Yandaşlık
Fotoğraf: Envato
Geçtiğimiz 11 yıl içinde “yandaşlık” kavramı o kadar farklı alanlarda, o kadar yaygın kullanılmaya başlandı ki, asıl anlamını AKP iktidarı ile birlikte kazanmaya başladığını söyleyebiliriz. Kuşkusuz AKP’den önce de yandaşlık vardı. Ancak hiçbir zaman, bu kavramın anlam sınırlarını bu kadar zorlayan bir dönem yaşanmadı.
İktidarın görüş, düşünce ve uygulamalarına koşulsuz onay vererek ona yaranmaya çalışanları, eleştiri ve önerileri sadece görmezden gelmekle kalmayıp, Gezi sürecinde eleştiri yapanları her fırsatta hainlikle suçlayan herkesi “yandaş” olarak nitelendirmek mümkün.
Bırakalım son 11 yılı, sadece son birkaç ayda yaşananlar bile, siyasi iktidar yandaşlığı açısından belirtileri giderek artan ve ilaçla tedavisi mümkün olmayan kronik bir hastalık durumunun yaşandığını gösteriyor. Bu anlamıyla günlük hayatın her alanında karşımıza çıkabilen yandaşlık, incelenmesi gereken bir psikolojik bozukluk halini ifade ederken, özellikle yandaş basın ve yandaş sendikaları, komedi ile trajedi arasında gidip gelen bir hale düşürebiliyor.
Başbakan’ın ağzından çıkan her şeye kayıtsız şartsız destek vermek, en masum eleştiriler karşısında sağa sola saldırmak, örneğin Gezi direnişine katılan ve destekleyenleri hedef göstermek gibi davranışlar, işi çığırından çıkartarak “yandaş olma” fikrini, iktidar adına tetikçilik yapma noktasına kadar getirdi.
Başbakan’ın Mısır’daki darbe sonrasında yaşananlara atıfla söylediği “Er ya da geç bir Musa çıkar hesabını sorar” sözünün arkasından 6 gazetenin kelimesi kelimesine aynı manşeti atması, “yandaş basın” tespitinin ne kadar yerinde olduğunu gösterdi.
Yine benzer bir şekilde, kamu emekçilerinin 2014-2015 yıllarını kapsayan toplusözleşme görüşmelerinde, 1.5 milyon kamu emekçisi açısından hükümetin önerdiği teklifin bile altında bir ücret artışına onay veren sendikal anlayış, Memur-Sen için AKP’nin “memur kolları” tanımlamasının boşuna olmadığı gösterdi. AKP iktidarı ile aralarındaki siyasal-ideolojik bağları giderek güçlenen Memur-Sen’in, toplusözleşme sonuçlarına yönelik eleştiriler karşısındaki suçlayıcı ve aşağılayıcı söylemleri, bunlar için “yandaş” kavramının bile yetersiz kaldığını gösteriyor.
Attıkları her adımda iktidara yaranma içgüdüsü ile hareket etmeyi kendilerine görev edinenler, iktidarın baskı ve sindirme politikalarının yoğunlaşmasına paralel olarak artan “yandaşlık” hissiyatı altında en somut gerçekleri bile acımasızca eğip bükerek, gerçekleri olduğundan farklı bir şekilde göstermek için resmen çırpınıyorlar. Çünkü yandaşlar için önemli olan “gerçeğe ulaşmak” değil, en açık gerçekleri bile ters yüz edip, önceden belirlenmiş hedeflere ulaşmak.
Emekçi sınıfların, sistemin işleyiş mantığından kaynaklı eşitsizliklerin ve adaletsizliklerin hedefinde yer almalarına rağmen, bu devasa gücün iktidar ve onun bilumum yandaşları tarafından “nesneleştirilmesi” ve “pasifleştirilmesi”, yapay gündemleri gerçek dışı söylemlerle halkın gerçek gündeminin üzerine çıkaranların toplumu kendi çıkarları doğrultusunda nasıl yönlendirdiklerini gösteriyor.
Bugünlerde şu ya da bu şekilde iktidarın ve yandaşlarının bütün çarpıtmalarına rağmen, sistemin acımasız gerçekleri yüzüne bir tokat gibi çarpanlar, iktidar ve yandaşları tarafından sürekli yeniden üretilen yalanların karşısına cesaretle dikilip, yaşadığı sorunları yaratan nedenleri ortadan kaldırmak için gerçek anlamda örgütlü davranmaya başlamadıkça, ne kadar doğru olursa olsun söylenen her sözün, yapılan her eylemin, beyhude bir uğraş olmaktan öteye gitmesi mümkün görünmüyor.
- Asgari ücret stratejisi 05 Aralık 2024 04:54
- Geçinemeyenler 28 Kasım 2024 04:36
- Asgari ücret tartışmaları 14 Kasım 2024 04:36
- 2025 bütçesi üzerine-3 07 Kasım 2024 04:24
- 2025 Bütçesi üzerine-2 31 Ekim 2024 04:38
- 2025 bütçesi üzerine - 1 24 Ekim 2024 04:38
- Hak mücadeleleri 17 Ekim 2024 03:30
- Borç batağında çırpınanlar 03 Ekim 2024 04:42
- Derin sessizlik 19 Eylül 2024 04:33
- Yeni OVP’nin emekçilere vaadi 12 Eylül 2024 04:35
- Kısır döngü 05 Eylül 2024 04:58
- Az çalıştırıp çok sömürecekler 22 Ağustos 2024 04:20