İsimli ilan

Geçtiğimiz günlerde Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’nin öğretim üyesi ilanı ile rezaletin son perdesini izleme talihsizliğini yaşadık. Üniversitelere siyasetçilerin, hem de yaşayan siyasetçilerin isminin konmasının ancak 6. dünya ülkelerine özgü bir şey olduğunu saymazsak, öğretim üyelerinin nasıl seçildiği ve atandığı rezaleti bu malum ilanla bir kez daha ortaya çıktı.
Normal olarak çağdaş ülkelerin üniversiteleri alt organları vasıtasıyla öğretim üyesi açığını sayısal ve akademik ihtiyaçlarına göre belirler ve ilan ederler. Bu ilanda belirtilen şartlara uyan hocalar isterlerse gerekli evraklarını hazırlayarak yardımcı doçentse dekanlıklara, doçent veya profesörse rektörlüklere verir. Ardından konularında uzman ve tarafsız öğretim üyelerinden oluşan jüriler başvuru dosyalarını inceler ve başarılı buldukları adayları üniversite yönetimlerine bildirirler. Sonra atama gerçekleşir. Atanan hocanın hangi yandan olduğunun hiç önemi yoktur. Ondan beklenen akademik başarıdır.
Bazı üniversitelerde durum farklıdır. Her yeni atanacak öğretim üyesi sadece öğretim üyesi olarak değil aynı zamanda bir seçmen olarak atanacağından yandaş olmasında büyük fayda vardır. Bu nedenle rektör, hele birinci döneminde ise ve önünde ikinci bir rektörlük seçimi varsa, başvuruları doğrudan alır. Ancak daha önceden olumlu seçmen olduğu bilinen akademisyene uygun ilanın yayımlanması için gerekli birimlere gerekli talimatlar verilir. Alınması planlanan adayın öz geçmişinin özeti, ismi hariç,  ilan şartlarına yansıtılır. Bu arada öz geçmişi daha kuvvetli ancak yandaş olmayacağı bilinen bir adayın başvurma tehlikesine karşı önlemler de alınmıştır. Başvuruları değerlendirecek jüri, bir yol kazasına sebep olmayacak şekilde özenle oluşturulur. Jüri, başvuran adayın pozisyonuna göre 3 ya da 5 profesörden oluşur. Bazı kaliteli üniversiteler bu jürileri rastgele kura ile belirliyor olsalar da yeni kurulan ve istenildiği şekilde gelişmesi (?) beklenen üniversitelerde iş şansa bırakılmaz. Jüri üyeleri tek tek aranarak “Bizden” olan adayın ismi fısıldanır. Koskoca (?) 5 kişilik profesör jürisi yanlış yapacak değildir ya. Raporlarını yazarlar. “Bizden” olan seçilir. Rektörce de atanır ve oy hanesine “artı bir” olarak kaydedilir. Ondan sonra akademik başarısının, çalışkanlığının hiç önemi yoktur. Yandaş olduğundan gözü hemen bir idari görev arar.
Bu üniversitelerle de ülkemiz dünyada ancak ilk 100 bine girer.