8 Ağustos 2013

Bütün dikkatler taraftarların üzerinde. Futbol sezonunun normal akışını sekteye uğratacak, “sahalarda görülmesi istenmeyen” ne kadar hareket varsa onlardan bekleniyor. Muktedirlerin gözünde her türlü musibetin baş müsebbibi, taraftarlar. Futbolun patronlarından kendi zevzekliklerini, hezeyanlarını sorgulamalarını, eleştirmelerini elbette bekleyemeyiz. Onlar her daim kendileri dışında sorumlu arayışını sürdürecek ve illa ki birilerini bulacaktır. İşte bu nedenle, huzurlu bir sezon geçirilmesinin önünde tek engel olarak görülen ve her an her türlü “kötülüğü” yapabilecek potansiyel taşıdığına inanılan taraftarları hizaya sokma amaçlı önlemlerin(!) sonu gelmiyor.
Öte yandan anlı şanlı kulüp başkanlarının ettikleri lafların, arızalı davranışlarının futbol ortamını nasıl etkilediğini ya da etkileyeceğini dert edinen pek kimse yok gibi.
Irkçılık onlarda, tehdit onlarda, şantaj onlarda, kin, nefret, düşmanlık tohumu ekmek onlarda, açık gizli provokasyonun her türlüsü onlarda... Ve bunun örneklerini o kadar sık ortaya koyuyorlar ki... Karşılıklı açıklamalarla gerginlik yaratmak, en sıradan, en vazgeçilmez işleri arasında sayılabilir. Bunu kanıksadık artık. Açıklama yapmadıkları zaman, “Bugün niye sesleri çıkmadı acaba” diye endişeleneceğiz neredeyse...
Birbirlerine olduğu kadar, her fırsatta federasyona da meydan okuyup posta koyuyorlar. Yaptıkları; eleştiriden çok, “kışkırtıcılığın daniskası” nitelemesini hak ediyor...
Bu aralar Galatasaray Başkanı Ünal Aysal, federasyona yükleniyor. Daha önce, yabancı oyuncu sayısını serbest bırakmadığı gerekçesiyle, federasyonu, “Ya bu karar değişecek ya da bu kararı verenler değişecek” şeklinde tehdit eden Aysal, şimdilerde de Federasyon Başkanı Yıldırım Demirören’in Fenerbahçe’nin etkisinde kalarak birtakım icraatlarda bulunduğunu iddia ediyor. Sanki kendisi federasyonun aldığı/alacağı kararları etkilemek için elinden geleni ardına koymuyormuş ya da koymamış gibi... Yumuşak ve anlayışlı bir kişiliğe sahip görüntüsü vererek işini yürütmeye çalışıyor ama nafile... Ortam, gerçek yüzünü gizleyebilmesi için elverişli değil.
Gelelim Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’a... Yıldırım, kırmızı tişörtünün üzerinde sarı renkli akredite kartı bulunan gazeteciye “Biliyorsun ben sarı-kırmızıyı hiç sevmem” şakası(!) yapıyor mesela. Hani Antalya’daki Fenerium mağazasının açılışında sarı formayı imzalatmak isteyen bir taraftarın uzattığı kırmızı renkli kalemi kabul etmeyip mavi kalem beklediğini bilmesek bunun şaka olduğuna inanabilirdik. Renklere yönelik bu şekildeki saplantılı, takıntılı yaklaşımın nasıl bir arıza göstergesi olduğunu anlayabilmek için psikologlara başvurmak gerekiyor herhalde...
Galatasaray ile Fenerbahçe arasında Kayseri’de oynanacak Süper Kupa maçında, birbirlerini görmeye tahammül dahi edemeyen iki takımın yöneticileri ayrı yerlerde oturacak. Ünal Aysal, “Bizim renklerimizden nefret ettiğini söyleyen biriyle aynı ortamda bulunma ihtimalim yok” diyerek atılan pası boş kaleye yuvarlamıştı zaten!..
Yönetici takımının hesabı hep kendi taraftarının gözünde yücelme üzerine. Rakip taraftarların duyguları, düşünceleri, tepkileri umurlarında değil. Kendileri, başkalarına sevgi, saygı duymadığı için, başkalarından da öyle bir beklentileri yok. İşte futbol ortamında sevgi ve saygı böyle aşındırılarak, adım adım yok edilerek insanlar yabancılaştırılıyor ve birbirlerine düşman ediliyor.
Trabzonspor’un yeni başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun da hakkını vermek lazım!.. Bu konularda çok marifetli!.. Kulübünün  haklarını savunurken ve ezilmeye çalışıldıklarını vurgularken, “Trabzonspor Rum takımı mı, Ermeni takımı mı” sorusunu sorabiliyor. Böyle konuşarak, kendince son derece yerinde ve etkileyici bir benzetme yaptığını sanıyor belli ki. Ama aslında yaptığı şey düpedüz ırkçılık. Birilerini dışlayıcı, ötekileştirici, aşağılayıcı yaklaşım kafalarda öylesine yer etmiş, öylesine özümsenmiş ki örnekler bile bunun üzerinden dillendiriliyor. Ayrıca federasyona, “Şampiyonluk kupasını Trabzonspor’a verirlerse demeç savaşları biter” şantajını iletmekten de geri durmuyor Hacıosmanoğlu.
Ne kadar hoş ve futbolun geleceği adına umut veren konuşmalar, tavırlar!.. Asıl tehlikeyi kimlerin oluşturduğu açıkça ortadayken bizi nasıl bir futbol sezonunun beklediğini tahmin etmek zor değil...

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!

Peşkeşe ‘dur’ de!

Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et