Olmasa mektubun…
Ulusal ayaktopu liglerimizin en birincisinin yayın hakkını elinde bulunduran kuruluşun karşılaşmalar başlarken bir etkinlik düzenleyeceği bilgisi gelmişti ileti kutuma. “Süper lig olmasa..” adı verilen bu etkinlikle izleyicilerin, yandaşların ve bu arada izlemeyicilerin, HaberTürk’ ten Levent Özçelik’ in deyişiyle futbol taraftarı olmayanların görüşleri belirlenecekmiş, oraya buraya konan masalarda ve günümüzün en gelişmiş iletişim aracı ağiçindeki (internete) kutularda. Gezi olaylarındaki orantısız zeka yaratıcılığından esinlenilmiş gibi bir koku gelmedi değil burnuma. Benzeri bir yaratıdan yararlanarak tanıtım yapma ve ardından da paralanma gibi bir çaba var sanki işin özünde. İnsanımızın gülmece yeteneğini, kıvrak ve ince zekasını orada da göstereceğimden hiç kuşkum yok da, tüm yazılanların halkın bilgisine sunulacağından kuşkuluyum açıkçası. Memlekette ileri demokrasi denilen bir şey var ya, ondan çekiniyorum. Yine de eğlenceli şeylerle karşılaşılacağını düşünüyorum, kimi saçmalıklarla birlikte. O da bizim vazgeçilmezimizdir.
Bana göre “Süper lig olmasa..” nın sonu belli de, yayıncı kuruluşun o ligin adını kullanmaması daha öncelikli bir konu benim. Bilindiği gibi süper lig denilen ayaktopu karşılaşmalarının adı sık sık satılır ve bu lig dönem dönem başka adlarla anılır. Devletin denetiminde ve gözetiminde yönetilen bu lig, şimdilerde yine bir devlet kuruluşunun adı altında iş görüyor ve bu da ne denli özerk (!) olduğumuzu hem bizim, hem yabancıların gözüne sokuyor. Yani özerklik adı altında bir çeşit devletleştirme yaşadığımızı söylemek yalan da olmaz, yanlış da. İşte, yayıncı kuruluş o takma ya da çakma adı kullanmamış böyle bir etkinliğe yelken açarken. Buydu işte bana ilginç gelen ve dikkatimi çeken. Hem niye kullansın ve niye durup dururken tanıtımını yapsın ki kasasına beş kuruş giremeyecekken. Kendi de tecimsel bir kuruluşken hem de. Anlayacağınız, yayıncı kuruluş bu uygulamasıyla Gökmen Özdemir’ in deyişiyle ari menfaatini korumuş, destekçi kuruluşun ali menfaatini ya da yüce çıkarını görmezden gelmişti.
İlginçti çünkü, başta ayaktopu olmak üzere spor karşılaşmalarını anlatan; izlencelerini, haberlerini sunan insanımız, bizim insanımız bangır bangır bağırır o ve her destekçinin (!) adını. Sanırsınız ki her söyleyişlerinde ceplerine para giriyor ve ne denli çok söylerlerse o denli de artıyor o para. Giriyor mu yoksa? Hani öylesine yürekten, doğallıkla ve gereksiz bir sıklıkla söylüyorlar ki, ister istemez “neden olmasın” diyor insan. Oysa bu insanlar ve onlarla aynı yerlerde benzeri işleri yapanlar tecimsel ad kullanılmasına pek izin vermezler. Ama konu, satılmış kulüp ya da takım adlarına gelince durum değişiyor ve güle oynaya; hem de ağızlarından tükürük saçarak kullanıyorlar o adları ya da çakma sanları. Bunu hep yadırgarım ben, hep de yadırgayacağım. Bu nedenle yayıncı kuruluşun böyle bir işe kalkışmaması, ligi çıplak adıyla anması bana hoş geldi.
Gelelim şimdi yayıncı kuruluşun süper lig olmasa oyununun karşılığına. Bunun en kestirme ve en doğru karşılığı “yayıncı kuruluş olmazdı” olur. Süper olamasa da lig başka adlarla anılırdı eskiden olduğu gibi beylik karşılıklar da bulunur da en uygunu yayıncı kuruluşun olamayacağıdır. Aslında olmasaydı da iyi olurdu. Yani süper lig varken olmaması da en iyisi olurdu. Eskiden radyolarda olduğu gibi televizyon kanallarının tümünde de karşılaşmalar verilir; hem de hiçbir görüntü veremeden yorum üstüne yorum konduran onlarca, belki yüzlerce uzmanın elinde gösterebileceği bir kaynak olmuş olurdu. Boş ve boşa konuşmalarının önü alınmış olurdu. Yayıncı kuruluş olmasa karşılaşmaların yayınından sağlanacak gelir tüm kanallar arasında bölünür ve de serbest piyasa ekonomisi denilen şey yeşil alanlarda da oluşmuş olurdu. Kulüplere, karşılaşmalarını açık arttırmayla pazarlama yolu açılır, paraya para demezler daha çok yabancı oyuncuyu daha çok paraya alma olanağına kavuşurlardı. Ayaktopu pazarı genişlerdi anlayacağınız. Ah keşke olmasaydı.
“Amcamın bıyığı olmasa halam olurdu” diye düşünmek gibi bir şey bu. Mektupların olmasa… Yazdıkların olmasa diyen Murathan Mungan’ ı dinlemek daha güzel sanırım.
EVRENSEL'İNMANŞETİ
![Ekmek ve hürriyet kavgası!](https://www.evrensel.net/upload/dosya/284534.jpg)
Ekmek ve hürriyet kavgası!
Antep’teki işçi eylemlerine yönelik yasaklar, Türkiye’nin bir süredir sıklıkla gündemine gelen hukuki ve siyasal baskıların neyi amaçladığını da daha net gösterdi. Kayyımlar, soruşturmalar, gözaltı ve tutuklamalar, Saray’a verilen olağanüstü yetkiler, basına ve gazetecilere yönelik baskılar, halkın üstüne çöken ekonomi programına ve tek adam yönetiminin siyasal baskılarına karşı yükselen itirazı bastırmak için…
Evrensel'i Takip Et