13 Ağustos 2013 17:31

Varlığımız davanın varlığına hibe olsun!

Varlığımız davanın varlığına hibe olsun!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Çağrışım yapmış olmayı umuyorum...‘Andımız’a…Varlığımız Türk varlığına armağan olsun” dizesini hatırlayın önce…
‘Nereden icap etti?​’yi izah edeceğim.
Önce yardım istediğimiz Freudyen kavrama değineyim:
Lapsus, zihinde geçen, bilinç altına itilenin farkına varmadan, laf arasında açığa çıkmasına denir…
Başbakan’ın bayramlık ağzından çıkan “3 çocuğu hibe edin” çağrısı  ile “Putin söylüyor ben  de söylerim” tavrı, zihniyetini ele veren lapsusdu... Bence.
Tabii pervasızlık değilse…
Açacağım meseleyi de…
Önce özetleyim:
Başbakan, bayram namazını kıldığı Süleymaniye Camisi çıkışında açıklamalarda bulunmuş:  
“Başbakan olarak en az 3 çocuk tavsiye ediyorum. Bu benim en doğal hakkımdır.  Ben bu davaya gönül vermiş hanım kardeşlerime,’En az üç çocuk gelin bu millete hibe edin, lütuf edin’ diyorum. Bunu Putin söylediği zaman oluyor da Tayyip Erdoğan söylediğinde niye rahatsız oluyorsun.” (Milliyet, 9 Ağustos 2013)
Arsızlık galiba… Onca tecrübeye rağmen okuduklarıma inanamıyorum…
Bakar mısınız!
Mübarek, ailemizin babası olmadığına göre…
‘Milletin lideri’ sıfatıyla ‘doğal hakkım’ babalık, diyor olabilir mi!?
Hadi Hitler filan demeyelim, fazla geliyormuş…
Putin’ e itiraz edilmemeli artık…
Zira yakıştırma değil, kendisi Putin’e özendiğini ifade etmiş oldu…
Başbakan’ın kalemleri bundan sonra da ‘Putinleşme’ den bahsedenlere çemkirir mi bilemem…
Ben hâlâ şuradayım:
Başbakan, ahalisinden 3 çocuk istemek en doğal hakkıymış!..
Hadi ya!
Hani nasıl yaşadığımıza karışmıyordun? sorusuyla yetineyim…
Aksi halde, sen kim oluyorsun be adam!diye devam ederiz ki, sonu karakolda biter…
Ha bi’ de şu ‘Bu davaya gönül vermiş Hanım Kardeşlerim’ cümlesindeki ‘dava’ya takıldım…
‘Üç çocuk’ sahibi olmak öyle yüceltilecek bi’ dava olamayacağına göre…
Başbakan belli ki ‘cihat’, ‘İslam’… filan gibi ‘kutsal dava’dan söz ediyor… Sanırım.
“3 çocuğu hibe edin” çağrısıyla düşününce…
Hibe… Mal, para gibi nesneler için kullanılan ‘hibe’yi çocuklar için sarf etmesi, insana bakışını ele veren ‘lapsus’ olması bi’ yana…
Anneden çocuğunu hibe etmesini isteme zalimliği ise sözün bittiği yer olmalı…
Bu zihniyetin, “Doğurun, devlete bağışlayın, biz yetiştirelim” diyerek dava için ‘hibe’ çağrısı yapması şaşırtır mı?
Çocuk toplama merkezleri…
Kâbus gibi ama ihtimal dışı değil… Bu gidişle…
Başa dönersek:
Az gittik uz gittik… ‘Askeri vesayeti’ darbeledik…
İleri demokrasiye geçtik…
‘Varlığımız Türk varlığına armağan olsun’dan...
Varlığımız davanın varlığına hibe olsun’ a geldik.
Neoliberalizm her şey gibi armağanı da ‘mal’laştırdı: Armağan, ‘hibe’leşti…
İslamcılık: Türk’ü (henüz tam ilan edilmemiş bi’) dava yaptı…
Kemalistler, ulusal bilinç/birlik aşılamak için bağırtıyordu, ‘andımız’ı…
Peki, şimdi?

