31 Ağustos 2013

Çocuklar... Çocuklar...

Benim için çocukların geleceği hep önemlidir. Çocuklar için konuşanı dünya görüşüne katılayım katılmayayım, dinlerim. Eğer görüşüne itirazım varsa ve olanak tanınırsa bu itirazı dile getirmeyi de denerim. 1990’da Çocuk Vakfı Kuruldu. Kurucusu Mustafa Ruhi Şirin. Dünya görüşümüzün bütünüyle örtüştüğünü söyleyemem. Ama Vakfın çalışmalarını olabildiğince izliyorum çünkü amaçları benim de onaylayacağım nitelikte: “(...) Aile, çocuk, okul ve çevre ilişkilerinin düzenlenmesinde benzer kurum ve kuruluşlarla iş birliğini sağlamak. Beden ve ruh sağlığının kazanılmasında, özel ilgi gerektiren çocuklara yönelik çalışmalara öncülük etmek. Çalışan çocukların sorunlarına sosyal açıdan çözümler sağlayıcı öneriler geliştirmek. Aile ve çocuk konulu sosyal araştırmaların sonuçlarını kamuoyuna duyurmak. Çocukları olumsuz yönde etkileyen uyarıcılar karşısında koruyucu tedbirler almak; çocuk haklarının savunulmasında ısrarlı ve kararlı olmak.” vb. vb. Sanırım bu sözler Çocuk Vakfını tanıtır bir açıdan. İşte bu vakıf Türkiye’de genç nüfusun artışı, başka bir deyişle her aileye “üç çocuk” politikalarını sıralayarak bazı sorular soruyor. Ben önce onların sıraladığı düzenlemeleri özetleyeyim:
“Doğum izni 16 haftadan 18 haftaya çıkıyor. -3 çocuk yapan anne 6 ay izinli sayılacak.
Engelli çocukların anneleri için yeni bir sistem getirilecek. -Tüp bebek için deneme sayısı 3’e çıkarılacak. -Çalışıyor olması halinde yarı zamanlı çalışma hakkından baba da yararlanabilecek.- (Bu çalışmalar, Türkiye’nin genç nüfus yapısını korumak, doğurganlık oranının altın oran olan 2.1’e çıkarılması için öngörülüyor.)”
Vakıf adına Başkan Mustafa Ruhi Şirin bu düzenlemeleri şu gerekçelerle onaylıyor: “Büyük ülke büyük nüfus! Pek iyi, pek güzel!” Ancak yaşamanın gerçeklerini de gözden kaçırmıyor:  “Hayat bu: 1 çocuk çok, 3 çocuk az olabilir bir aile için. Ya da biyolojik anne ve baba olamayabilir insan”.
Ve Türkiye’deki çocukların durumuyla ilgili sorular soruyor:
“Türkiye’nin Aile Politikası niçin yok? Türkiye’nin Çocuk Politikası’ndan haberiniz var mı? Doğmuş ve güç koşullardaki çocuklar için ne yapıldı? Şiddet gören kadınlar için hangi koruyucu ve önleyici modeller geliştirildi? Yoksul çocuk sayısı azaldı mı? Çocuk gelinler sarmalı çözüldü mü? Cinsel istismara uğrayan kız-erkek çocuklar konusunda hangi çözümler geliştirildi? Şiddete maruz kalan çocuklar sorunu niçin çözülemedi? Sebze, meyve, fındık bahçelerinde ve pamuk tarlalarında çalıştırılan çocukların sayısında (son 5 yılda) azalma oldu mu? Çocuklara karşı işlenen suçlarda niçin sürekli artış var?​”
Bu soruların her birinin ekonomik ve toplumsal gerekçelerle cevaplanabileceğini aklı ve vicdanı olan herkes bilir. Ancak verilecek bu cevapların her ailenin gönül rahatlığıyla çocuk sahibi olmasına yeterli olmadığını da bilir. Evrensel için yeni bir konu değil Mustafa Ruhi Şirin’in sorduğu sorular. Ancak görevi bu sorunları çözmek olanlar için bir uyarıcı işlevi görür sanırım:
“Suça sürüklenen çocuklar için Çocuk Adalet Sistemi kurulabildi mi? Devlet’in himayesinden kaçan çocuklar öncelikli olmak üzere, kayıp çocuklar bulunabildi mi? Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı niçin etkinlik Bakanlığına dönüştü ve 81 il, 957 ilçede icracı bir Bakanlık olamadı? Okul yaşlarını değiştirmek dışında ( 4+4+4 ) eğitim sistemi geliştirilebildi mi? Türkiye, üstün zekâlı ve yetenekli çocukların eğitimini niçin askıya aldı? Devlet’in çocuklarla ilgili hakları güvence altına aldığı ve ihtiyaçlarını karşılamasının zorunlu olduğu ‘hak temelli’ yasal ve idarî düzenlemeler yapılabildi mi?
Türkiye, Çocuk Hakları için taahhüt ettiklerini yerine getirebildi mi? Türkiye, son on yılda ekonomik büyüme ile paralel olarak kök çocuk sorunları için yatırım yapabildi ve sosyal-kültürel program hazırlayabildi mi?​”
Çocuk Vakfı, herkese “Türkiye’nin çocuk ödevini” hatırlatmaya çalışıyor, özellikle “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına”. Bu bakanlığın artık bir etkinlikler (daha doğrusu gösteriler) kurumu değil de “icracı bir bakanlık” olması dileği bence bu soruların en önemli yanı. Sorulan iki soru daha var. Biri şu: “Türkiye’nin ilk Çocuk Hakları Stratejisi ve Uygulama Planı’nın hayata geçmesi nasıl ve niçin engellendi?​”
Öteki soru hepimizin katılacağı bir soru: “Bir ülke için büyük nüfus mu; her doğan çocuğun güzel bir dünyada yaşayacağı ve yeteneklerini geliştirebileceği bir ülke olmak mı önemlidir?​”
Mustafa Ruhi Şirin’in “Kimsenin alınganlık göstermesine gerek yok!” sözüne katılarak çocuklarımıza karşı sorumluluğun ve saygının gereği herkesi düşünmeye ve çözüm üretmeye çağırıyorum. Savaş davullarına ayak uydurmadan. Ve Çocuk Vakfının uyarısını hatırlayarak: “Türkiye’yi yönetenleri uyarıyoruz: Çocuklarımıza savaşın acılarını miras bırakmaya hakkınız yok!..”

Not: Çocuk Vakfı  ile ilişki kurmak isteyenlere:
Zafer Sokağı No:17  34371 Nişantaşı - İstanbul • Telefon: 0 212 240 41 96 - 240 23 83 • Belgegeçer: 0212 230 01 25 - ePosta: [email protected]  •  www.cocukvakfi.org.tr

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!

Peşkeşe ‘dur’ de!

Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et