektedir? Haydi canım! Bir ağzını açmaya kalkışmasın.. Bir gösteriye heves etmeye görsün.. Karşılığı zehirli gazdır. Mermidir. Göz patlamasıdır, ölümdür hatta. Eee? Nedir peki “milli irade”?
Kuzu kuzu oturmak, biat etmek.. Yoksulluğa ve yoksunluklara kat’a ses etmemek. Kaderine razı olmak. Suyu havayı bile fahiş fiyatla tüketmeyi kabullenmek. Ağaçların kesilmesine, HES’lerle, kentlerde “kentsel dönüşüm”le doğanın katline, yaşanamaz çevreye mahkum edilmeye rıza göstermek. Ne bir ses.. Ne bir nefes. “Ayak” olduğunu bilmek! Mala mülke de sahip, bankaların, tekellerin, hastane, okul da içinde bilumum büyük işletmelerin patronu “büyükler”in.. “Başlar”ın dediğini yapmak. Memleket idaresini onlara terk etmek.
Ama dört yılda bir “sandık”a gidip “oy” atmakla övünmeye sıkıştırılmak! “Milli irade” olarak yalnızca bunu bilmek: İstenen budur! Başbakanın “milli irade” ile kastettiği budur. Ne kadar “olumsuzluk” varsa sayıp dökerek Başbakan, “millet”i tümünün dışına çıkarmakta ve sadece “sandık”a gitmekle taltif etmektedir. Haşa “şiddete başvurmuyor, polise taş, molotof, demir bilye  atmıyor diye, sokaklara taşmıyor diye, dükkanların camını çerçevesini indirmiyor diye hiç kimse milleti yok saymasın” demektedir! Onca “kötülük” arasında herhalde ağızdan kaçmıştır ki, asıl dert odur: “Sokağa taşmak”. Ve söylenmeyen, demokrasinin olmazsa olmazlarından birkaçı: Laf dinlememek, sözünü söylemeye cesaret etmek. Sözünü sokakta yüksek sesle dile getirmek. “Olmaz” demektedir Başbakan. Mısır’da sokaklar dolunca iyidir. Türkiye’deyse “kötü!
Hesapta Mısırda İhvan “darbe karşıtı”dır! Sanki o orduyla el ele ilerlememiş de, “millet” darbeciymiş gibi! Sandık ta sanki “millet”in değil de, orada Ihvan’ın burada AKP’ninmiş gibi! Hodri meydan! “Millet”ten ya da halktan yana olanlara düşen AKP’yi sandığa gömmektir. Bunu eksen almayan seçim taktiği tasarlanamaz!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa