13 Ağustos 2013 17:41

Aklı olan eylülde gel der mi?

Aklı olan eylülde gel der mi?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bundan birkaç yıl önce, ilk MOBESE kameraları takılmaya başlandığında, bunların suçu azatlamayı amaçladığı iddia edilmişti. Halbuki suçluyu teşhis etmeyi kolaylaştırması MOBESE’nin ancak ikincil işlevidir. Gözetleniyor olduğunu bilmenin insan davranışlarında yol açtığı değişim, MOBESE’den beklenen daha önemli bir faydadır. Gözetlenen insana ortalama değer yargılarına, dikte edilen ahlak normlarına, iktidarın tasvip edebileceği sosyallik biçimlerine göre davranabileceği bir fabrika ayarı yüklenir. Gözetleme sonuçta distopya romanlarında tasvir edilen karanlık bir dünyanın gerçekleşmesinin, insanın da bunu yavaş yavaş içselleştirmesinin aracıdır. Suçluyu tespit etmeyi değil normalden sapma miktarını ölçmeyi ve uzunlukları, çıkıntıları törpülemeyi amaçlar. “Yaşam alanı”na da açık bir müdahaledir sonuçta.
Yaşam alanlarına müdahale Türkiye’de nazik ve politik bir mesele. Haziran ayı boyunca ülkeyi sarsan direnişin en önemli saiklerinden biri de bu müdahalenin artık halkın ta burasına kadar gelmiş olmasıydı. Ancak bu süreçte yaşananlardan Hükümet ve Başbakanın mesaj almaya pek gönüllü olmadığı da anlaşılıyor. Zira haziranın hemen ertesinde hayata yeni gözetleme kuleleri dikileceği tartışılır oldu. İktidar ile halk arasında daha demokratik ilişki biçimleri kurgulamaktansa ilkel bir güvenlik kaygısıyla hareket etmeyi yeğliyor.
Önce mahallelere muhbirliği özendirecek şikayet kutularının konulacağı, ardından da otobüslere yolcuların davranış ve konuşmalarını kaydedecek kara kutuların yerleştirileceği duyuruldu. Birincisini yaparak, Erdoğan, evde tutmakta zorlandığı yüzde elliye belli ki yeni bir görev alanı tayin ediyor. Zaten şimdiye dek vatandaşların en makbulü olarak görülen bu kesim mensupları; hangi okul kitabında hangi solcu şairin şiiri var, hangi kütüphanede müstehcen ve ahlaka mugayir kitaplar tutuluyor, hangi kanalda dekolte göründü bunları iyi takip eder, gereken suç duyurusunda veya ihbarda bulunurdu. Bunları işgüzar bulurduk evet. Suç duyurularının altındaki imzalardan kimliklerini de açıkça bilirdik.
Ama şimdi muhbirin anonimleştirilmesi gibi başka bir durumla karşı karşıyayız. Mahallede kim neyle iştigal ediyor, kimin evine kim giriyor, kim tencere tava çalıyor anonim şahıs kara kutuya şikayetnamesini atacak ve sonra, ihbar ettiği kişi olmadık dertlerle boğuşurken o, komşularının arasında elini kolunu sallaya sallaya dolaşacak.
Gezi direnişi daha önce bir araya gelmeyecek kesimleri bir şenlik ateşi etrafında birleştirmişti. Orada birbirinden farklı görüş ve inanıştaki birçok kesim karşılaştı, birlikte güçlensinler diye kol kola girdi. Sayıları artırılan MOBESE’ler, otobüs kara kutuları ve ihbarı özendirici aparatlar Gezi’nin normalleştirdiği, ortalama haline getirdiği bir kültürü yeniden bozuşturmayı, halkı birbirine güvenmeyecek, birbirinden kuşku duyacak biçimde atomlaştırmayı amaçlıyor.
Gezi direnişi katılımcıları zaten kesim kesim bu ayrıştırmadan payını almaya başladı. Çarşı grubu mahkemede, destekçi sanatçılar uyuşturucu operasyonuyla ayardan geçirilmeye çalışıldı, eylül senaryoları kapsamında üniversite gözaltında, gazeteciler işten atılıyor, siyasi partiler sıkıştırılıyor.
Bu yöntemlerin önümüzdeki günlerde çeşitlenmeyeceğinin, bu kadarla kalınacağının bir garantisi yok ne yazık ki; nerede duracağını öngöremiyoruz. Ancak Hükümetin de bu türden önlemlerle giderek daha çok, dar yerde ve yen içinde dans etmeye zorladığı halkın kemiğine dayanmakta ısrar eden bıçağa tepkisinin ne olacağını öngördüğü söylenemez. “Mesele üç beş ağaç değil” deyince kızıyorlar ama meseleyi üç beş ağaçtan çıkarma konusundaki bu gayretkeşliği de onlardan başka kimse göstermiyor.
O kadar ki bu basiret bağlanmasıyla “Eylül’de gel” diyor içlerindeki pek yetkililer.
Aklı olan der mi?

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa