Yaklaşan seçimler ve medya
Geçenlerde gazetelerde bir haber vardı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu milletvekilleriyle yaptığı bir toplantıda şöyle demiş: “Partimizin oy alamadığı bölgelere gidin; yoksulların sofralarına konuk olun.” Şaka gibi…
Yumurta kapıya dayanınca seçmeni hatırlamak diye buna denir. Birileri Kılıçdaroğlu’ya söylese iyi olur… Geçmişte ana muhalefet partisine oy vermeyen seçmen, öyle seçim arifesinde vekiller sofrasına oturdu diye o partiye çark etmez. Ayrıca, yoksulun zaten kendine yetecek yemeği yok, bir de CHP’li milletvekilini mi doyuracak?
İşin şakası bir yana, Gezi protestoları başladığından beri, siyasal iletişimin en alengirli alanlarından biri olan seçim kampanyaları hakkında ar-ge (araştırma geliştirme) çalışmaları hız kazandı. Nereden mi biliyorum? Medya ve seçimler konusunda İnternet ortamında yayımlanan akademik yayınlar tıklanma rekoru kırıyor da ondan.
2014’te yapılacak yerel seçimler ve arkasından gelecek olan genel seçimlerin kampanyaları başladı başlayacak. Bizdeki seçim kampanyaları birkaç şekilde tezahür eder: Sokakta geniş kitleye sesleniş (mitingler, açık hava toplantıları ve kiosklar), kapı kapı dolaşarak seçmenle yüz yüze görüşme, seçim bürolarının çalışmaları, yazılı basın ve televizyondan halka sesleniş, ajansların reklam kampanyaları (medya paketleri, kamuoyu yoklamaları vs.), İnternet’te açık/gizli reklam (forumlar, sosyal medya, e-mail’ler, vs.) ve cep telefonlarından mesajlar. 2002 öncesi liderlerin TV’de karşılıklı tartışması da önemli bir gelenekti. Tayyip Erdoğan döneminde bu gelenek çöpe atıldı. Erdoğan ekranda tartışmayı sevmiyor; buna olanak da vermiyor.
Geçmişte, 2007 seçimlerine ilişkin yaptığımız bir araştırmanın bulgularına göre, AKP kapı kapı dolaşarak seçmeni oy vermeye ikna etme konusunda en başarılı parti. Refah’ın 1994 yerel seçim başarısının altın anahtarı ve ardından gelen partilere bıraktığı bir miras bu. AKP, ayrıca sosyal medya ve online forumlar gibi kamusal alanlarda seçim propagandasını diğer partilerden daha etkin ve profesyonelce yapıyor. 2007 seçimlerinde AK Gençlik’in gönüllü olarak İnternet forumlarında gizli AKP reklamı yaptığını biliyoruz. Aynı AK Gençlik’in, bugün de Facebook, Youtube ve Twitter gibi sosyal medya mecralarında aktif olarak konuşlandığını görüyoruz. Yazılı basın ise konvansiyonel yöntemlerle ilerlemeye devam ediyor.
Yazılı basında seçim haberleri genellikle iki şekilde yer alır:
1- Kamuoyu yoklamalarının sonuçlarının verildiği ve hangi liderin/partinin önde olduğunun tespit edilmeye çalışıldığı “at yarışı” haberciliği.
2- İletişimcilerin “stratejik oyun çerçevelemesi” adını verdiği belli politik temaların kampanya boyunca mütemadiyen medyada yinelenmesi.
Bunun dışında, bizde yazılı basında her gazetenin meşrebine göre, belli parti ve lideri yücelten, diğerlerini ise şeytanlaştıran yanlı haberler yer alır. Normal demokrasilerde basının halkın özgür iradesini kullanarak dilediği partiye ve/veya adaya oy vermesine olanak taşıyacak dengeli ve adil habercilik yapması beklenir. Ama, malum, Türkiye’deki normal demokrasi değil. Seçmen daha hâlâ milletvekillerini seçmiyor; partiye oy veriyor. Parti başkanları da keyfine göre vekil atıyor. Eh, böyle başa böyle tarak, basınımız da partizanlıktan ve lider kutsayıcılığından kurtulamıyor.
