10 Ağustos 2013
Lafı dolandırmadan yokuşa sürmeden!
DİĞER YAZILARI
‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor
28 Ağustos 2018
Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede?
24 Ağustos 2018
'Çocuk istismarı'na karşı mücadele
9 Nisan 2018
İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı!
15 Şubat 2018
Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek?
4 Aralık 2016
Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam!
23 Kasım 2016
Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı?
20 Ağustos 2016
‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir!
27 Ocak 2016
Haritadan silerek birlik mümkün mü?
11 Kasım 2015
Demokratikleşme paketi, yılan hikayesine döndü.
“Bugün bitiriyoruz; yarın (burada kastedilen yarın belirsiz anlamda bir yarın değil hemen ertesi gündü) Başbakan’ın önünde olacak!” denmesinin üstünden üç haftadan fazla zaman geçti. Ancak bayramın birinci günü konuşan Başbakan Erdoğan da, “Bayram boyunca arkadaşlarımız üstünde çalışacak, sonra benim önüme gelecek!” diyor ve AKP’nin 30 Eylül 2012’de yapılan 4. Kongresi’nde ilan edilen “demokratikleşme”yle ilgili kongre kararlarına işaret ediyor; “O kararları güncelleyerek pakete şekil vereceğiz” diyor.
Hükümetin, son aylarda tersine attığı bütün adımlara karşın, “demokratikleşme” konusunu böyle bir gündem olarak kamuoyunun önüne getirmesi elbette önemli; dahası çok da gerekli.
Çünkü Kürt sorununun çözümüne ilişkin yol haritasındaki “ikinci aşama”nın anlamlı olması için bu kararlar belirleyici önemde olacak.
Çünkü böylece Hükümet sorunun çözümü önündeki sorunların ortadan kaldırılması için nasıl adımlar atacağını bu paketle ortaya koymuş, böylece bir yükümlülük altına girmiş olduğunu Türkiye’nin her milliyetten halkına ve bütün dünyaya da ilan etmiş olacak.
“Demokratikleşme konusunun böyle bir gündem olarak kamuoyunun önüne gelmesi elbette önemli; dahası çok da gerekli” diyoruz ama burada daha da önemli olan “demokratikleşmenin gereği olarak nelerin gündeme alındığı”dır. Bundan üç hafta kadar önce gündeme gelen ve “Başbakan’a sunulacak” denilen; “dar bölge seçim sistemi”, “memurlara kılık kıyafet serbestisi”., “cemevlerine vakıf statüsü”, “yüzde 7’nin altında oy alan partilere de Hazine yardımı”… gibi AKP’nin partisel çıkarlarına bağlanmış, bunların arasına da “kamuda ana dilinde hizmet” gibi zaten artık kimsenin reddedemediği bir talep eklenerek hazırlanmış bir paketin “barış ve müzakere sürecinin” ikinci aşamasına teğet bile geçmeyen bir paket olacağı apaçıktır. Ki, böyle düzenlemelere “demokratikleşme paketi” denmesi bile abesle iştigaldir.
Eğer o paket, Türkiye’nin demokrasi güçlerinin demokratikleşme ile ilgili taleplerini dikkate alan bir içeriğe sahip olmazsa, hiçbir anlama da sahip olmayacaktır.
Bu yüzden de “Bayram içinde çalışarak eksiklerini gidereceğiz” denilen paketin içeriğinde, halkın demokratikleşme ile ilgili taleplerinin ne ölçüde dikkate alınacağı son derece önemli olacaktır.
Ki, bu durumda paket; bir yandan seçim barajının kaldırılmasından Terörle Mücadele Yasası’nın lağvedilmesine; Toplu Gösteri ve Yürüyüşler Yasası’dan ifade ve basın özgürlüğü ile ilgili sınırlamaların kaldırılmasına; ana dilinde eğitimden, adil yargılanma hakkına; emekçilerin grev ve sendikalaşma hakkının önündeki engellerin kaldırılmasına … kadar demokratikleşmeye dair talepleri içermek durumundayken aynı zamanda KCK tutuklularının serbest bırakılması, Öcalan’ın şartlarının iyileştirilmesi (Öcalan’a özgürlük talebinin karşılanması), ana dilinde hizmet, bölgede süren yasaklara son verilmesi, Kürtlerin ve bölgenin statüsünün belirlenmesine giden adımların atılması,… gibi “yol temizliği”ne dair düzenleme ve önlemleri de kapsamak durumundadır.
Üç hafta kadar önce Hükümetin üstünde çalışıp hazırladığı paketin ana fikriyle sınırlı bir “paket”in hiçbir anlamı olmayacağı apaçıktır. Hele de Suriye-Rojava başta olmak üzere bölgedeki gelişmelerin Kürtleri güçlendirdiği ve bugün bölge illerinde her gösteride yeniden daha çok öne çıkmaya başlayan “statü” ve “Öcalan’a özgürlük” taleplerinin giderek yaygınlaşıp güçlendiği koşullarda.
Kısacası Başbakan “paketin” ilk hali ve AKP 4. Kongresi’nin “demokratikleşme” ile ilgili kararlarında bir güncellemeden söz ediyorsa, Kürtlerin giderek öne çıkan talepleri ve Türkiye’nin demokratikleşmesinin acil taleplerini esas alarak paketi güncellemek durumundadır.
Başbakan, bakanları ve AKP sözcüleri, son günlerde daha çok yaptıklarının tersine, lafı dolandırmadan, ayak sürümeden yokuşa sürmeden bunu yapmak durumundadırlar. Yoksa Hükümeti bekleyen, daha fazla büyüyen sorunlar, Ortadoğu’nun büyük sarmalına daha çok dolanmadır.
evrensel.net
EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’
Antep’in de aralarında olduğu bölge illerinde ortalama işçi ücreti asgari ücretin altında, haftanın 7 günü, pazarları 12 saat çalışma, üretim baskısı! Devletin ve patronların yasaklar, kolluk gücü ve sendikacı tutuklamasıyla devam ettirmek istediği bu düzenin dayanılmaz hale geldiğini söyleyen Çelikaslan işçisi, tüm işçileri BİRTEK-SEN çatısı altında birleşmeye çağırdı.
BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Evrensel'i Takip Et