Mısır ve emperyalizme uşaklık: Kardeşin kardeşe kırdırılması
Fotoğraf: Envato
Engels “Tarihte Zorun Rolü” çalışmasında, orduların başlangıçta toplulukların doğa ve dışsal tehditlere karşı korunma ihtiyacından kaynaklandığını, ancak giderek halktan kopup kendi başına bir zümre ve güç haline geldiğini, halkın değil kendi zümrevi önceliklerini savunmaya başladığını, sınıfsal yapıların daha da biçimlendiği üst evrelerde ise yönetici zümrelere, burjuvazinin egemen olduğu dünyada sermayedarlara hizmet ettiklerini belirtiyor.
Bloch “Feodal Toplum” çalışmasında, Batı Medeniyetlerinin Akdeniz’den gelen Arap ve Doğu’dan gelen Hun-Türk istilalarını 11.-16. Yüzyıllar arasında durdurması ile iç istikrara kavuştuğunu ve yüksek bir medeniyete dönüştüğünü belirtiyor.
İçten feodolite, dıştan saldırılar aşılınca Avrupa medeniyeti yükselişe geçiyor.
Ortadoğu henüz ne Rönesans ve Reformasyon ne de Fransız İhtilalini aşamamış bulunuyor. Mısır’da ordu hükümeti, polis çadırları, göstericiler polis arabalarını yakıyor. 8 milyonluk nüfusu ile Mısır halkının yüzde 10’unu oluşturan Kıptilere ait kiliseler ateşe veriliyor.
İçerinin dışarısı olur mu, ancak Mısır’ın, Ortadoğu’nun dışarısı da çok. Mısır’da yaşananlar baştan beri Mısır’ı aşıyor, Yemen’den Sudan’a, Somali’den Bahreyn’e, Libya’ya, Cezayir’e, Fas’a kadar bölge ateş hattında.
Türkiye ise Suriye’nin, Mısır’ın salt dışsal bir tarafı değil, iç işlerine kadar giriyor, kışkırtıcılık yapıyor, “dindarların” safında konumlanıp olayları yönlendirmeye çalışıyor. Ceylanpınar, Viranşehir, Reyhaniye savaş hattına dönüşmüş bulunuyor. Bazen 2 bin, 3 bin kişilik gruplarla çatışmalar yaşanıyor. 2 yüz bini aşkın çadır noktası Türkiye içlerinde kuruluyor. Gezi sonrası Erdoğan için atılan sloganlar şimdi Mursi için atılıyor: “Dik dur Mursi eğilme/ Bu ümmet seninle.”
Ortadoğu’daki çatışmalar bazen “Şii-Sünni”, bazen “Müslüman-Kıpti”, genel olarak “dindar-modern” görünümde sunuluyor. “Dindar” “modern” ayrışması, bu bazda olayların değerlendirilmesi, daha pek çok zümreyi, en önemlisi de işin küresel-sınıfsal temellerini örtüyor. Liberal iktisadın para pul nema fiziğini oluşturuyor. İnsanı mutlu ve tatmin edici bir ideolojisi yok. Tüketim de tek başına insanlığı tatmin etmiyor. İdeoloji için “kimlik” ögeleri fazlasıyla iş görüyor. Mısır’da, Türkiye’de, Ortadoğu’da, Filistin’de… o kadar çok kimlik birikimi var ki, yeter ki Mursi veya Erdoğan bunu kullansın, kaşımasını ve birbirine yabancılaştırmasını bilen birileri, CIA’sı, MI6’sı, MİT’i bunu kullansın.
Bölge ve Müslümanlara yazık olan kısmı ise hepsinin birbirine kırdırılmasıdır. Buna da eğer varsa “düşman”, özellikle de emperyal yayılmacı olanları gülüyor olmalı. Dünyanın en müreffeh olabileceği, medeniyetler beşiği, enerji zengini Ortadoğu, hem birbirine kırdırılıyor hem de Batı ile rekabet etme şansı kırılıyor, kaynaklarına da küresel sermaye kendi belirlediği fiyat ve şartlarla el koyuyor.
Bunda AKP’nin, Türkiye’nin, NATO’nun rolü nedir? Açıkça sormak gerekiyor. Libya’da, Irak’ta, Afganistan’da, Pakistan’da Müslümanın Müslümanı kırmasında, Türk’ü-Kürt’ü-Acemi-Arabı-Kıpti’si kardeşin kardeşe kırdırılmasında NATO’nun rolü, Türkiye’nin, AKP’nin dahli nedir?
Sonuç, yıkım, ölüm, gerilik de bunun mekanizması halkların ve kurumların birbirine yabancılaştırılması gibi görülüyor. Önce Ermeni, Rum’u, Müslüman’ı birbirine; sonra Sünnileri Alevilere, Kürtlere; bürokrasiyi solculara, gençlere, dindarlara… ordusu, polisi halkına… her birinin bir diğerine yabancılaştırıldığı bir coğrafyanın pek dikiş tutmayacağı açık bulunuyor.
Bu yaşananlar kader de değil. Çaresi veya ütopyası var. Eşitlikçi, özgürlükçü, aydınlanmacı, bilim ve teknolojide ileri bir Ortadoğu ve Dünya savunusu; her zamankinden daha yakıcı bir hedef olarak, Müslümanları da Dünyayı da kurtaracak bir proje ve ütopya olarak önümüzde duruyor.
Eşitsiz kapitalist bir yapıda kimlik politikaları, aşiret ve kardeş savaşları ötesinde bir şey getirmiyor. Eşitlikçi bir toplumda kimliklere saygı toplumsal barışın adresi gözüküyor.
- MEB’in başarısı muhteşem tıklanma rekoru: İnsanın iyi ki pandemi ve deprem olmuş diyesi geliyor 10 Ocak 2025 04:58
- 22 yıllık, 72 yıllık gerileme: MEB’in, AKP’nin, milli görüşün ‘Milli Maarif’ ve ‘MESEM’ başarısı 03 Ocak 2025 04:26
- Türkiye ve Suriye yüzyılı mütaşerik maarif ve rejim modeli 27 Aralık 2024 04:43
- İsrail ve Suriye örneğinde bilimin ve bilimsel eğitimin anlamı ve önemi üzerine 13 Aralık 2024 04:40
- MEB açık öğretim okulları istatistiklerinde bir gariplik mi var? 29 Kasım 2024 04:15
- AKP'nin eğitim ve bütçeleme anlayışı: Lime lime ayrıştırmanın, imam hatipleştirmenin, metalaştırmanın, peşkeş çekmenin binbir türü 15 Kasım 2024 04:43
- Cumhuriyetin 101. yılında rüya, yurttaşlık ve ana dillerinde eğitim meselesi 01 Kasım 2024 04:26
- Üniversite nedir? Araştırma ve bilgi nedir? Kariyer yapmaktan/ uzmanlık bilgisinden farkı nedir? 18 Ekim 2024 04:42
- Akademinin yeri ve değeri: 207 üniversite bir 'muhabir Rüya' eder mi? 11 Ekim 2024 04:43
- MEB istatistiklerinin gör dediği açlık, dayatma ve niteliksizlik 04 Ekim 2024 04:50
- Türk Psikologlar Derneğinin Türkiye Yüzyılı Maarif Modeline dair görüşü: Eğitim değil eğitimi ihlal modeli 27 Eylül 2024 04:42
- AKP ve MEB’in büyük mahareti: Bağnazlığı ve emek sömürüsünü sürdürmeye diplomalı çözüm 20 Eylül 2024 04:15