Propaganda cephesinde yeni bir şey yok
Fotoğraf: Envato
Churchill’in meşhur bir lafı var: “Savaş zamanında gerçek o kadar değerlidir ki, onu daima bir yalanlar ordusu korur.” Nitekim, her savaşta en az iki cephe olduğu söylenir. Birincisi topla, tüfekle, füzeyle, silahla, kana kan karşılaşılan çatışma cephesi; diğeri ise insanların kalpleriyle beyinlerinin fethedilmeye çalışıldığı “kelimelerin savaşı” cephesi. Buna propaganda cephesi diyoruz. Suriye’ye karşı uluslararası güçlerin Türkiye’yi de arkalarına alarak kurdukları propaganda cephesinde savaş başladı bile. “Yakında saldırı olabilir” haberlerinin çıkmasıyla birlikte, her an düğmeye basılması bekleniyor. Ülkedeki iç savaşı ve Sünni/Şii çatışmasını bahane eden uluslararası güç ittifakı, bu ülkeye huzur ve demokrasi getirmek için müdahalenin kaçınılmaz olduğu iddiasında. Her savaşta olduğu gibi, Suriye meselesinde de kimin iyi çocuk, kimin kötü çocuk olduğuna dair bilgi medya aracılığıyla üretiliyor. Baskın medya söylemine bakılırsa, Suriye’de kötü çocuk Beşar Esad. O, halkına karşı şiddet uyguluyor, kimyasal silahlarla halkı katlediyor ve onu durdurmak için artık askeri müdahaleden başka çare görünmüyor. Esad’a karşı direnen muhalifler ise masum, şiddet karşıtı ve demokrasi yanlısı. Herhalde bu nedenle, Türkiye dahil pek çok başka ülkenin muhaliflere silah, asker, lojistik destek sağlaması ve iç savaşta taraf olması pozitif bir şey olarak çerçeveleniyor. Bugüne kadar uluslararası güçlerin Suriye’de barış için mi, yoksa iç savaşın daha da büyümesi için mi taraf oldukları konusu ise pek bahse değer bulunmuyor. Bu bilgiler eksik, yanlış, çarpıtılmış, abartılmış, sübjektif veya uydurma olabilir. Mühim değil. Bizim ülkemizde Başbakan Erdoğan, dünyada da ABD ve uluslararası güç birliği ne diyorsa, insanların bu bilgiye inanmaları bekleniyor. “Sorun olan ülkeye demokrasi götüreceğiz” bilgisi bir kez paketlendi mi, akan sular duruyor. Alkışlarla savaş destekleniyor. Aslında her savaş büyük bir yalan. Ortadoğu’ya veya üçüncü dünya coğrafyasına savaş ve istilayla demokrasi taşıyacağı yalanını hâlâ sürdüren batı ittifakı Afganistan’da da, Irak’ta da çuvalladı. Şimdi sıra Suriye’de, belki ardından İran’da. On yıllardır savaş ekonomisine sırtını dayanarak Ortadoğu’nun kaynaklarını sömüren ABD ve yandaşlarının bu kirli oyununda da en güçlü cephe kuşkusuz propaganda cephesi. Savaşın dünya kamuoyunda meşrulaştırılmasında ve yeni istilalar için rıza üretiminde her seferinde aynı strateji izleniyor. Barış gazeteciliği alternatifini destekleyenler bu stratejik adımları şöyle tarif ediyor:
Ön aşama: Savaş açılacak ülkenin insanlık adına “büyük bir sorun” olduğuna ilişkin bilginin üretilmesi ve insanların buna inandırılması. Bu süreç, genellikle o ülkede yaşayan insanların tümümün hayatını tehlikeye atan anarşi, diktatörlük veya büyük fakirlik olduğu söylemiyle şekilleniyor. İç karışıklık ve şiddetin fiilen desteklenmesiyle sürece hız veriliyor. İşgali meşrulaştırma aşaması: “Büyük sorun” olan ülkede “Normale dönüş ancak bir dış müdahale ile mümkün olur” düşüncesi yaygınlaştırılıyor. Artık o ülkedeki anarşi, diktatörlük ve iç savaşa son vermek için barışçı çözüm yollarının tükendiği, diyalog/görüşme gibi alternatifler denenmiş, ama sonuç alınmamış söylemi üretiliyor.
