31 Ağustos 2013 12:57

ABD tek başına Suriye'yi vurabilir mi?

ABD tek başına Suriye'yi vurabilir mi?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Pazar günü, 1 Eylül Dünya Barış Günü. Dünyanın pek çok ülkesinde halklar bir kez daha savaşsız bir dünya için alanlara çıkacak. Ne var ki; insanoğlunun en büyük dileği olan “barış”, emperyalist-kapitalist düzen sürdürdükçe mümkün görünmüyor. Çünkü, emperyalist devletler dünyaya egemen olmak için sürekli daha fazla silah ve yeni savaşlar peşindeler. Hitler faşizminin bundan 74 yıl önce, 1 Eylül’de Polonya’ya saldırarak başlattığı ve milyonlarca insanın canına mal olan İkinci Dünya Savaşı’ndan da bir ders çıkarabilmiş değiller. Bu nedenle dünya 1 Eylül’e Suriye’ye savaş tamtamlarıyla giriyor. Dahası Batılı emperyalist devletler ellerinden gelse, hiç utanmadan 1 Eylül’de savaşı başlatacaklar. Ama; İngiliz Parlamento’sunda yapılan oylamada savaş çığırtkanı Başbakan David Cameron’un işgal için gerekli desteği almaması ve ağır bir yenilgiye uğraması, Suriye’ye karşı yalanlar üzerinden askeri müdahalenin öyle kolay olmadığını bir kez daha göstermiştir. Cameron, şimdi oylamada aldığı yenilgiyle yerine oturmuşa benziyor. Ancak bu onun işgalden vazgeçtiği anlamına gelmiyor. Tersine her fırsatta, ülkesini savaşa katmak için çaba göstermeye devam edecek. İngiltere’deki oylama sonrasında Fransa Cumhurbaşkanı Hollande de ağız değiştirerek Birleşmiş Milletlerin (BM) onay vermediği bir askeri müdahaleye katılmayacağının mesajını verdi. Halbuki, aynı Hollande bir kaç gün önce müdahaleye hazır olduklarını söylemişti. Aynı Hollande, bununla kalmadı Almanya Başbakanı Merkel ile birlikte, BM’de Rusya’da baskı yapmak için Suriye sorunun “Diyalog yoluyla çözülmesi için” bir inisiyatif başlattı. Geriye bir tek en büyük işgalci ABD’nin ne yapacağı kalmış bulunuyor. Basında yer alan haberlere göre ABD ordusu, Suriye’ye müdahale için bütün hazırlıkları tamamlamış, bir tek Obama’dan gelecek emri bekliyor. Yani her şey Obama’nın iki dudağı arasında. Avrupalı emperyalist devletlerin son anda tavır değiştirmek zorunda kalmasının ardından ABD, yanına aldığı üç beş bölgedeki iş birlikçisiyle Suriye’yle askeri bir savaşa girebilir mi? Girse bile kazanabilir mi? ABD basınına kalırsa, Obama, İngiltere olmadan da Suriye’ye askeri bir müdahale için hazırlıkların yapılmasını istemiş. Ne var ki; BM onayı ya da NATO şemsiyesi olmadan Obama’nın tek başına uzun süreli ve kapsamlı bir savaşa girmeyeceği, bu nedenle hazırladığı planları ertelemek zorunda kalacağı tahmin ediliyor. Ama bütün bunlara rağmen ABD, tek başına savaşa girme kararı verse dahi kaybedenin kendisi olacağı bugünden görünüyor. Özetle, iki yıldan fazla bir süredir Suriye üzerinde yoğunlaşan emperyalistler arası çıkar çatışma ve güç mücadelesindeki düğümün bir süre daha bağlı kalacağı görülüyor. En önemlisi de “Suriye düğümü”, artık dünya üzerinde her şeyin ABD ve diğer Batılı emperyalist devletlerin istediği gibi olmayacağını net olarak göstermiştir. Dahası Suriye eksenindeki gelişmeler sadece uluslararası düzeyde değil aynı zamanda ülkeler içinde de siyasi gelişmeleri etkilemeye aday görünüyor. Yalanlar üzerinden yapılacak bir müdahale şimdiden milyonlarca insanın tepkisini çekmiş durumda. Kamuoyu yoklamaları, Almanya, Fransa, İngiltere gibi ülkelerde yaşayanların üçte ikisinin askeri müdahaleye karşı olduğunu gösteriyor. Halkların destek vermediği Afganistan, Irak ve Libya işgallerini başlatan liderlerin birer birer seçimleri kaybettiği, siyaset sahnesinden silindiği biliniyor. Benzer bir durum Suriye’yi işgal etmek için gün sayanların başına da gelecek. Bunların başında elbette Cameron geliyor. Olup bitenler, bir tarafta dünyanın hızla daha büyük savaşların, çatışmaların ve gerilimlerin içine çekilmek istendiğini, diğer tarafta ise buna karşı büyük bir tepki ve direnişin olduğunu gösteriyor. 1 Eylül, bu direnişin yeniden birleştiği ve kendisini gösterdiği bir gündür. 1 Eylül’ün Türkiye ve dünyada önceki yıllara göre daha güçlü ve kitlesel geçmesi bu açıdan çok daha önem kazanmış bulunuyor.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa