Açtırma kutuyu...
Türkmenistan dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Başbakan Erdoğan, “Demokratikleşme paketinde sürprizler olabilir” demiş. Başbakanın önceki açıklamalarından seçim barajının düşürülmesinin bu pakette yer almadığını biliyoruz. Erdoğan, gazetecilerin sorularına verdiği yanıtlarda anadilde eğitimin kesinlikle gündemde olmadığını söylüyor. Yetmiyor, sanki anadilde eğitim ülkeyi bölecek bir talepmiş gibi “Biz, ülkemizi bölecek konular üzerinde AK Parti olarak adım atamayız” diyor. Bize sürprize hazırlanan Başbakanın paketinde genel af da yok! Başbakan, PKK ve Öcalan’ı kapsayacak bir af konusunda sorulan bir soruya “Asla bir genel af söz konusu değildir” yanıtını veriyor. Şimdilik en azından Başbakanın ‘cin cin çıkacak cin çıkacak’ reklamı gibi ‘sürprizli’ paketinde nelerin olmadığını biliyoruz.
Ama ortada küçük bir sorun var gibi. Çünkü Erdoğan, bu paketi ‘akil insanlar’ın verdikleri raporlar doğrultusunda hazırladıklarını söylüyor. Oysa söz konusu raporlarda özellikle Kürtlerin yaşadığı bölgelerde anadilde eğitim birinci talep olarak öne çıkıyordu. Yine seçim barajının kaldırılması, siyasi genel af bu raporlarda öncelikli talepler olarak yer alıyordu. Demek ki bu sürprizli demokrasi paketinde halkın beklentileri yer almıyor.
Daha açıklanmadan beklentileri karşılamaktan oldukça uzak olduğu anlaşılan bir ‘demokratikleşme paketi’ ile sürecin nasıl ilerleyeceğinin ciddi bir sorun olduğu açıktır. Yetmezmiş gibi sürecin hassasiyeti ortadayken Başbakan Erdoğan’ın söylemleri de bu sorunu büyütmektedir. Erdoğan, ‘bölücü terör örgütü’ nakaratını devam ettirmekte ve geri çekilmeyen örgüt üyeleri hakkında ‘güvenlik güçlerinin gereğini yapacağı’ tehdidini savurmaktadır. Bu arada Eylül ayında yapılacak Kürt Ulusal Kongresi’yle ilgili rahatsızlığını da saklamayan Erdoğan, sadece ülkede değil; Bölge’de de Kürtlerin kendi geleceklerini belirlemek için attıkları her adımı bir ‘tehdit’ olarak gördüğünü ortaya koymuştur. Dahası kongreden kendi politikalarını zora sokacak kararların çıkmasını engellemek için Kürdistan Federe Yönetimi’ne “ters kararların münasebetlerini etkileyeceği” uyarısı yapmaktadır.
‘Barış süreci’nin devamı bakımından hayati öneme sahip olan Eylül ayı yaklaşırken Başbakan Erdoğan’ın açıklamaları, AKP’nin Kürt sorununun çözümü konusunda gerekli adımları atmaya ayak diremeye devam ettiğini gösteriyor. Ve bu direnç, akan kanı durduran ‘barış süreci’ni de tehlikeye atıyor. Ancak nasıl ki devleti Öcalan’la görüşme sürecine zorlayan şey, AKP’nin askeri ve siyasi operasyonlarını boşa çıkaran Kürt halk mücadelesi olduysa, bu sürecin devamının da güvencesi yine halkların demokrasi ve barış mücadelesi olacaktır. Üstelik Gezi direnişçilerinin Lice’ye uzattıkları el, bu mücadelenin halkların birleşik mücadelesi olarak ilerlemesi için önemli bir olanak yaratmıştır. Bu olanağın büyütülmesi için, ‘barış süreci’nin de devamı için kritik önemdeki Eylül ayının ilk gününde; 1 Eylül Barış Günü’nde bütün emek, barış ve demokrasi güçleri ülkenin dört bir yerinde alanlarda güçlerini birleştirmelidir. Zaten her fırsatta Mısır’ı göstererek kendisine karşı yapılan her demokratik eylemde ‘darbe parmağı’ bulan AKP’nin asıl korkusu, Gezi’den Lice’ye uzanan birleşik halk mücadelesinin geliştirilmesidir. Çünkü bu mücadele, Erdoğan’ın kutusu yerine, halkların barış ve özgürlük taleplerinin yer aldığı gerçek bir demokratikleşmenin yolunu açacaktır.
EVRENSEL'İNMANŞETİ

Ölümünden 142 yıl sonra Marksizm hâlâ güncel

Limon zarar edince mandalina ekildi; onda da kriz kapıda

Rüyanız hayrolsun veya bir Yeniköylünün hatıra defteri

Evrensel'i Takip Et