Alavere dalavere
Haziran direnişiyle dağılan gaz bulutu, ekonominin de tüm derinliğini ortaya koymuş oldu. Daha birkaç yıl önce “alın verin ekonomiye can verin” diye türlü kampanyalarla halkı borçlanmaya teşvik eden, kredi kartı ve tüketici kredisi borçlarını tavan yaptıran, geniş halk kesimleri kriz koşullarında inim inim inlerken bankalara kâr rekorları kırdırtan iktidar, şimdi bir garip “mazlum edebiyatı” sergiliyor.
***
Al-ver kampanyası döneminde gösterilen reklam filmlerinden birinde 100 TL’yi otele kapora olarak bırakan müşterinin parası elden ele dolaşıyor ve mahallede herkes borcunu ödemiş oluyordu. Neticede müşteri de parasını alıp çekip gidiyordu.
Bu al-ver hikayesinin (gelir-harcama akımı) bir de iktisat dünyasında çokça anlatılan hikayesi vardır. İki bedevi çölde devesiz kalmış. Sırayla birbirlerini sırtlarında taşıyorlarmış. Birinin cebinde 10 Dolar varmış. Yolları üzerinde deve dışkısı görünce cebinde para olanın aklına bir fikir gelmiş. Sırtına bindiği bedeviye demiş ki: “Sana bu 10 Doları versem şu deve dışkısını yer misin?”
Teklifi biraz düşünen bedevi sonunda parayı alıp dışkıyı yemiş. Yola devam etmişler. Bir süre sonra bir dışkı daha görmüşler. Bu sefer dışkıyı yiyen diğerine aynı teklifte bulunmuş. Neticede o da 10 Dolar karşılığında deve dışkısını yemiş. Yol uzun. Bir müddet sonra mola vermişler. Dışkıyı ilk yiyen diğerine: “10 Dolar yine sende ama ben dışkıyı yediğimle kaldım” demiş. Diğer bedevi de “Öyle düşünme, gelir-harcama akımına katkıda bulunduk” demiş.
Şimdi bizim al(a)-ver(e) kampanyasında da mesele gelir-harcama akımına katkıda bulunmanın ötesine geçmedi gibi. Halkın borçlanarak yaptığı harcamalar bankaları ve belli sermaye kesimlerini güçlendirmenin ötesine geçmedi.
***
Dün enflasyon oranları açıklandı. 2013 temmuz ayında yıllık enflasyon yüzde 8.88 olarak gerçekleşti. Bu yılın en yüksek değeri. Yıl sonunda yüzde 10 eşiği kırılabilir. Merkez Bankası, enflasyon hedefini tutturamama ritüelini bozmamış oldu!
Zaten perşembenin gelişini çarşambadan gördüğü için Merkez Bankası, geçen hafta enflasyon hedefini de revize etmişti.
Bir yandan da faiz oranlarındaki hızlı tırmanış devam ediyor. Ancak, ne TL’nin son iki ayda girdiği değersizleşme süreci ne de faiz oranlarındaki hızlı artış sıcak paraya dayalı döviz girişini artırmıyor. Mayıs ayında 128 milyar 862 milyon dolar olan rezervler, haziran ayında 6 milyar 245 milyon dolar azalarak 122 milyar 617 milyon dolara geriledi.
Tüm bunların yanında dış ticaret açığında da çok karanlık bir tablo var. Bu yılın haziran ayında geçen yılın aynı ayına göre ihracat yüzde 3.2 azaldı, ithalat ise yüzde 6.5 arttı. Haziran ayında dış ticaret açığı yüzde 18.9 artarak 7 milyar 207 milyon dolardan 8 milyar 570 milyon dolara çıktı. Yani, bir yandan döviz rezervleri hızla erirken öte yandan da döviz ihtiyacı artıyor. Tüm bu resme uluslararası finans-kapitalin tekrar yönünü gelişmekte olan piyasalardan (geç kapitalist ülkeler) gelişmiş ülkelere (erken kapitalist ülkeler) çevirdiği gerçeği de eklendiğinde ekonomide dümenin kilitlenmekte olduğu söylenebilir.
***
Görüntü o ki, hit şarkımız olan Huysuz Virjin’den “Alavere Dalavere” yerine Musa Eroğlu’dan “Yolun Sonu Gözüküyor” olacak.
Evrensel'i Takip Et