Dünyanın her ülkesinde seçim kampanyalarının medyada sunumu ve seçmenin oy verme davranışı bir araştırma konusu. Türkiye’de seçimler ve medya konusu da siyasal iletişimcilerin yoğun olarak çalıştıkları bir alan. Yazılı ve görsel basının seçimlerdeki yanlılığı, genellikle belli partiler ve liderler hakkında yayımladıkları “olumsuz” haberlerden anlaşılıyor. Halbuki, araştırmalar gösteriyor ki, seçim dönemlerinde lidere/adaya saldırmak, seçmen kitlenin oy verme davranışını değiştirmiyor. Bunun en güzel örneği 2002 seçimlerinde AKP ve onun karşısında yer alan hegemonik medyanın seçim haberciliği. O dönemin güçlü, laikçi medyası AKP ve Tayyip Erdoğan hakkında olumsuz haber yaptıkça, AKP’nin oyu arttı. Halk, “Tehlikenin farkında mısınız?” diyen Cumhuriyet’in işaret ettiği partiye değil, “tehlike” olarak işaret edilen partiye, AKP’ye oy verdi. Onca ilan, onca tasarım, onca emek, onca korkutma nafile. Bundan ders alanlar olmuştur umarım.
Olumsuz haber, seçmenin oy verme davranışını değiştirmiyor dedik. Buna karşın, belli bir parti/aday hakkında basında yer alan olumlu haberler ise seçmen kitlenin oy verme biçiminde kayda değer bir değişiklik yapıyor. Olumlu haberden kastımız tabii “Yoksulun sofrasına oturmak” gibi bir şey değil. Hakikaten haberi izleyende “aferin” dedirtecek işlerden bahsediyorum. Yazıda konu ettiğimiz CHP örneğinden gidersek misal, Hapisteki gazeteciler raporunun hazırlanması ve yaygınlaştırılması, parti için olumlu bir haber. O partinin en azından bazı üyelerinin çalıştığının, iş yaptığının göstergesi.
Bir medya kurumunun hangi taraftan olduğu, en çok seçim dönemlerinde ortaya çıkar. Bazen televizyonlarda politikacılardan çok gazeteciler konuşur. Gerçi, bu bizde hep böyle. Yaklaşan yerel seçim sürecinde de basında kellesini sansürden kurtarmış ya da dokunulmazlığı olan bir kaç köşe yazarının kanal kanal dolaşarak parti propagandası yapacağını tahmin etmek zor değil. Ama şunu unutmasınlar, gazetecilerin prestiji yerlerde sürünüyor, kaş yapalım derken göz çıkartabilirler. Seçime girecek partilere de bir tavsiye, propagandist olarak gazetecileri değil, partinizin aklı başında üyelerini kullanın. Potansiyelinizi iyi ölçün, geride beride sessiz kalmış, seçmen önünde etkili olabilecek şahsiyetler, ekranlarda yüzü eskimiş gazeteciden çok daha etkili olabilir.
Seçim dönemlerinde medya kurumları kriz ve karmaşa ortamlarına odaklanarak muhalifleri yıpratmaya çalışır. Gezi eylemleri ile birlikte başlayan kriz ortamı ve barış süreci de propagandist gazeteciler için bulunmaz fırsat. Lakin, Gezi sürecini oya tahvil etmek için çok ince elenip sık dokunmuş propaganda modelleri geliştirmek gerek. “Biz iyiyiz, onlar kötü” mesajı veren kampanyalar kaybetmeye mahkum. “Biz neden daha iyiyiz” veya “Biz şunu ürettik, şu sorunu çözdük” diyen kampanyalar seçmen üzerinde daha çok etkili olacaktır. Birileri, bu mesajların kurgulanması için çalışmaya çoktan başladı bile.
Evrensel'i Takip Et