23 Ağustos 2013 18:04

Ortadoğu ve resim dersi

Ortadoğu ve resim dersi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yaşadığımız coğrafya hatta yaşadığımız dünya her gün yeni bir insanlık trajedisiyle baş başa kalıyor. Artık neye ve hangisine üzüleceğimizi şaşırdık. İn-sanoğlunun bu paraya doymak bilmez düşkünlüğü, iktidar hırsı ve egosuna olan dirençsizliği çağımızın en büyük trajedilerinin yaşanmasına sebep oluyor. Okullarda bize küçükken ezberletilen o güzel, etkili ve insani sözlerin birer kandırmacadan ibaret olduğu gerçeğini görüp yaşadıkça, geleceğe olan inanç ve insani değerlere olan saygınlık da birer yalandan öteye gitmiyor. Durmadan kirleniyor, çürüyor, pas tutuyor ve birer duygusuz kaya parçasına dönüşüyoruz.
Teknoloji geliştikçe, iletişimin ve medyanın önündeki engeller kalktıkça her şey gözlerimizin önünde yaşanıyor, evlerimizin içine kadar giriyor, soframıza yansıyor, duygularımızı köreltiyor; trafik kazalarında yaralanan, ölenlerden tutun da dünyanın herhangi bir yerinde yaşanan savaşlar canlı olarak bize sunuluyor, boğazı kesilenler veya kurşunlanan çocukları oradaymış gibi izliyoruz.
Daha geçen hafta başında Mısır’da yaşanan vahşeti televizyonlardan bize canlı olarak izleten medya, dün de Suriye’de yaşanan insanlık trajedisini, katliamını da saat başı izletirdiği gibi her kanalda yapılan canlı programlarla da duygularımızı sürekli bir noktada dondurmaya çalıştı. Elbette Mısır’da yaşananlar ile Suriye’de yapılan katliamı kınamak, ona gücü oranında karşı çıkmak, sesini yükseltmek ve kamuoyu oluşturmak insan olarak hepimizin görevi ve sorumluluğu. Bizim vatandaş olarak olan her olayı bir gazeteci gibi bilmemiz mümkün değil, bu nedenle medyayı izleyerek bilgilenmek hakkımız. Ancak medya da olayları kendi çıkarları doğrultusunda verdiği zaman, toplumu germe, kamplara bölme ve insani değerleri törpüleme dışında bir hizmeti vermemiş oluyor.
İki gündür Suriye’de yaşanan katliamı ve onunla ilgili medyada yazılan, çizilen ve yapılan değerlendirmelere baktığımda her kesin kendi ideolojik veya çıkarları açsından baktığına ve değerlendirdiğine tanık oluyorum. Kimisi kimyasal silahların Beşer Esad tarafından kulanıldığını, kimisi BM heyetinin tam da Şam’da gözlem yaptığı sırada böyle bir katliamın yapılmasının muhalif güçleri akla getirdiğini, yoksa kimse altındaki dalı kesmez, kimisi Suriye’de yüzlerce muhalif silahlı grubun bulunduğunu bunlardan herhangi birinin başka bir ülkeden temin ettiği silahı kullandığını, kimi de bu kesinkes emper-yalist ülkelerin işi vb. iddiaları dillendirerek kafaları bulandırmaya çalıştıklarını hayretle izliyorum. Sonuçta kimse, bir daha böyle bir acının yaşanmaması için nelerin yapılması gerektiği konusunda çok da doyurucu bir açıklamada bulunmuyor.
Bu gün Ortadoğu yeniden şekilleniyor. Birinci Dünya Savaşında masa başında çizilen ve gerçeğe yaslanmayan bu  sınırlar görüldü ki ne sınırları çizenlere ne de bu sınırlar içinde hapsedilenlere mutluluk getirmiştir. Bu nedenle ya bu sınırları gerçeğe uygun yeniden şekillendireceksiniz ya da demokrasiyi bütün detayları ve incelikleriyle hayata geçireceksiniz. Tüm bu yeniden yapılanma da birinci aktör olan devletler (Amerika, Batı) Körfez Savaşı ve Arap Baharından sonra yaşananlara bakarak kendilerinin direk olarak taraf olacakları projelerin uzun süreli yaşama şansları yok. Bu nedenle aynı projeleri farklı argümanlarla hayata geçirmeye çalışıyorlar. Nasıl mı? O ülkelerdeki farklı grupları çatıştırarak. Dün Mısır’da Mübarek gitsin diye Mursi’ye açık destek sunanlar şimdi yaşanan darbeye darbe demiyor, Mısır’da farklı grupların birbirlerini boğazlamalarına ses çıkarmıyor. Bölge devletleri de örneğin Katar, Suudi Arabistan vb. Mısır’da darbeyi desteklerken İhvan’ı dışlıyor, ama Suriye’de İhvan’ı destekliyor. Kısaca garip bir çelişkiler yumağı. Kimin eli kimin cebinde belli değil.
Korkarım Suriyeli Şair Nızar Kabbani’nin “Resim Dersi” şiirindeki çizilmesi istenen yurt resmi daha bir çok masum insanın canına mal olacağa benziyor.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa