27 Ağustos 2013 16:32

Rüyamda Davutoğlu ile Erdoğan...

Rüyamda Davutoğlu ile Erdoğan...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Sizi temin ederim ki, geçen gece Başbakan’ı rüyamda gördüm… Hayır mı, şer mi, bilmiyorum… Anlatayım siz karar verin:
Loş ve kasvetli bi’ oda…
Fonda belli belirsiz, “Beraber yürüdük biz bu yollarda…” terennüm ediliyor…
RT Erdoğan, Dışişleri Bakanı ile masaya kurulmuş, kafa çekiyor…
Başbakan paçasını çemremiş, leğendeki tuzlu suda çırpıştırdığı ayaklarını izlerken….Hadi Aameet Bey, deyip fondip yapıyor…
Günaha girmeyim… Merakla baktım ama rakı filan değil, ayran içiyorlardı…
Bol köpüklüydü… Sanırım ‘yandım çavuş ayranı’ydı içtikleri…
Neyse… Başbakan, yine hadi Aameeet deyip omzuna vurunca, Davutoğlu iyice o yana doğru çöktü… Büzüldü garibim.
Sol avuçlarıyla başlarının arkasını tutup, bardaklarını bi’ daha fondiplediler….
Derken… Erdoğan başı önde, hüzünlü bi’ sesle mırıldanmaya başladı:
“Stratejik derinlik”ler içinde
“Değerli yalnızlık”lar yaşıyorum, eyy yüzde 50!
Terk etme beni…der demez, koyuverdi…
Öfke…hiddet… karamsarlık…gözyaşı* birbirine karıştı…
Beni bile kedere gark eden bu tablo Bakan Davutoğlu’yu harekete geçirdi…
Göğsünü öne çıkararak Başbakan’a peçete uzatır-ken, üzülmeyin… Allah’ın inayetiyle hava dönüyor… dedi.
Ellerini ovuşturarak devam etti:
Suriye’yle çatışma olamasa bile… Savaş koalisyonunu kuracağız inşallah… Üç-beş füze bilem gönderilse, yırttık valla…
Ahmet Bey, Başbakan’ı kendine getirdi:
Örtülü ödeneği takviye edelim… Ne gerekiyorsa… Bi’ kimyasal filan daha patlatsalar… ‘Koalisyon’ hemen teşekkül eder… Derhal ‘Savaş hali ilanı’ filan gibi tedbirler alırız…
Başbakan celallenmişti iyice:
O zaman görürsünüz diktatörü!.. Gezi’ymiş!.. Çıkın da göreyim sokağa!..
Ahmet Bey bu meseledeki çalışmayı hızlandıralım…
Yalçın’a (Akdoğan’u kastediyor galiba) söyleyelim, şu medyayı biraz daha çalıştırsın…Talimatı verince, Reis…
Ahmet Bey, çantasındaki gazeteleri çıkardı…
Sabah: Kimyasal Esad’a Miloseviç Planı (26 Ağustos 2013)
Hürriyet: Gönüllüler Koalisyonu (26 Ağustos 2013)
Milliyet: Koalisyona Katılırız (26 Ağustos 2013)
Yeni Şafak: Son 48 Saat (26 Ağustos 2013)
Zaman: ABD’den Suriye’ye müdahale sinyali (26 Ağustos 2013)
Başbakan hızla göz attığı mevkuteleri fırlatıp, daha fazla… Daha fazla… diye ayağa kalktı... Milletin yüreğine seslenen yazı ve görüntüler istiyorum, dedi…
Tarihi ana tanıklık etmenin heyecanıyla kıvranmaya başlayınca, uyandım… Maalesef.
Yataktan bildireceklerim bu kadar…
Fakat o rüyanın sırrı kafamı kurcalayıp duruyor…
İçinden çıkamadım: Bu rüya kimin? Gören ben miyim, RT Erdoğan mı?
Medya sipere koştuğu için habersiz kalan bünye, propaganda spazmı mı geçiriyor?
Kendimi psikologlara… Ya da ne bileyim, rüya tabircilerine filan emanet etmeye hazır olduğumu söylemek isterim…
Ben başımın çaresine bakar, bu işin içinden çıkarım… da…
AKP’nin hayalinin peşinden koştuğu bu savaştan Türkiye nasıl çıkar kestiremiyorum.
Farkında mısınız: İktidar yalnızlaştıkça daha tehlikeli hale geliyor…
Yaralı…
*Ben bunları yazarken (26 Ağustos 2013) Pazartesi gecesi CNN Türk’teki Ankara Günlüğü’nde ‘Başbakan ağlar mı’yı sorguluyordu uzmanlar, büyük bi’ ciddiyetle…

ALLAH’A ŞİRK KOŞUYOR* ‘BÜYÜK BİRADER’

Dinçsizim. İnançlı biri değilim yani…
Ama nüfusun kahir ekseriyeti gibi, ben de çocukluğumda aynı tedrisattan geçtim:
Allah her zaman bizi görür, gözetler, defterimize notunu düşer… O, her yerdedir…
Öyle ki, bu tür mevzuların geçtiği ortamlarda çaktırmadan etrafı süzdüğümü bile hatırlıyorum: O, şu anda, nerede?
Biz büyüdük ve kirlendi dünya, mevzusuna sarmayacağım… da…
Yaradan’ın her an ve her yerde… Takip ve kontrolüne eyvallah, demişken…
İstanbul B. Ş. Belediye Başkanı Topbaş’ın bayram “müjdesi” geldi:
Otobüslere ‘karakutu’ takılacak. (zaman.com. tr, 10 Ağs.2013)
İçerideki sesleri de kaydedecek… (Galiba)
Ve icabında kullanılmak üzere 5 gün saklanacak…
Benzer sistemin şehirler arası otobüslere takılacağını (Zaman, 5 Ocak 2013) zaten öğrenmiştik…
Geçen gün okuduğum haber tüy dikti:
Tıpkı cep telefonları gibi ‘Akıllı TV’ler de dinleme ve izleme aracı olarak kullanılabiliyor(muş)…
Anladığım şu: Hedefteki kişinin orasını burasını kaşıyarak, sere serpe uzanmış tv izlerken ki halleri youtube’a düşecek!   
“Büyük birader”in bilançosunu çıkardım:
Sokakta kamera…
Meydanda kamera…
Hastanede, pastanede, garda, otogarda, havada, karada…
Hasılı açık-kapalı kamusal her alanda kamera…
Özel alanlara salınan “böcek”leri… ortam dinlemelerini...
Telefon, mail, sosyal medya takiplerini… filan geçiyorum…
Yani izleniyoruz… Dinleniyor, gözetleniyoruz… Hayatın her anında, her daim… (Bildiğini biliyorum; eee deme, sabret, lafı bağlamaya çalışıyorum.)
Hayır, bilineni tekrar etme kapasitemi aşmışken, bi’ de hukuktan filan bahsetmeyeceğim…  
Kafama takılan şu ki, bu yazının huzura çıkması da bu sebepten:
Heykeli, hatta resmi bile yaratıcılıkta Allah’a şirk koşmak olarak gören zihniyet…
Hayatın her anında, her daim bizi izleyenler… Her yerde gözü ve kulağı olan muktedirler…
Her yerde gözü ve kulağı olan… Her şeyi bilen Tanrı’ya şirk koşmuş…  Onunla yarışa girmek suretiyle günah işlemiş olmuyor mu?
Neredeyse “istiareye yatıp” kaset takası yapmaya kalkışma da bi’ dur…
İnançlarınla tutarlılık adına…
*Allah’a ortak koşma demektir ki İslamiyet’te en büyük günahdır:
‘’Kim Allah’a ortak koşarsa, o gerçekten çok derin sapıklığa dalmış olur” (Nisa: 116)

SATIR ALTINDAN NOTLAR...

‘EGEMEN’ PARÇALANIRKEN DE PARÇALIYOR

Polis, görüntü yok, silinmiş, dedi…    
Jandarma, silinmiş görüntüyü ortaya çıkardı…
Radikal’in civanı İsmail Saymaz sayesinde bizde gördük, Ali İsmail’in katlindeki “kayıp” vahşeti…
Faili polis tekmesini… filan…
Polisin yok saydığını, jandarmanın ortaya çıkarmasının esbab-ı  mucibesini meraklı ve sorumlu gazetecilere bırakalım…
Polis’i kollarken, Ali İsmail’i “Arkadaşları dövmüştür” diyen Eskişehir Valisi’nden henüz çıt çıkmadı ama…
Mızrak Çuvala sığmayınca…
AKP’lilerin de Ali İsmail’e üzüldük yumurtlamaları dökülmeye başladı…
Misal… Bakan Egemen Bağış, “Ali İsmail’e içim parçalandı” demiş (T24, 24 Ağustos 2013)
Ama ‘Egemen’in içinin parçalanması da bi’ başka oluyor…
Üzülürken bile gerçeği parçalıyor: Görüntülerdeki öldürücü darbeyi vuran…
Eli sopalı lümpen mesai arkadaşlarıyla sohbet eden polis değil… “kendi kendine (iş) icad edenler” suçlu…. Bi’de özrü kabahatiyle yarışıyor ’Egemen’in: “Yaşın yanında kuru da yanıyor.” Protesto hakkını kullanan Ali İsmil’in kimliği şöyle dursun… O’nu güya “masum” sayan ‘Egemen’ katillerin hedef şaşırdığına yanıyor…Şair Hasan Hüseyin: Kör olasın demiyorum…

MISIR’IN ŞİFRESİ İDO’DA

İdo, ABD bayraklı tişörtüyle rabia işaret verin-ce… ‘ne alâka’ tepkisi aldı (20 Ağs. 2013)
Tatlıses’in oğlu farkına varmadan, Mısır’daki vaziyeti özetlemiş olabilir mi?!

PALA VE YUMRUK

Bozdağ, kendisine yumruk atan eylemcinin serbest bırakılmasına bozulmuş: “Bu karar başka saldırganlara cesaret verir.” (Basın, 20 Ağs. 2013) Gezi eylemleri sırasında ‘Palalı’ saldırgan hakkında yakalama kararının kaldırılması ne olur?

YETMEZ AMA EVET…

Demokrat Yargı Derneği Başkanı, Hakim Faruk Özsu açıkladı: “Son 10 yıldır mesleğe seçilen yargıçların büyük çoğunluğu AKP tabanına dahil. Son 4-5 yıldır ise neredeyse tamamı. 2010’dan sonra oluşan HSYK’da ise bırakın hakim savcıyı, sıradan bir adliye memuru için bile katı filtre uygulanıyor. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz artık: Son 3 yıldır yargıçlık mesleğine tek bir Alevi, tek bir AKP dışı Kürt ve sol/sosyalist eğilimi geçtim, CHP seçmeni bile alınmadı.”
(Radikal 2, 25 Ağustos 2013)

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa