Hep barışa koşacaktı halklar
Fotoğraf: Envato
Dünya emekçilerinin tanrısı topal Hefaystos, Olimpos’taki demirci işliğinde dövdüğü kalkanın üstüne, Troya ovasındaki o tanrılar savaşını anımsadı birden. Gelecekteki insanlar biraz daha Olimposlu tanrıları yakından tanısınlar diye, o günkü olaylarla ilgili sahneler dövmek istedi. Ama ilkin olup bitenleri anımsamaya çalıştı...
KAZDAĞLARI DA ÇOK ÜRKTÜ SAVAŞTAN...
Gerçekten de o gün Baştanrı Zeus’un buyruğuyla Olimposlu tanrılar, savaşı kızıştırmak için Troya ovasına indiler. Ovada akan ve aynı zamanda iki tanrı olan Dümrek Çayı’yla Skamandros Irmağı; Troyalılara kudurmuşçasına saldıran Yunanlı Ahilleus’u durdurmak için, geri geri çekilip yeniden üstüne üstüne çullanıyorlardı!... Ne var ki tanrıça Hera, zor durumdaki Ahilleus’u kurtarmak için Troya ovasını ateşe verdirdi. Her iki nehir tanrının suları fokur fokur kaynamaya başladı alevlerden. Ve ovadaki cesetler de tutuştu bu arada...
Savaş tanrısı Ares’le tanrıça Atena da birbirleriyle vuruşuyorlardı kılıç kalkan şangırtıları içinde... Troya ovasında kopan bu yangın ve çığlıklardan bin bir pınarlı Kazdağları ürkmeye başladı en çok. Üstündeki ormanlar, ağaçlarla iç içe yaşayan peri kızları titremeye başladı korkudan. Geyikler, kuzular koyunlar, pınarlar oldukları yerde donakaldılar... İnsanların ve tanrıların Olimpos’u olan Kazdağları; hem insanları hem tanrıları vuruşturan gücün gün gelip kendisine de saldıracağını işte o gün anladı...
KRAL KÖTÜYSE, HALKIN NE SUÇU VAR?
Olimpos’ta oturan Baştanrı Zeus, Troya ovasındaki gümbürtüleri duyunca sevinçten hop hop hopladı yüreği. Tam o anda da, Yunanlılar tarafını tutan denizler tanrısı Poseydon’la Troyalıları destekleyen şair tanrı Apollon yüz yüze geldiler: “Ey şair Apollon” diye başladı Poseydon. “Bizim böyle savaşa seyirci kalmamız ayıp olmuyor mu? Sonra Zeus bize neler demez!... Haydi, benden küçüksün; sen başlat dövüşü! Sonra sen ne diye Troyalıları tutuyorsun, anlamıyorum. Hani bir zamanlar Zeus; ‘Troya kralı Laomedon’a yardımcı olun’ demişti. Troya kralı bizi bir yıllığına kiralamıştı. Bir yıl içinde Troya surlarını yaptık… Daha doğrusu ben çalıştım en çok! Sen Kazdağları’nda hem sığırlarını güdüyor, hem de öylesine güzel ezgiler döktürüyordun flütünle! Senin ezgilerinle yeşile, maviye, anlatılmaz renklere bürünüyordu Kazdağları… İkimiz de mutluyduk; çok kalın, çok sağlam surlar ördük... Hiçbir ordu o surları aşamazdı. Peki, sonra ne oldu? Troya kralı emeğimizin karşılığını vermediği gibi, bizi köle olarak başkalarına satmaya kalktı! Şimdi de sen o soyguncu kralın halkına yardım etmeye kalkıyorsun!..”
Tanrı Apollon da; “Kralları kötüyse halkların ne suçu var bunda?” diye çıkıştı. “O dolandırıcı kral yüzünden Troyalılara karşı senin gibi savaşa girseydim, kendimi hiç bağışlamazdım! Zaten şu ölümlü insanlar yaprağa benziyorlar. Çoğu zaman da kendiliklerinden kuruyup gidiyorlar… Hadi biz bu savaşa son verelim. İnsanları habire birbirleriyle vuruşturmanın gereği yok!”
SAVAŞ TANRILARI DA VURACAKTI!
Bu sözlerin ardından amcası Poseydon’a sırtını çevirip çekip gitmek istedi Apollon. Ne var ki kız kardeşi, yabani hayvanlar tanrıçası Artemis çıkageldi hemen: “Neden kaçıyorsun Poseydon’dan?” diye çıkıştı Apollon’a. “Hem de hiç savaşmadan yengiyi ona bırakıyorsun!” Apollon hiç karşılık vermedi kız kardeşi Artemis’e...
Bu arada Zeus’un karısı tanrıça Hera, Artemis’i görünce ağzına geleni savurmaya başladı: “Bana meydan okumak mı niyetin şimdi, be arsız Artemis! İstediğin gibi ok yay kullan. Ama senin borun dağ başlarında, geyiklere aslanlara karşı öter!”
Bu sözlerin ardından sol eliyle bileklerini yakaladı Artemis’in; sağ eliyle de sırtındaki okluğu çekip çıkardı. Gülümseye gülümseye bu oklukla üst üste vurdu yüzüne, kulaklarına! Artemis de ağlaya ağlaya Olimpos’a doğru havalanıp gitti…
ARTIK HEP BARIŞA KOŞACAKLARDI...
O sırada Troya ovasında tanrı Hermes; Artemis’in anası tanrıça Leto’yla yüz yüze geldi. Karşıt orduları destekledikleri için birbirleriyle vuruşmaları gerekiyordu. Ne var ki; “Seninle savaşmak istemem ben, güzel Leto!” diye söze başladı Hermes. “Zeus’un eşleriyle kavga etmek uğur getirmez adama!. Sonra sana saygım da çok büyük. İstersen git, Olimpos’ta tanrılar arasında övün; ‘Ben Hermes’i yendim, dize getirdim onu’ de… Seni yalanlamayacağım!.. Üstelik ben artık savaşlardan iğrenmeye başladım!”
Bu öneriye çok sevindi güzel tanrıça Leto. Çünkü tanrıça Hera, kızı Artemis’in oklarını yaylarını savurmuştu sağa sola. Yüzüne başına vurmuştu kızının; arada yumruklamıştı da. Bu yüzden lanetler yağdırıyordu Hera’ya…
Zaten Hera kendisine de az eziyetler çektirmemişti zamanında! Artemis’le Apollon’a gebe olduğunda, doğuracağı bir yurt, bir sığınak bulamaması için bütün yeryüzüne buyruklar salmıştı! Çünkü karnındaki çocuklar kocası Zeus’tandı!.. Leto, kızı Artemis’in yerlere savrulmuş oklarını, yayını toplayıp Olimpos’a doğru yollandı. Tam o sıralarda da Artemis, babası Zeus’un dizlerine yaslanmış, habire gözyaşları döküyordu... Baştanrı Zeus; “Hangi tanrı seni böyle üzdü, yavrucuğum?” diye sordu. Artemis de; “Benim kıskanç analık Hera yaptı bunları, baba!” dedi ve uzun uzun hıçkırdı...
Tanrı Hefaystos daha başka barış sahneleri de nakışladı kalkanın üstüne... Çünkü yalnızca barışın egemen olduğu dünyada; hem insanlar, hem insanlarla bütünleşebilen tanrılar Altınçağ’larına ulaşacaktı...
- Çocuğun kalemi 07 Nisan 2024 03:56
- Gagasındaki bir şiirle 31 Mart 2024 04:00
- Çeker gider yıldızlar 21 Ocak 2024 05:30
- Macar Ozan Illyes’ten bir şiir 29 Ekim 2023 03:08
- Bülbülün olsun şiir 03 Eylül 2023 03:30
- Adonis tıklatır camları 09 Temmuz 2023 03:34
- Kuşlar ve Mozart 21 Mayıs 2023 04:00
- Boyadığımız gökyüzü 12 Mart 2023 03:40
- Bunca güzel olmazdı 15 Ocak 2023 03:04
- Her sabah boyar dünyamızı 27 Kasım 2022 03:21
- Köpek ve hırsız 09 Ekim 2022 03:30
- Kurt ve turna 07 Ağustos 2022 02:55