Askerin siyaset, siyasetçinin savaş hevesi
Fotoğraf: Envato
Türkiye, doğal olarak uzun süre siyaset yapmaya hevesli askerlerle uğraştı. Bu sorun aşılıyor diye sevinemeden, başka bir tehlike ile karşı karşıya kaldık. Savaş heveslisi siyasetçiler. Askerler savaşın faturasını daha iyi bilirler. Siyasetçiler, bilmedikleri bir oyuna heveslenen çocuk gibi, savaş çığırtkanlığına kolayca soyunabilirler.
Askerin siyasete heveslenmesinin riski ile kıyaslandığında ikinci durum yani siyasetçinin savaşa soyunması çok daha telafisi imkansız sonuçlar doğurur.
Demokrasi ile barış arasındaki ilişki bu nedenle önemlidir. Barış olmadan demokratikleşme olamadığı gibi, demokratikleşme tamamlanmadan da barış kurulamıyor. Bu ilişkiyi kısır döngü olmaktan çıkaracak yaklaşım, tutarlı olmak ve sonuçlardan çok nedenlere yoğunlaşmak zorundadır.
Suriye’de uluslar arası operasyon noktasına gelip dayanılacağını öngöremeyen siyasetçiler için ‘Müdahale edilmesin de katliamlara seyirci mi kalınsın’ mantığından ötesi yoktur. Esad’ı aylar değil haftalar içinde devirme hesabı yapıp sonra bu hesabın boşa çıkmış olmasını bile kabullenmek istemeyen bir akılla gelecek planlanamaz ancak gelişmelerin peşinden koşulmaya çalışılır.
Siyasetçinin hayal dünyasında yaşayanından daha kötüsü geçmişi yanlış hatırlayanıdır. Türkiye’nin Suriye’de diyalog için elinden geleni yapan ve çatışmaya taraf olmayan ülke pozisyonundan söz eden bir dışişleri bakanımız var. Ortadoğu politikası ilgisizlik üzerine kurulu bir Türkiye’den, hiç bir bölge ülkesi tarafından güvenilir görülmeyen bir pozisyona geldik. Aktif dış politikadan murat buysa söylenecek çok şey kalmıyor.
İç politikada muhalefet eden herkesi darbeci, dış politikada azıcık itiraz edeni Baas yanlısı olmakla suçlayan bir zihniyetin kendini yalnızlaştırmayı itibar gibi sunmaya çalışması ise tam bir hastalık halidir.
Bu ruh haline alkış tutan kanaat önderleri, sivil toplum, gazeteciler, siyaset erbabından daha ağır sorumluluk üstleniyorlar. Bir anda Mısır’da tüm sorun çözülmüş gibi rotayı Suriye’ye çeviren bir toplumsal duyarlılığın izahı zordur. Kendi gündemini siyasete dayatmak yerine, siyasetin dayattığı gündeme uygun pozisyon almak her toplumsal dinamik gibi İslami çevreleri de tehdit etmektedir.
Siyasete destek olmak adına, yapılan yanlışlara da alkış tutmaya kalkmak, adım adım içine sürüklenilen ateşi görmezlikten gelmek, aymazlığın ötesinde küçük hesaplar içine girildiğini gösterir.
Sendikacılığın, gazeteciliğin, akademisyenliğin asgari ahlaki standartlarını bile göz ardı ederek iktidar ile ilişkiye girdiğinizde, onunla birlikte kazanma hesabı yaptığınız kadar, onlarla birlikte tüm inandırıcılığınızı yitirme ihtimalini dikkate almak zorundasınız.
- Yazılı olmayan kurallar 11 Nisan 2015 01:00
- Muhalefetin gücü ve farkındalık 04 Nisan 2015 00:57
- Katırlar da ağlar 28 Mart 2015 01:00
- Halife efendimiz aldatılmış hükümsüzdür 21 Mart 2015 00:52
- Ben aday olmazsam kim olmalı? 14 Mart 2015 01:00
- Erdoğan’ın faizci arkadaşları ? 07 Mart 2015 00:54
- Türkmenistan modeli dururken ne Meksika'sı? 28 Şubat 2015 01:00
- Kavganın büyüğü 21 Şubat 2015 00:52
- En yeni Türkiye 14 Şubat 2015 01:00
- İşlevsiz parlamento, tutarsız başkanlık 07 Şubat 2015 00:52
- Herkes radikal solmuş meğer 31 Ocak 2015 00:53
- Deli deliyi görünce 17 Ocak 2015 01:00