Sezon açıldı: Bu daha başlangıç!
Fotoğraf: Envato
Haziran ayı boyunca yaşanan “Gezi direnişi” sonrasında, Türkiye üzerine kafa yoran pek çok kalem, “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” cümlesini haklı olarak çok fazla kullandı. Futbol üzerinden bakarsak 2013-2014 sezonunun açılışıyla değişenler ve değişmeye direnenler de daha ilk haftada ortaya çıkmaya başladı.
Fenerbahçe son 8 sezondur, Denizli maçı dışında, puan kaybıyla başlama geleneğini değiştirmedi mesela. TFF resmi sitesinden “Hocamız Abdullah Avcı görevinin başındadır ve sonuna kadar arkasındayız” diye açıklama yapmasının üzerinden 4 gün geçmeden Abdullah Avcı istifa etti. Liyakatinden, başarılarından ziyade bazı siyasi mahfillere yakın olması nedeniyle Hiddink sonrası dönemde kendisine emanet edilen milli takımı, FIFA listesinde 28. sıradan 58. sıraya indirme “başarısı” gösteren Abdullah Avcı’dan sonra TFF’nin rotayı Fatih Terim’e çevirdiği haberleri bu satırlar yazılırken medyaya düştü. Yani TFF’de de değişen bir şey yok. Hadi yabancı teknik direktörü bıraktım, bu ülkede milli takım için, cezası nedeniyle kendi takımının başında maçlara çıkamayan, İsviçre maçındaki sabıkası nedeniyle bir özür bile dilemeyen Fatih Terim ilk alternatif olarak ortaya çıkıyorsa garipliği siz düşünün. Hıncal Uluç tedrisatından geçmiş kimi kalemler Federasyona hâlâ “Fenerasyon” etiketi takmak için ters manyel yazılar yazsalar da, TFF’nin örneğin neden boşta olan Yılmaz Vural’a ya da Aykut Kocaman’a gitmek yerine Fatih Terim’e gittiğini açıklayacak bir açıklamayı herhalde kısa süre içinde uygun biçimde yaparlar. Artık siz de yerseniz.
Egemen Bağış’ta da fazla değişiklik yok. Söylediğine göre 2020 Olimpiyatlarını Türkiye alamazsa bunun tek suçlusu “Gezi direnişçileri”. Vasata seslenirken prim yapan bu cümle tek soruyla yıkılıyor aslında: “Kırkpınar yağlı güreşlerinde” bile 19 pehlivan dopingli olarak tescil edilmişse, olimpiyatın temelini oluşturan başta atletlerimiz olmak üzere birçok branş dopingli sporcular nedeniyle yerlerde sürüklenirken, ülke demokratik uygulamalar konusunda sürekli sınıfta kalırken ne olimpiyatı? Doping ilaçlarını “tosuncuklara” gezi direnişçileri mi içirdi? Irkçı sözleriyle ortaya çıkan, sporcu ve yöneticileri “gezi direnişçileri” mi bağrına bastı?
Değişmeyen, değişime direnen daha pek çok şey sayılabilir ama taraftarın büyük çoğunluğunun değiştiği açık. Bu köşede hep yazdım, taraftarların daha doğru deyimle tribüncülerin ve üniversite öğrencisi gençlerin zapturapt altına alınması için çabalar aslında “Gezi eylemlerinden” çok önce başlamıştı. Arka arkaya seçimler yaşayacak memlekette, bu iki kesim, iktidarın önemli bir kısmı tarafından “çıbanbaşı” olarak görülüyordu. İktidar sözcüleri tarafından statlarda ve kampüslerde “koruculuk” sisteminin dillendirilmesi geçen sezonun son maçından itibaren başlamıştı. Geziyle birlikte üniversiteli gençlere ve özellikle taraftarlara yönelik hükümet nezdinde “ayar” verme çabaları üst düzeye çıktı.
Geçen haftaki yazımda Muammer Güler’in açıklaması üzerinden bir espri yapmıştım. Davul, pankart, alkol ve benzeri yasaklardan sonra “siyasi ve ideolojik anlamdaki kötü tezahüratların” da yasaklandığını belirten Güler’e, Spor Bakanı Suat Kılıç da gözdağı vererek katılmıştı. Ben de herhalde “siyasi ve ideolojik iyi tezahüratların” listesi yakında gelir demiştim. Çok fazla beklemeye gerek kalmadı. Salzburg maçında “Her yer taksim her yer direniş” diye slogan atan yaklaşık 40 bin Fenerbahçe taraftarına “tribünde siyaset istemiyoruz” diye bağıran okul açıktaki yaklaşık 1000 GFB’li, bir hafta sonra Konya maçında “Mursi’ye selam direnişe devam” pankartı açtı. Emre’nin “Rabia” selamı bir anda sosyal medyada hit oldu. Konyalı işadamlarının yaptığı Mursi’li atkılar tribünlerde dalgalandı. Kötü mü oldu? Hayır. Kötü olan çifte standarttı. Bu siyaset değil mi? Hani tribünde “Siyaset istemiyordunuz?”
Nitekim Beşiktaşlı taraftarlar da “Gezi” sloganlarını haykırdı. Galatasaray taraftarları da haykırdı. Ultraslan tribünü tıpkı GFB tribünü gibi gerilim yaratırken “Rabia” işaretleri yapmaktan geri kalmadılar. Yani olay 2 aydır söylediğimiz gibi siyaset değil “muhalefet” yasağı. Ama taraftarın, göbekten başka nedenlerle iktidara bağlı olanlar “gruplar” dışında, büyük çoğunluğunun, bu yasakları tanımadığı da ortada. Mursi olunca iyi, Taksim olunca kötü diye bir siyasi ayrım yoktur. İkisi de iyidir. İkisi de artık taraftarın “afyon” etkisinde olmadığını gösterir. İstanbul’un 3 büyüklerine memleketin birçok tribününden daha katılım geleceği açık. Ne diyordu gençler; “Bu daha başlangıç!” Başladı işte sezon.
- Rasim Ozan gitti futbol medyası temize mi çıktı? 30 Kasım 2017 00:15
- Fenerbahçeli medyayı deşifre edelim 16 Kasım 2017 00:26
- Cüneyt Çakır, Mete Kalkavan gerisi yalan… 25 Ekim 2017 23:01
- 'Yıldırım Demirören yeter' 05 Ekim 2017 01:21
- Ne etti la bu Aykut Kocaman size? 21 Eylül 2017 01:00
- Aykut Kocaman'a niye saldırıyorlar? 14 Eylül 2017 00:15
- Federasyon, Tribün Mühendisliği: Beleştepe, Göztepe, Konya... 24 Ağustos 2017 00:15
- Terim kovuldu sıra Demirören’de mi? 04 Ağustos 2017 01:01
- Terim ve Demirören'e sonsuz teşekkürler! 20 Temmuz 2017 01:00
- Futbola da adalet lazım 13 Temmuz 2017 00:15
- Arda Turan'a neden kızıyorsunuz ki? 15 Haziran 2017 00:30
- Şampiyonluklara seviniyor musunuz? 01 Haziran 2017 01:00