19 Mayıs 2011

Bir kez daha sendikacılar ve seçim!

Seçim süreci ilerledikçe, çeşitli toplumsal kesimlerin, örgütlerin, kamuoyunda adı bilenen kişilerin, aydın çevrelerin tutumlarının daha açık biçimde ifade ettikleri de gözleniyor. Tabii sendikal camiada, mevcut mücadele içinde en ileriden tutum alanları da dahil, açık bir tutum alma, ne yazık ki gözlenmiyor.
Elbette sendikacıların ileri, mücadeleden yana olanların bile, seçimlerde “şu bağımsız adayları ya da şu partiyi destekleyin” diye “sendikaları adına bir tutum açıklamaları” beklenmiyor. Sendikaların mevcut yönetimleri gerek bileşimi gerekse de tabanlarındaki sermaye partilerinin etkinliği göz önüne alındığında sendikalar adına açıklamalar yapmanın anlamlı olacağı söylenemez. Ancak sendikacıların birer birer ya da toplu olarak, daha da önemlisi az çok ülkenin sorunlarının ve bu sorunların çözümün aciliyetinin farkında olanların açıklamalar yapmaları; işçiler arasındaki etkilerini kullanarak, seçimde tutum alma, hatta işçilerin oylarını hangi doğrultuda ve nasıl kullanmaları gerektiğini tartışmaya açmaları son derece önemlidir.
Sendikacıların sadece kendi tutumlarını açıklaması ve işçiler arasında tartışmalar açması elbette önemlidir. Ancak, bundan da önemlisi, bu tartışmaların, geniş işçi çevreleriyle çeşitli partilerden adayları karşı karşıya getirmek ve adayların işçilerin sorularını ve eleştirilerini yanıtlaması biçiminde olması çok daha önemlidir. Çünkü bu, pratikte işçilerin oylarını daha bilinçli kullanması için bir dayanak olabileceği gibi, işçileri siyasi tartışmaların dışında tutan sendikacılık anlayışıyla bir hesaplaşma olması bakımından ilerisi için de önemli olacaktır.
Kimi sendikacıların ortak bir açıklama yaparak, Emek Demokrasi ve Özsgürlük Blokunun desteklenmesi için imza toplamak için girişim başlattıkları, bazı yerlerde de birer birer Blok adayları etrafında bu türden girişimlerin olduğu da biliniyor. Ancak bu girişimlerin biran önce sonuçlandırılması gerekiyor.  Çünkü bu açıklamalar üstünden iş yerlerinde tartışmaların açılması önemlidir. Aksi halde, eğer bu açıklamaların yankıları üstünden geniş işçi çevrelerinde ve sendikal camiada bir tartışma yapılamazsa (buna zaman kalmazsa), sendikacıların açıklamasından beklendiği kadar etkili sonuçlar çıkmaz.
Emek Demokrasi ve Özgürlük Blokunun İstanbul 3. Bölge Adaylarından Abdullah Levent Tüzel ve İstanbul 1. Bölge Adayı Sabahat Tuncel’in çeşitli sektörlerden işçilerle toplantılar yaptığı, (Bazen adayların da katılamadığı işçi toplantılarında “Bağımsız Blok adaylarının desteklenmesi” için kararlar alındığı) haberleri geliyor. Bu toplantılarda; adaylar “niçin aday olduklarını” anlatırken, işçilerin de adaylardan seçilirlerse ne beklediklerini ve ülke sorunları konusunda; özellikle Kürt sorununun çözümü ve bunun sınıfın birliği bakımlından önemine işaret ettikleri anlaşılıyor.
Gazetemize gelen haberler arasında; Demokrasi ve Özgürlük Blokunun adaylarının bulunduğu diğer bölgelerden de benzer girişimlerin olduğu haberleri var. Elbette bu toplantılar çok önemli. Çünkü bu toplantılara katılan işçiler bugün sınıfın en duyarlı kesimi ve bu işçiler, eğer toplantıda konuşulanlar üstünden iş yerlerinde, aile ve arkadaş çevrelerinde tartışmalar açarlarsa “Blok, onun amacı ve neden Blokun desteklenmesi gerektiği” konusunda geniş bir kesimi ikna etmeleri de mümkündür.
Ancak şu da bir gerçek ki; bu toplantılara daha geniş işçi kesimlerinin katılması ve iş yerinde tartışmaların daha kapsamlı yapılabilmesi için sendikaların da bu toplantıların düzenlenmesine daha aktif bir rol yüklemesi belirleyici önemdedir. Sendikaların ve sendikacıların seçimde alınacak tutumun, en azından sınıfın dünyada ne olup bittiğine kafa yoran kesimleri içinde bir tartışma haline gelmesi için önemli olduğu da ortadadır. Ancak bu tutum, seçime kalan süre ve iş yerinde çıkabilecek güçlükler dikkate alındığında, zaman geçirilmeden ve iş yerinde tartışmaların yönlendirilmesiyle birlikte ele alınırsa önemli olacağını da her sendikacı bilir.

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp

101 milyarlık gasp

Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek imzasıyla taşıt alım satımı hariç ülkedeki tüm alım satım işlemlerinde dövizle ödemenin önü açıldı.

Evrensel'i Takip Et