Yaşadıklarımızı unutmamak
Fotoğraf: Envato
Doksanlı yılların sonlarıydı. 1 Eylül Barış Günü’ne az bir zaman kalmıştı. O yıllarda barış denince akla Kürtlerin gelmesi hoş karşılanmazdı ama Yunan kardeşlerimize direnç kısmen azalmıştı.
Öncesinde 14 Mart Tıp Bayramı’nda yerel tabip odası barış temalı etkinlikler düzenlemek istediğinde ilk direnç dönemin Ege Tıp Fakültesi dekanından gelmişti : Barış temalı etkinlik için salon tahsisine evet panelistlerden birisine ret! Aynen şöyle demişti “sayın” dekan: “ Diyarbakır Tabip Odası Başkanının fakültemizde konuşmasına izin vermem.” Mesele Sevgili Necdet İpekyüz’ün adından ziyade katıksız bir nefret diliydi Kürtlere dair.
Barışın dili kendiliğinden oluşmuyor elbet. Emek akıtarak, mücadele zeminini akılla yoğurarak ve elbette sabırla oluşturulabiliyor. Nihayetinde on beş yıl sonra aynı fakültede aynı amfide bir panel düzenledi tıp öğrencileri geçtiğimiz aylarda ve başlığı ana dilde sağlıktı. Afişi üç dilde hazırlamışlardı; Fince, Kürtçe ve Türkçe. O panelde elbet doksanlarda yasaklanmış Diyarbakır Tabip Odası başkanını paylaştım öğrencilerle. Barışa dair umutlarım ise arttı yeniden.
Doksanlı yılların sonunda nefret dili Yunan kardeşlerimiz için görece azalmıştı azalmasına ama nefretin azı bile yetiyor yaşamın gri tonlarına meyletmeye. İşte böyle bir ortamda adet haline gelmiş bir etkinlikte yer alma olanağı doğmuştu yıllar öncesinde benim için. Kurumlar Barış Günü’nü Midilli Ada’sında Yunan kurumları ile birlikte kutlayacak ve ben de Tabip Odasını temsilen katılacaktım İzmir’den. Derken Kıbrıs sınırında bir Rum genci bayrak direğinde vuruldu ve İzmirli barışseverler buharlaşıverdi aniden. Onlarca katılımcıdan kala kala üç kişi kalmıştı ve iptal edildi ortak barış etkinliği.
Barış karşıtlarının gündemi ele geçirdiği o günlerde barışseverlerin mevcudun da gerisine düşmesini haznedememiş ve yıllık iznimi Barış Günü’nde Midilli’de geçirmiştim yıllar öncesinde. Nedense kaygılanmıştı kimi arkadaşlarım bu tek kişilik tatile.
Aradan yıllar geçti bu diyarları hiç unutmadım. Ne zaman tatil fikri oluşsa aklıma önce Ege’deki Yunan Adaları geliyor. Şovenizmin gizli kodlarını gündelik hayatın içinde yıkmak gerektiğine inanıyorum. Üstelik ulaşması çok kolay. Yeşil pasaporta vize yok, diğerleri için oldukça kolaylaştırıldı. Üstelik daha pahalı değil.
Şimdi Midilli Adası’ndayım yıllar sonrasında yeniden. Burada plajlar parsellenmemiş bizim diyarlar gibi. Plajlar ücretsiz olarak halka açık. En ufağından bir kumsalda dahi soyunma kabini ve duş var, hem de ücretsiz. Üstelik hem plajlar hem kent tertemiz. Otopark yeterli, ücret yok, mafyöz otopark kıyısından dahi uğramamış.
Ama tatilde de olsak kopamıyoruz teknolojinin olanaklarından. Maillerimi okuyorken bir haber dikkatimi çekti. İnsan tatilde de olsa öfkelenebiliyor. Özel hastaneler kimi hastaları kara listeye almışlar, onlara randevu vermiyor, mazeret üretiyorlarmış. Haberde bir hastanın kendisinden alınmış ek ücretin haksız olduğunu SGK’ye şikayeti ardından böyle bir durumun farkedildiği; ilgili hastanenin sonrasında muayene randevusu için sorun çıkardığı, mazeret ürettiği ama aynı anda başka isimli hastalara randevu verdiğinin kanıtlandığı yazıyor.
Sağlığı metalaştırıp piyasanın hizmetine sunarsanız olacağı buydu. Üstelik bu öykü bize özgü olmayıp benzer sağlık politikaları uygulanan tüm ülkelerde izlenebiliyor. Misal İngiltere’de aile hekimleri yaşlı, ciddi hastalığı olan hastaları kotalarının dolduğunu belirterek kabul etmemekle kalmayıp arkadaşlarını da uyarıyorlarmış.
Durum sağlık ve sosyal güvenlik boyutu ile Yunanistan’da da pek parlak değil. Malum Yunanistan Avrupa Birliği üyesi. Bu vesile ile sizlerle bir soruyu paylaşmak istiyorum. Kokoreçten işkembeye her konuda yasak ve ortak kural geliştiren Avrupa Birliği’nin sosyal güvenlik ve emeklilik sistemlerine dair ortak sistematik geliştirip dayattığını hiç duydunuz mu?
Sağlıcakla kalın.
- Barış kokusu: Ege denizi 09 Aralık 2024 04:53
- İnsandan inşaata demir eksikliği 02 Aralık 2024 04:48
- Bir davayı seyretmek: Başka bir sağlık sistemi mümkün 25 Kasım 2024 04:43
- Kırmızı kurdele: AIDS ve çocuk 18 Kasım 2024 04:04
- Hekim grevleri tüm dünyada tarihsel bir eşikte 11 Kasım 2024 04:50
- Özelleştirme yolunda aile hekimliği ya da sağlık hakkımız 04 Kasım 2024 04:11
- 2025 ya da sağlık: Yeni sağlık bütçesinin ipuçları 28 Ekim 2024 04:35
- Sağlıkta kayıp kuşak: 0-23 yaş arası ve AKP'li yıllar 21 Ekim 2024 04:53
- Hangi antidepresan bize eşitlik, özgürlük, adalet getirebilir ki! 14 Ekim 2024 04:00
- Koruyucu sağlık hizmetleri: Önlenebilir her ölüm cinayettir 07 Ekim 2024 04:55
- Koku ve hafıza 30 Eylül 2024 04:26
- Yapay zeka insan haklarından neden korkar? (1) 23 Eylül 2024 04:29