Uygulama aşaması: “Sorun ülkeye” karşı savaş açıldıktan sonra, sansür ve medya kontrolüyle haber içerikleri denetleniyor ve istenmeyen bilgilerin kamusal alana girmesi engellenmeye çalışılıyor. İliştirilmiş gazeteciler ve işgalci ordu tarafından paketlenmiş haberlerle medya içeriği yapılandırılıyor. İyi çocuk, kötü çocuk algısının kurgulanıp yeniden üretilmesinde büyük rol oynayan TV dizileri, savaş oyunları sektörü ve Hollywood’un desteğini de unutmayalım tabii.
Sonrası: İşgal ve katliamlardan sonra işler anlatıldığı gitmeyince; sivil ölümler, işkence, anarşi, tecavüz, insan hakları ihlalleri bu sefer de işgal güçleri tarafından yeniden üretilince; “sorun ülkeye” demokrasi filan da gelmeyince, bu sefer o ülkeye ilişkin haberler global medya gündeminden düşürülüyor. ABD daha önce Afganistan ve Irak’ta uyguladığı savaş propagandası taktiklerini şimdi de aynen Suriye için uyguluyor. Geçmişte Hill & Knowlton adlı halkla ilişkiler şirketinin ürettiği Kuveyt’te ölen bebeler kullanılarak savaşa rıza üretilmişti. Şimdi de benzer acıma duyguları tahrik edilerek “sorun ülkenin”, “sorun diktatörüne” karşı savaş meşrulaştırılıyor. Bebek ölümlerine ilişkin haberler, savaş propagandasının genellikle meşrulaştırma aşamasında gündeme gelir. Propaganda makinesine göre artık barış görüşmeleri için vakit kalmamıştır. Bebeler katledilmektedir. Şeytana dur demek gerekmektedir. Tüm katliam haberleri doğru olsa bile, savaşın kendisinin bizatihi bir katliam olduğu hiç dile getirilmez. Diktatörü alt edeceğiniz söylemi geniş halk kitleleri tarafından alkışlandıktan sonra, söylediğiniz diğer şeylerin doğru olmasına gerek yoktur artık. ABD ve Pentagon’a bağlı basın bunu hep yapıyor. Önce Ortadoğu’daki şiddetin sadece irrasyonel tarafına bakıyor. Yapısal sorunlara değinmiyor. Çatışmaları sadece iki tarafa indirgiyor (Sünni-Şii gibi) ve uluslararası dengeleri , çatışmada rol alan tarafları yok sayıyor. Sadece bir tarafı şeytanlaştırıyor, diğer tarafı masum ilan ediyor. Savaşı kaçınılmaz bir şey olarak paketliyor ve satıyor. Kafa karıştırıyor, şiddet eylemlerini öne çıkartarak savaş muhaliflerini suskunluk sarmalına itiyor. ABD’de ve İngiltere’de onurlu araştırmacı gazetecilerin taciz edilmesi, korkutulması, özel hayatlarının gözetlenmesi, basına yayın yasağı getiren yeni kanunların çıkartılması ve sızıntı haber alan gazetecilerin hapse atılması konusundaki çabaların tam da yeni savaşlar arifesinde gündeme gelmesi boşuna değil. Savaş yalanlarını ve potansiyel savaş suçlarını ortaya serebilecek gazetecileri şimdiden pasifize etmeye çalışıyorlar. Savaşlar, önce insanların kalbinde ve beyninde kazanılıyor. Propaganda savaşı devam ediyor. Meşrulaştırma aşamasından, uygulama aşamasına geçilmek üzere… Barış ise, hâlâ bir alternatif olarak ortada duruyor. Barışı seçmek için geç değil. Hiç değil.
- Twitter'da haber patlatmak 29 Haziran 2018 00:23
- Suruç katillerini sandık cezalandırsın 22 Haziran 2018 00:31
- Barış kazansın 14 Haziran 2018 23:12
- Seçimleri TRT değil Youtube kazandıracak 18 Mayıs 2018 00:29
- Polis kafalı gazetecilerden medya saçmalamaları 11 Mayıs 2018 01:33
- Cumhuriyet davası açık bir öç alma davasıdır 26 Nisan 2018 23:13
- Haberciyi öldürdüler ama haber yaşıyor 20 Nisan 2018 00:15
- Dumanla haberleşmeye hazırlanın 30 Mart 2018 00:55
- Doğan Yayın Holding'in satılması: İmam nikâhı resmi nikâha dönüştü 22 Mart 2018 06:56
- Ali Baba'nın çiftliğinde her şey yasal 16 Mart 2018 00:15
- Beton mikseri ve adalet sarayı 09 Mart 2018 00:57
- Siyasette ‘parlak’ fikirler 16 Şubat 2018 00:55