19 Ağustos 2013
DİĞER YAZILARI

Mesele popüler bir konu olduğunda toplum hızlı bir biçimde ikiye bölünüp ardından başka bir meselede tekrar, fakat bu kez farklı bir yerinden ikiye bölünebiliyor. Hem de öyle böyle bir bölünme değil! Nasıl söyleyelim; kör taraftarlık halinde.
Her yeni gün farklı bir “gündeme” odaklanıp sosyal medya araçları üzerinde mesaiye kalarak bazı şeylere karşı, bazı şeylere de taraftar olan milyonlar türedi.
Gezi/haziran direnişi süreci bu tip araçlar üzerinden haberleşmenin kimi zaman oldukça önemli olduğunu gösterdi. Gösterdi ama haber varsa! Haziran direnişinin belki de her saati tarihsel nitelikte olduğu için elbette hem umutların hem de acıların paylaşılması çok doğal ve anlaşılırdı.
Toplumsal farkındalık ve toplumsal belleği canlandıran süreç ne yazık ki bazı konuları da görünmez kıldı. Ortak hareket bir tür “ortak akıl” arayışına itti kitleleri. Ortak aklın kör noktasında ise ilk olarak barış süreci kaldı. Değil mi ki, mart ayını umut ayına çevirmişti tüm halklar için. Çatışmasız ortak ve birlikte yaşamın umudu olmuştu. İçinden geçilen süreç olası geri dönüşün olasılık olmaktan çıkmaya başladığını gösteriyor ne yazık ki.
Geçtiğimiz yıl başta maden işçileri olmak üzere PTT ve Demiryolu işçilerinin taşeronlaştırmaya ve özelleştirmelere karşı mücadelesi konfederasyonların pek ilgisini çekmemişken, 1 Mayıs’ı “en azından öğlene kadar” Taksim’de kutlama konusunda sarsılmaz(!) bir irade sergileyip 2 Mayıs’ta da tekrar binalarına dönme tutumu sergilemişlerdi.
Bu konu o günden bu yana rafta kaldı. Bu tutumla ciddi anlamda hesaplaşılmamasında da aynı indirgemeci ortak aklın etkileri var. Kaldı ki, konfederasyonların haziran direnişinde takındıkları “Yumurtam kırılmasın” tavrı da ayrıca tarihsel ölçüde ibret vericidir. Üstü örtülü olması hesaplaşılmayacağı anlamına gelmiyor.
Yine, haziran direnişi öncesinde başlayan ve hâlâ(!) devam eden THY grevi de gölgede kaldı.
Sonra İSDEMİR grevi, nakış işçilerinin grevi, Hey Tekstil grevi, Kocaeli ve Gebze’deki grev ve direnişler, Teksif grevi...

İktidar da dahil olmak üzere herkesin dilinde “en sıcak eylül” göndermeleri var. Eylülün Türkiye için sadece bir takvim ayı olarak geçmeyeceği aşikar. Ancak burada temel problem, eylülün yeni bir haziran mı olacağı yoksa, kapitalist bir ülkedeki hemen tüm çelişkilerin temel kaynağını oluşturan sınıfsal eşitsizliklerin daha fazla görünür kılındığı ve rafa kaldırılmadığı bir süreç mi olacağıdır.  
Bunları yaşayarak göreceğiz. Göreceğiz ama şunu da biliyoruz ki, tarih “kendiliğinden”  yazılmıyor onu toplumlar yazıyor.
Her ne kadar üzerleri sağdan-soldan dogma yayıcılar tarafından “orta sınıf” tahlilleriyle örtülmeye çalışılsa da sınıf siyasetinin dolayımsız ve dönüştürücü gücüne inanan, temmuz-ağustos sıcağını da grev ve direnişlerle geçiren on binlerce işçi ve emekçi elbette halkların kardeşliğinin de, sınıf mücadelesinin ve kazanımlarının da güvencesidir.

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Şireci Tekstil 2023’te vergi öncesi kârı 1.6 milyar TL ama 2023’te hiç vergi ödemedi. İşçilere teklifi yüzde 30 zam.

Karafiber 2023’te 6.6 milyar TL değerinde net satış geliri elde etti. Bu satışlardan “kâr etmediğini” öne sürerek vergi ödemedi.

Yalçın Kardeşler Halı 2023’te kendi beyanıyla 44.4 milyon TL vergiye esas kâr elde etti. İşçilere yüzde 34 zam dayatıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et