ERGENEKON DAVASI POLİTİK TERÖR AYGITINA DÖNÜŞTÜ

BAŞLIKTAKİ değerlendirmeyi Ergenekon’a ‘Fransız’ kalmamak için aldım.
Önce iki çift laf edeyim:  
Ergenekon davasının derin devletle hesaplaşma filan olduğuna en başından itibaren inanmadım.
Ehil ellerden çıkmış eşsiz bi’ psikolojik harp süreci…
Pentagon kaynaklı mıntıka temizliği idi.  
AKP inisiyatif kullandı: Görev kağıdında yazılanların dışında kalan muhalifleri de torbaya attı…
Veli Küçük’ler gibi teşhir olmuş unsurlarla meşrulaştırılan operasyon, iktidar karşıtlarına karşı teröre dönüştürüldü.
AKP diktasının inşasının iskelesi işlevi gördü…. Filan…
Dava sonuçlanınca bu minvalde bi’ şeyler diyecektim ki Bianet’teki mülakatı gördüm…
Dreyfus davası uzmanlarından Tarih Profesörü Vincent Duclert’in kritiklerinin, düşündüklerimi ifade ettiğini fark edince sözü ona bırakmaya karar verdim…
Türkiye’de Demokratik Karşı Çıkış (Belge Yay.) kitabının yazarı da olan Prof.Duclert’in değerlendirmelerinden satırbaşları:  
Esas niyetin gerçekleri ortaya çıkarıp adaleti sağlamak olmadığı ortaya çıktı. Ergenekon davasının Kemalist asker ve entelektüellere karşı bir savaş aygıtına dönüşmesi ile… Adaleti esir alan Erdoğan, onu politik bir terör aygıtına dönüştürdü.
Muhalifleri bastırma arzusu ve hukuku önemsemeyişiyle, Kürt hareketini elimine etmek için aynı keyfi yöntemlerle işleyen KCK davası gibi Ergenekon davası da Erdoğan’ın antidemokratik politikalarının bir göstergesidir.
Ergenekon davası, 1990’ları ve o yıllardaki terörü yargılayan büyük bir derin devlet davası olamadı çünkü dava gerçekleri ortaya çıkarma hedefiyle değil iktidara muhalif olanları bastırma hedefiyle yola çıkmış bir davadır.
Kürt ve demokratlara karşı yürütülen savaşta derin devlet İslamcı örgütleri de kullanmıştı. AKP bunların da açığa çıkmasını istemiyordur elbette. Bu da davanın 1990’ları aydınlatmamasının bir başka sebebi olabilir. (bianet, 7 Ağustos 2013)

TÜRKİYE İÇİN YENİ TERTİP VAKTİ (Mİ?)

UfukUras, ne zaman iktidar medyasında görünse işkillenirim….
Hayır ola, derim…
Zira “AKP’nin sol masası”nın piyasa yapması hep kritik eşiklere denk geliyor…
Önemli bi’ gelişmenin ardından ya da önünden boy gösteriyor arkadaşlar…
Yapılana ya da yapılacak olana “sol”dan fetva verme niyetine… Sanki.
Tesadüf mesadüf, diyebilirsiniz… Ama böyle işte…
Uras geçenlerde Yeni Şafak’a konuşmuş:
“Önümüzdeki son yerel seçim Kılıçdaroğlu’nun son seçimi olacak” demiş. (8 Ağustos 2013)
Bildiği, duyduğu mu var? Öngörüde mi bulunuyor derken…
Başbakan girdi topa…
Ergenekon kararıyla ilgili ana muhalefetin açıklamalarını eleştirirken, talimat verir gibi:
“Ana muhalefet partisi Genel Başkanı’nın yapmış olduğu açıklamalar bana göre suç teşkil etmektedir.”(Milliyet, 9 Ağu. 2013)
AKP’nin “vicdanı” B. Arınç da sıradaymış…CHP Lideri’ne seslenirken, Erdoğan’a açıklık getirdi:
“Beğenmediğin mahkemelerin karşısına çıkmak durumunda kalabilirsin.” (Milliyet, 9 Ağu. 2013)
Ona göre…
Bu da bize göre:
Eylül sendromu şişirmesi… ‘Mısır’a göndermeler, Bugün Kahire, Yarın Ankara psikozuna bağlanmalar… ‘Darbe’ köpürtmeleri…
Tesadüf değil… Gibi.
Kamuoyu adlı şahıs yeni operasyonlara mı alıştırılıyor ne!

BEYZBOL SOPASININ HİKMETİ

Sedat Ergin, soruyor: Erdoğan Mısır'da Avrupa'ya kızıyor peki ABD ne olacak? (Hürriyet, 9 Ağustos 2013)
Hürriyet yazarı ezcümle diyor ki:
Başbakan, Mısır'da Mursi'ye sahip çıkmayan Avrupa ve AB'ye çıkışırken,sözünü esirgemiyor….
ABD ve Obama'nın ise adını ağzına almıyor. Genel "Batı" eleştirisi içinde dolaylı olarak Washington'a sesleniyor…
Ergin,Avrupa'ya karşı sık sık "ilkesizlik" ve "omurgasızlık" kavramlarını kullanan Erdoğan'ın çelişkisine işaret ediyor.
Sahi… Başbakan, en son "Ey Nobel" diye çıkışmıştı…
"Milyonlar istedi, Mısır Ordusu demokrasiyi kurtardı"(Basın, 3 Ağustos 2013) diyen ABD Dişişleri Bakanı'na… "Ey Kerry" diye celallendi de biz mi duymadık…
Ahmet Kayaca söylersek, nereden baksan tutarsızlık! halinin sebebi ne ola ki!?
Erdoğan'ın o mahut 'beyzbol sopalı Obama' fotosunu unutamaması olabilir mi?

HASAN AĞABEYDEN YÜZ GÖRÜMLÜĞÜ

Hasan Cemal’in dünkü yazısını başlığı:
Erdoğan yüzünü yine demokrasiye dönerse kendisine destek veririm... (T24, 13 Ağustos 2013)
Cemal, “Alo Hasan ağabey, ben Tayyip” telefonu mu bekliyor, bana mı öyle geldi?

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa