Mağara duvarlarında kayan anlamlar
Fotoğraf: Envato
Geçen haftaki yazımda değindiğim gözetleme ve denetleme konusundan devamla, bu hafta, sinema filmi de çekilen iki önemli eserden ve bununla bağlantılı olarak bir tehlikeden söz etmek istiyorum. Her iki eserde de, insanların izlenmesi ve denetlenmesi ve disipline sokulması anlatılıyor. Bir tanesi George Orwell’ın “1984” adlı romanı, diğeri de Ray Bradbury’nin “Fahrenheit 451” adlı romanı. Ortak noktaları insanların izlenmesi, sanatın, yazılı olanın baskı ve kontrol altına alınması ve böylece tarihin sürekli yeniden üretilerek yönlendirilmesi ve insanların ve toplumların belleklerinin hakimiyet altına alınması…
“1984” adlı eserde tarih yeniden yazılarak insanlara unutturulmaya çalışılıyor. Hiç kimse gerçeğin ne olduğunu hatırlayamıyor. Sunulanı hemen olduğu gibi kabul ediyor. Belleğine ve aşkına sahip çıkanlar ise işkenceye uğruyor ve öldürülüyor. “Fahrenheit 451” adlı eserde de itfaiye, yangınları söndürmekten ziyade çeşitli yaşam alanlarında bulduğu kitapları yakmakla görevli ve sistemin bu baskıcı yönünden kaçanlar kentlerden uzakta en temel yazılı eserleri ezberleyerek nesilden nesile aktarmaya ve unutmamaya çalışıyorlar.
Gezi direnişi sırasında ve Mısır’da yapılan askeri darbe sırasında iki tane kelime hakkında dezenformasyon yapıldı: Çapulcu ve darbe… Her iki kelimenin de Türk Dil Kurumu sözlüğünde anlamlarının AKP zoruyla değiştirildiği iddia edildi. Hatta İnternet’te dolaşan bir habere göre PEN Türkiye Yönetim Kurulu darbe sözcüğünün anlamı değiştirildiği için bir basın açıklaması yapıp TDK’yi kınamış. Çapulcu kelimesinin anlamının Gezi direnişi sırasında AKP zoruyla değiştirilmediğini o dönem araştırıp buldum ve hatta dedikodulardan önce bu kelime üzerinden bir köşe yazısı yazdım. Darbe kelimesinin anlamının değiştirildiğine dair yorumlar yapılırken de araştırıp darbe kelimesinin yeni değiştirildiği iddia edilen anlamının aslında 1998 baskısında da yer aldığını gördüm. Bu tür yanlış bilgilendirmeler aslında her zaman mümkün ama bu durum bana hemen “1984” ve “Fahrenheit 451” adlı eserlerde anlatılan, bellek ile oynamaya ve onu yönlendirmeye çalışan totalitarizmi hatırlattı.
TDK’nin sözcük anlamlarına İnternet’ten ulaşmak mümkün… Öyle sanıyorum ki, bu iki kelimeye İnternet üzerinden ulaşıp siyasi iktidarın işine gelen anlam karşılığını görenler AKP zoruyla bu kelimelerin anlamlarının değiştirildiğini iddia etmişler. Bu iddia yine İnternet kanalıyla yayıldığında birçok insan da bu yanlış bilgilendirmeye inanarak eleştirilerini ve nefretini kustu. İnternet ve güvenilir görünen bazı kaynakların sunduğu, sorgulanmadan ve olduğu gibi nasıl da kabul ediliyor. Şimdi diyelim ki, teknolojinin sözde mükemmelliği dünyaya egemen oldu ve artık kitap basılmıyor. Eski kitaplar da yakıldı nasıl olsa her şey elektronik ortamda olduğu için… İnsanlar da buna kitlesel olarak rıza gösterdiler, yani seslerini çıkarmadılar. Ve diyelim ki, her şey İnternet üzerinden yazılıp dağıtıldığı için her şeyi kaynağında değiştirmek mümkün ve işte bu yüzden de kitleler neyin, ne zaman, ne şekilde değiştirildiğini hatırlamıyor, her şey belirsiz: “Bu kelimenin anlamı bu muydu? Bu olay böyle mi gerçekleşmişti? Şu otelde insanlar yakılmamış mıydı? Şu halkın ana dili bu değil miydi? Sınırdan geçmeye çalışan insanlara uçaklar saldırmamış mıydı? Otelin içindekilere gaz atılmamış mıydı? O gazeteciler hangi nedenden dolayı içeride yatıyorlardı? Şu çocuğa 20 kişi birden tecavüz etmemiş miydi? Darbe ne demekti? Demokrasi neydi? O meydanda hangi tarafın insanları ölmüştü? Ölüm nedir? Yaşam nedir? İşkence neye deniyordu? Neydi o? Nasıl da unuttuk? Hepsi karıştı!”
Yukarıdaki paragrafta anlatılan durumların benzeri üç aşağı beş yukarı iki bilim kurgu eserinde de çok net bir şekilde yer alıyor: Unuttur, yeniden yaz, yazılı olanları yak ve yok et, hatırlamalarına ve düşünmelerine ve belleklerini yaşatmalarına izin verme... Bırak mağaranın dibinde tıkılıp kalsınlar ve gölgelerle uğraşıp dursunlar...
İşte tehlike bu…
Ta içimizde…
Önemli bir kısmımız, unutmaya, düşünmemeye, dezenformasyona, aklını kullanmayıp mağaranın dibindeki gölgelerle uğraşmaya ne kadar yatkın ve hazır. Eğitim sistemi de bunu beslemek üzere yapılandırılıyor.
- Eğitimde reform… Kim için ve ne için? 15 Ekim 2016 00:26
- İhtisaslaşmış kölelik 17 Eylül 2016 00:11
- Meslek liselerinin devri? 10 Eylül 2016 00:56
- Mültecilik, kölelik midir? 03 Eylül 2016 00:54
- Özgürlük, adaletten başka bir şey değildir 06 Ağustos 2016 00:51
- İnsan olmak, demokrasi ve yabancılaşma 30 Temmuz 2016 01:00
- Demokrasi eğitimi ve demokrasinin neresindeyiz? 23 Temmuz 2016 00:51
- Vatandaş mı, yandaş mı, düşman mı? yoksa insan mı? 16 Temmuz 2016 00:51
- Yabancı öğretmen yetiştirme düzeni 09 Temmuz 2016 01:00
- Performans kaygısı 02 Temmuz 2016 01:00
- Maarif Vakfı Kanunu 25 Haziran 2016 00:51
- Başka bir seçenek hakkı için: ‘Yeter Artık’ 18 Haziran 2016 00:13