27 Ağustos 2013

Askeri müdahale faturayı büyütür!

Pazartesi günü akşam saatlerine kadar “Suriye’ye askeri müdahale” çağrısı yapan medyanın “sivil generalleri” akşam saatlerinde “ABD, İngiltere ve Fransa’nın Suriye’ye müdahale için anlaştığı”nın duyulmasından sonra iyice çığırlarından çıktılar. Türkiye’nin bu üçlüye katılacağının Dışişleri Bakanı Davutoğlu tarafından alelacele açıklanmasıyla medya generalleri; savaş planları, müdahale biçimi, müdahalede kullanılacak savaş gemileri, kullanılacak füze ve bombaların özellikleri ve saldırı üsleri, hatta kullanılacak birliklerin niteliğine kadar her sorunu, sanki saldıracak ülkelerin genelkurmayıymış havasında ekranlara getirdiler. Dün de bu tartışmalar gazetelere yansıdı!
Bu çok yadırgadığımız bir tablo değil. Tersine ne zaman “savaş tartışılmaya” başlasa, TV kanallarının, gazetelerin savaş kışkırtmakta birbiriyle yarıştığına tanık olduk. Şimdi de öyle. Ancak bu sefer bir fark var. Bu sefer AKP Hükümeti de açıkça savaş yanlısı. Dışişleri Bakanı Davutoğlu’dan Hükümet Sözcüsü Arınç’a kadar tüm bakanlar dün Suriye ye bir askeri müdahale kararını alkışlarla karşıladılar. Hatta medyadaki hükümet borazanları da “Nihayet ABD, İngiltere ve Fransa bizim dediğimize geldi” diyecek kadar savaş yanlısı bir tutumu açıkça savunuyor. Hükümetin böyle savaş kışkırtıcılığında önde giden olması, elbette medyanın savaş uzmanlarının açıklamalarını şoven bir söylemle cilalamalarını da getiriyor.
Bu ister istemez Türkiye’nin Suriye’ye bir askeri müdahalede savaşın ne kadar maddi tarafı olacak; bu tartışılsa da savaşın manevi (siyasi) sorumluluğunu bütün ağırlığı ile üstüne almış bulunuyor.
Bugüne kadar emperyalistlerin müdahale ettiği dünyanın hiçbir köşesinde huzur bu yolla gelmemiştir. Bu açık bir gerçekken Türkiye’nin, dünyanın büyük güçlerini Suriye’ye (bölgeye) müdahaleye çağırması elbette ki az çok barıştan yana olanlar için anlaşılır değildir. Burada AKP Hükümetini böyle hevesli yapan da Suriye politikasının tümüyle çökmüş olmasıdır ve dolayısıyla hükümet, krizi büyüterek sıkıştığı köşeden çıkabileceğini ummaktadır. Ama ne var ki, böyle bir askeri harekattan hükümetin beklediği sonuçları alması da çok zordur. Çünkü her şeyden önce böyle bir müdahalenin sınırları belli değildir ama belli olduğu kadarıyla da havadan ve bazı tesislerin vurulmasıyla sınırlı olması kuvvetle muhtemeldir. Bu ise Suriye’de AKP Hükümetinin beklediği mevziyi edinmesini sağlamayacağı gibi, onu dünyanın gözünde “savaş kışkırtıcısı” durumuna getirecektir. Dahası Batılılar için Esad’ın devrilmesinin zamanı geldiğine dair bir fikir birliği de oluşmuş görünmemektedir. Bu yüzden de Esad’ı zayıflatacak ama tümden devirmeyecek bir askeri müdahale bekleniyor. Rusya’nın, Batılı emperyalistlerin müdahale için harekete geçtiklerini açıklamasından sonra yaptığı, “Hiçbir şey için savaşmayı düşünmedikleri” biçimindeki açıklaması da büyük ölçüde bu sınırlılıkla ilgilidir.
Çünkü Batılı müdahalenin amacı, bölgede kendi etkinliklerini artırma ve gelecek için mevzi oluşturma amaçlı olacaktır. Ki, bu Türkiye’nin değil Batılı emperyalistlerin ve İsrail’in bölgedeki inisiyatifini artıran bir müdahale olacaktır.
Türkiye bölgedeki izlediği politikaların böyle bir amacın neresinde olacağı ortadadır: Mısır’da, Suriye’ye müdahale edecek bütün ülkelerle cepheden karşı karşıya geldiğine göre, Suriye’ye askeri müdahalede hangi rolü üslenirse üslensin, AKP Hükümetinin, amacına ilişkin mevzisini ilerletmesine Batılıların göz yumması beklenemez!
Bu yüzden de AKP Hükümetinin çöken politikasını Batılı emperyalistlerin amaçları üstünden gerçekleştiremeyeceğini söylemek yanlış olmaz. “Esad’ın düşmanları bizim dostumuzdur” formülü, burada geçersizdir.
Suriye’ye askeri bir müdahale, Suriye iç savaşını Türkiye’nin, Lübnan’ın, içine de taşıyacaktır. Bunu görmeyen AKP Hükümeti, bu politikasının faturasını çok ağır ödeyecektir. Bizden söylemesi!

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

Antep’in de aralarında olduğu bölge illerinde ortalama işçi ücreti asgari ücretin altında, haftanın 7 günü, pazarları 12 saat çalışma, üretim baskısı! Devletin ve patronların yasaklar, kolluk gücü ve sendikacı tutuklamasıyla devam ettirmek istediği bu düzenin dayanılmaz hale geldiğini söyleyen Çelikaslan işçisi, tüm işçileri BİRTEK-SEN çatısı altında birleşmeye çağırdı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et