Çağ dışı futbol
Fotoğraf: Envato
Gelişime katkıda bulunabilecek her türlü bilgiye kolaylıkla erişilebilen günümüzde bu kadar ilkel futbol oynamak da kolay iş değil hani. Milli takımın hangi sistemle, hangi oyun anlayışıyla mücadele ettiğini anlayabilen var mı?.. Abdullah Avcı’nın oyuncularıyla ne gibi taktiksel konuşmalar yaptığını merak etmemek elde değil. Herhalde, kadroyu açıklıyor, ardından da “Sen şunu yap”, “Sen şöyle yap”, “Sen şuna dikkat et” gibisinden bireysel ve yüzeysel taktikler(!) vererek futbolcularını sahaya sürüyor. Ortada, bundan farklı düşünmemizi sağlayacak bir görüntü, bir veri yok. Bir takımın uzun paslarını atan oyuncusu ağırlıklı olarak kalecisiyse gerisini siz düşünün. Evet, Gana karşısında milli takımda en çok uzun pas atan oyuncu kaleci Volkan’dı. Tabii pasların hepsi şişirme olduğu için toplar çoğu zaman rakibe gitti. Ayağındaki topun değerini bilmeyen ve topu adeta rakibine ikram eden bir takım ne tür bir oyun anlayışına sahip olabilir ki?.. Abdullah Avcı ve yardımcıları Volkan’da müthiş bir uzun pas yeteneği keşfetmiş olmalı!.. Öyle ki, milli takımın kendi yarı sahasında kazandığı bazı serbest vuruşları bile Volkan kullanıyor. Yakında kornerleri de Volkan kullanmaya başlarsa şaşırmayalım!..
Böyle bir futbol kaldı mı?.. Dünyadaki hangi takım kalecisinin rastgele şişirdiği toplarla gol arıyor?.. Berbattan da öte gülünç bir oyun anlayışı. Eğer bu, Abdullah Avcı’nın tercih ettiği bir oyun kurma anlayışıysa gülelim. Ama oyuncular kendi inisiyatifleriyle oyunu bu şekilde kurmaya çalışıyorlarsa o zaman gülerken düşünelim!.. Çünkü bu, Abdullah Avcı’nın oyuncuları üzerinde hiçbir etkisinin, ağırlığının bulunmadığını, oyuncularına söz geçiremediğini ve varlığıyla yokluğu arasında hiçbir fark hissedilmeyen bir teknik adam olduğunu gösterir.
Buna karşılık Gana ilk golünü, kalecisinin eliyle başlattığı bir atak sonucunda buldu. Modern futbolda kalecilerin bir görevi de oyunun kurulmasına katkıda bulunmak. Bizdeki gibi gelişigüzel vuruşlarla topu ileriye doğru şişiren kalecilere artık pek rastlanmıyor.
Topun değerini bilmek çok önemli. Topa sahip olmak, oyunun kontrolüne sahip olmak anlamına geliyor. Bu nedenle takımların öncelikli hedeflerinden birisi de top kayıplarını en aza indirmek. Biz ise top kaybetme konusunda çok cömerdiz. Baskı altında değilken bile topu kolayca rakibimize veriyoruz. Futbolun zirvesinde yer alan takımların maçlarını da mı izlemiyor bunlar?.. Elbette izliyorlardır ama kalecilerin oyunu nasıl başlattığını, nasıl oyun kurduğunu görmüyorlar demek ki.
Abdullah Avcı maçtan sonra konuşurken, “Top bizim ayağımızda olduğu sürece problem yoktu ama top rakibe geçince problem yaşamaya başladık” diyor. E, o zaman ne diye ayağındaki topu, üstelik de rahat pozisyondayken rakibine veriyorsun ki?.. Abdullah Avcı’nın, farkında olduğu bu duruma karşı bir önlem almaması, oyuna bu yönde müdahale etmemesi ilginç.
Futbol hayatının olgunluk dönemini yaşayan Burak Yılmaz, milli takımın en büyük gol umudu. Ama öyle işler yapıyor ki insan onun ofsayt kuralını bilip bilmediğinden bile şüphe ediyor. Göz göre göre girdiği ofsayt pozisyonlarıyla o da top kayıplarına hatırı sayılır bir katkı yapıyor!.. Eh, bir oyuncunun aklı fikri, uyanıklıktaysa, avantadan bir şeyler elde etmekteyse böyle gülünç durumlara düşer elbette.
Maçı anlatan spiker ise Türkiye’ye, FIFA dünya sıralamasındaki 58’inciliği bir türlü yakıştıramadı. Ona göre Türkiye, yıldızlarla dolu muhteşem kadrosu ve sahip olduğu güçlü oyuncu potansiyeliyle sıralamadaki yerini asla hak etmiyor. Duyan da Barcelona’nın peşinde koştuğu oyunculara sahip olduğumuzu zanneder. Hadi diyelim ki oyuncularımızın hepsi birer dünya yıldızı. Peki bu iyi bir takım olmak için yeterli mi?.. Şunu bir türlü öğrenemiyoruz: Yıldız oyunculara sahip olmakla, iyi bir takım olabilmek farklı şeyler. Tek tek oyuncuların ortaya koyduğu performansla değil, kolektif mücadeleyle takım olunabiliyor. İstikrarlı bir grafik yakalamak da ancak takım olmayı başarabilmekle mümkün. Ayrıca yıldız statüsünde görülüp takıma yaptığı katkı tartışılabilecek pek çok oyuncuya da sahibiz. Kendi kafasına göre işler yapıp kurtarıcılığa (kahramanlığa) soyunan, dayanışmayı bilmeyen ve takım oyununun uyumlu bir parçası olmayı asla düşün(e)meyen oyunculara yıldız diyebilir miyiz?..
- Yapı 12 Aralık 2024 04:32
- Herkesi kendi gibi sananlar 05 Aralık 2024 04:28
- Bize oyunu anlatın 28 Kasım 2024 06:10
- Tutuculuğun bedeli 21 Kasım 2024 04:37
- Buyrun cinnet ortamına... 14 Kasım 2024 04:14
- Komplodan komediye 07 Kasım 2024 04:12
- Seviyesiz saha dışı, kalitesiz saha içi 31 Ekim 2024 04:34
- Mourinho öğretiyor 24 Ekim 2024 03:33
- Milli takım kazandı çünkü... 17 Ekim 2024 04:04
- Hapishaneden milli takıma 10 Ekim 2024 04:45
- Ne kadar rezil olursak... 03 Ekim 2024 04:28
- Oyunu geriden kurma saplantısı 26 Eylül 2024 03:26