1 Eylül 2013

Kürtler müdahaleye neden karşı?

İngiltere parlamentosundan Suriye’ye müdahaleye onay çıkmaması, saldırı cephesini geriletmiş olsa da ABD, bu müdahaleden tamamıyla vazgeçmiş değil. ABD Başkanı Obama, operasyon için Kongre’ye danışacağını söylüyor. Ancak Başbakan Erdoğan, bu operasyonu sabırsızlıkla bekliyor. Üstelik Erdoğan, Obama’nın dediği gibi ‘sınırlı’ değil; Esad rejimini devirecek bir müdahale istiyor. AKP, bölgede içine düştüğü bataktan kurtulmak için var gücüyle bu operasyona sarılıyor.
AKP Hükümeti olası operasyonu dört gözle beklerken, onunla müzakere-görüşme süreci içinde bulunan Kürt örgütleri (BDP, DTK, PYD) böylesi bir dış müdahaleye karşı oldukları yönünde açıklamalar yapıyor.
Peki, Kürtler müdahaleye neden karşı?
Elbette bu soruya verilecek cevap, önemli oranda AKP’nin müdahaleyi neden istediğinin de cevabı olacaktır.
Hatırlanırsa Öcalan, BDP heyeti ile son görüşmeden sonra Suriye başta olmak üzere bölgede yaşanan sorunların çözümüne katkı sunabilmesi için konumunun araçsal değil, stratejik olarak ele alınması gerektiğini söylemişti. Görüşme sürecinin önemli isimlerinden Başbakan Başdanışmanı Yalçın Akdoğan, bu açıklamaya “Öcalan, Suriye’deki gelişmeler üzerinden kendisine bölgesel bir aktörlük ve rol üretmeye çalışıyor” diyerek yanıt vermişti. Sadece bu açıklamalar bile, Suriye’deki (özellikle Rojava’daki) gelişmelerin görüşme süreci üzerinde önemli bir etkisi olduğunun anlaşılması için yeterlidir.
AKP, yapılacak müdahalenin Esad’ı zayıflatıp baştan beri her türlü desteği verdiği muhalefeti toparlayacağının hesabını yapıyor. Ve yeniden güç kazanan silahlı muhalefetin Rojava’da PYD’nin gücünü kırarak Kürt savunma gücü YPG’yi yenilgiye uğratabileceğini umuyor. Ummanın ötesinde bu konuda adımlar da atıyor. Geçtiğimiz hafta Barzani’nin etkisinde olan ve Türkiye ile de önemli ilişkileri olan Suriye Kürtleri Ulusal Meclisi (ENKS), İstanbul’da Suriye muhalefeti ile “ortak mücadele” konusunda bir anlaşma imzaladı. Beklenen ABD müdahalesinin ve AKP’nin çabalarının bu anlaşmada belirleyici bir rolü olduğunu söylemek için kâhin olmaya gerek yok. Yine PYD dışındaki Kürt partilerin oluşturduğu ENKS’nin bu anlaşma ile Esad rejiminden önce PYD’yi etkisizleştirmeyi hedeflediği, bu yönlü daha önceki girişimlerinden biliniyor. Dahası Barzani’nin sınır kapılarını Rojava ile ticarete kapatırken Rojava’dan Kürt göçünü teşvik etmesi de bu hesaplardan bağımsız düşünülmemelidir. Çünkü Kürtlerin Rojava’daki devrimi korumak için desteğe ihtiyacı varken bu desteği esirgemek ve ötesinde Kürt göçünü teşvik etmek Rojava’da el Kaideci-ÖSO’cu güçlere yeni yaşam alanları yaratmaktan başka bir anlama gelmiyor. Bu gelişmeler yaşanırken yaptığı açıklama ile sadece PYD’nin değil, bütün Kürt partilerin oluşturduğu Kürt Yüksek Konseyi’nin askeri gücü olduğunu hatırlatan YPG’nin, bazı Kürt ve Kürdistani güçlerin YPG’ye karşı komplo ve oyunlar geliştirdikleri uyarısını yapması dikkat çekiyordu.
Demek ki hükümet yetkilileri tarafından yapılan “Suriye’deki gelişmelerin barış sürecini etkilemeyeceği” açıklamaları gerçeği yansıtmıyor. Aksine bu süreçte geliştirdiği tutum, bir kez daha AKP’nin Kürt sorununu çözmekten çok Kürt hareketini etkisizleştirmenin peşinde koştuğunu gösteriyor. Daha doğrusu Kürt halkının taleplerini karşılamaktan çok Kürt hareketine kendi dayatacağı çözümü kabul ettirmek istiyor. Böyle olmasaydı AKP, “demokratikleşme paketi” adı altında ana dilinde eğitim başta olmak üzere halkın hiçbir öncelikli talebinin olmadığı bir ucube hazırlamaz; anayasada devletin ‘tekçi’ yapısının korunması konusunda CHP ve MHP ile anlaşma yapmazdı.
Özetle Suriye’ye yapılacak bir müdahale, bütün Bölge’de yeni sorun ve çatışmalara kapı aralamakla kalmayacak; Kürtlerin Rojava’daki kazanımlarını ve ülkede sürdürülen barış sürecini de tehdit edecek. Bu nedenle dün Kürtler ve ülkedeki bütün barış ve demokrasi güçleri, ABD müdahalesi ve savaşa karşı barış için alanlardaydı.

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et