Geçen hafta yazamadım. Hayatımın en zor eğitimlerinden birindeydim. Yüreğimi lime lime eden öyküler dinleyip, çaresizce insanların ağlamalarını izledim. Gaziantep’in o güzelim mimarisinden ortaya çıkartılanlarla belirginleşen ve kucaklayıp sarıveren dokusu, içindeki dost sıcaklığı ve abla şefkati olmasa zor toparlanırdım.
Hayatımı yürek burkan öyküleri dinleyerek, o dehşet öykülerinin sonuçlarını insanların bedeninde arayarak geçiren ben, neden bu kez tükendim sorusunu kendime de sordum. Eğitim Suriyeli insan hakları savunucularına yönelikti. Hukuk alanında çalışmalar yürüten Redress isimli bir insan hakları örgütünün düzenlediği ve hak ihlallerinin belgelenmesi ve uluslar arası hukuk kurallarının işletilmesi üzerine bir eğitimdeydik. İşkencenin etkili soruşturma ve belgelemesi için oluşturulan Birleşmiş Milletler kılavuzu İstanbul Protokolü ile bu kez ek olarak Minnesota Otopsi Protokolü çerçevesinde dünyanın dört bir köşesinde düzenlediğimiz eğitimlerden farklı değildi. İstanbul Protokolü’nün öncülü olarak Türk Tabipleri Birliği ve Adli Tıp Uzmanları Derneği olarak 1996 yılında başlattığımız İnsan Hakları ve Adli Tıp eğitimlerinden, 1999 yılında yazımı tamamlanıp Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliğine sunulan İstanbul Protokolü’nün basılması ve yaygınlaştırılması ile yürütülen çalışmalar, yüzlü sayılara ulaşan eğitimler bedensel olarak yorsa da, ruhumu böylesine emip tüketen bir eğitimle hiç karşılaşmamıştım. Yalnız değildim. Sonradan öğrendim ki, birlikte çalıştığımız psikolog arkadaşımız döndükten sonra ertesi gün işe gidememişti.
Gaziantep’in insan sıcağı “küşümlenmemi azaltıktı”, ama ruhumun yorgunluğu öyle böyle değilmiş ki, ancak bedenim ateşlenip iç organlarım kasılıp kaldıktan sonra atabildim az da olsa o yorgunluğu. Durup düşündüm, farklı olan neydi diye sonrasında. Dünyanın her yerindeki insan hakları savunucuları önemli ölçüde kendileri hak ihlalleri yaşamış insanlardır. İşkenceler, cezaevleri, hiç olmasa işkence tanıklıkları, cezaevi görüş yerleri vardır dağarcıklarında. Eğitimlerde de bu öyküler üzerine kurulur bilgi ve deneyimlerden süzülür. O deneyimler her zaman canımızı acıtır. Acıtır acıtmasına da, savaş ve savaşın tam içinden gelen insanlarla çalışmanın zorluğunu 1990’lı yılların Kürt coğrafyasında, hava karardıktan sonra bir yerden bir yere gidemediğimiz koşullarda, çatışmaların, her gün katledilen nice insanın yanı başında yaptığımız çalışmalarda dahi bu denli ağır yaşamamıştım.
MSF (Sınır tanımayan hekimler) örgütünün açıklaması çerçevesinde kimyasal silah kullanıldığı bilgisiyle tanıklık ettiğimiz ölümlerde dahi silahın kim tarafından kullanıldığına dair belirsizliğin sürdüğü, sorumluların bir türlü tanımlanamadığı, şiddetin hangi taraftan ve ne zaman geleceğine dair bilinmezliklerin boyumuzu çok aştığı bir yerden geliyordu bu insanlar. Rejimin, Özgür Suriye Ordusunun, PYD’nin ve dahi çeşitli grupçukların tümünün işkence tezgahlarından daha 15-16 yaşında geçmeye başlamış insanların yarın hayatlarını sürdürüp sürdüremeyecekleri, nasıl sürdürecekleri bile bilinmezken, yaşananları belgelediklerinde sorumluları nasıl saptayacakları, saptadıklarında hangi adalet mekanizmasına taşıyacakları sorusuna yanıt veremezken yaşadığımız çaresizliği varın düşünün! Onların çaresizliğinin yanında kendimizi nasıl da küçücük hissettiğimizi anlatmak mümkün değil. Sınırdan yürüyerek geçip bu eğitime gelmiş, ne zamandır su olmadığı için yıkanamamış ve gelir gelmez saatlerce suyun altında öylece durmuş insanlardı bu kez katılımcılarımız. Savaşın yıkımına tanıklık ettik. Çok ağırdı, çok…
Bilgi için; küşümlenmek Antep dilinde tasalanma anlamında da kullanılan bir yerel deyiştir. Balcan delisi başlıklı yazımda da “sokranma” yerine yanlışlıkla sokurdanma yazdığım için tüm Anteplilerden özür dilerim. Sonradan olma bu naçizane Antepliyi affediniz lütfen!

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!

Peşkeşe ‘dur’ de!

Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et