Sahi neden biz pisliği seviyoruz?
AKP’lilerin Başbakanı R.T.Erdoğan’ın bir sözüne inanıyor ve bunu açık yüreklilikle söylediği için içtenlikle alkışlıyorum.
Recep Bey şöyle diyor: “Ne yazık ki, bizim milletimiz temizlikten nasibini almamıştır…” Yıllarca önce söylemişti bu sözleri. Ve durum aynı.
Milletimiz üstüne üstlük Müslüman. Hani temizliği severler ya, açık söyleyeyim, ben buna da inanmıyorum.
Evet, evlerinde temizler. Pırıl pırıl evlerinin her tarafı. Ama kapıdan çıktıktan sonra, en temiz insan bile sokağını, çevresini pisletir.
Bundan 20-22 yıl önce, İstanbul’da, Yeşilköy’de bir komşumuz vardı. 2-3 günde bir ya biz onlara giderdik ya da onlar bize gelirdi. Aynı binada otururduk, işyerlerimiz de aynı semtteydi. Onun halı mağazası vardı, Kapalıçarşı’nın girişinde, benim de Başmusahip Sokak’ta yayınevim…
Hemen her sabah, birlikte, kapımızın önünden kalkan otobüse biner, Sirkeci’ye gider, yokuşu çıkar, sonra o sağa döner, ben de sola. Evinde tertemiz olan komşumuz, sokakta pis mi pisti, elindeki çöpü atardı sokağa.
Bir akşam onlara çıkacaktık, bir üst katımız. Evden çıkarken sigarayı yaktım. Nesrin, “Yahu şimdi yukarı çıkıyoruz, orada yakardın,” dedi. Beklemesini söyledim… Elimde sigara, kapıyı çaldım, Açtılar. Komşum, hemen eşine seslendi, “Kül tablasını getir,” diye. Ben gerek olmadığını söyledim, içerde, yerde söndürürdüm. Titiz komşum böyle bir şey olamayacağının üzerinde durdu. Ben de lafı gediğine koydum: “Aman ağabey, her sabah Cağaloğlu Yokuşu’nu çıkarken, elindeki çöpü atıyorsun, sokağın orta yerine… Ha ev, ha sokak, arada ne fark var? İkisi de yaşadığımız yerler değil mi?”
O günden sonra bir daha sokağa çöp atmadı…
Şimdi Çiğli, Evka-2’de oturuyoruz. Ve pislik konusunda asil, necip, dindar Türk Milleti’nde bir değişiklik yok. Pisletmeye devam…
Kızım, damadımla birlikte bir süreliğine bana bakmak için Yeni Zelanda’dan geldiler. Kızım 2 çöp konteynerinin çevresinin pislik içinde oluşu yüzünden bir not yazdı. Şöyle: “Lütfen… Çöplerinizi çöp torbasına koyun ve ağzı bağlı bir şekilde çöp kutusuna atın. Havanın sıcak olması, koku ve mikrop üremesine neden olu-yor… Ve lütfen, kedi beslemek istiyorsanız kendi kapınızın önünde besleyin. Yemek artığı süpürmekten bıktık… No: 55…”
Ne mi oldu? Bir yurttaşımız, kartvizitini bırakmış, o notun üzerine: “Şerefsiz, Alçak vd. …” Bunlar yazılıydı.
Bu millet neden böylesine temizlikten korkar, bilemiyorum… Kendisini, ailesini, çevresini, doğasını korumaktan aciz olanlardan ne beklenir ki?!.. En fazla kendi düzeylerini gösteren sözcüklerle saldırırlar…
YAĞMA SOFRASI(5)
Mayısın başlarında milletvekillerine bir kıyak daha çıkmıştı: Artık araçları trafikte ambulans gibi geçiş üstünlüğüne sahip olacakmış, ceza yazılamayacakmış. Eski olsun, yeni olsun tüm vekilleri-miz, onların eşleri ve çocukları kırmızı pasaporta sahip olacaklarmış. Ve tüm vekillerimizin estetik dahil tüm sağlık harcamalarını millet ödeyecekmiş…
Bu kıyaklar yetmemiş olacak ki, vekillerimiz için akıllı bina yapılmış, akıllı odaları varmış bu binanın. Ama yine de yaranılmamış beyzadelere. Banyo yokmuş, odalar sıkışıkmış, havasızmış, odalardaki koltuklar otobüs koltuğu gibi imiş, döşemesi şık değilmiş, iç dizaynı hoş olmamış, malzemenin kalitesi de iyi değilmiş… Daha neler neler. Ama biri var ki, bir harika: “Yeni odalarımızda banyo olmadığını duydum. Ben sporumu yaptıktan sonra duşumu alıp, Genel Kurula geçmek isterim…”
Ne diyeyim, bilemiyorum ki… Ama tutamayacağım kendimi ve düşündüğümü söyleyeceğim: “Yiğin efendiler, yiyin. Bu sofra sizin…”
EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp
Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

Türk Telekom işçisi yoksulluğa mahkum değil

TOKİ’nin kentsel dönüşüm projesine mahalleli tepkili

Yunanistan'da genel grev hükümeti sarstı

Evrensel'i Takip Et