Kayıplar günü
Dünya Barış Günü için TGC-KAS eğitim seminerlerinden 66.cısını Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde gerçekleştirdik. Hakkari, Şırnak, Van ve Yüksekova’da zor koşullar altında çalışan meslektaşlarla, yaygın basından ustaları, sahada görev yapan deneyimli muhabirleri buluşturduk. Birlikte barışı konuştuk, Barışı savunmanın gazetecinin sorumluluğu olduğunu, savaş kışkırtıcılığının gazetecilikle bağdaşmadığını Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nden örneklerle vurguladık. Kimi yazarların ve ekran konuşmacılarının nefret söylemlerini kınadık. Kürt sorunsalında barışçıl çözümün ülkeye sağlayacağı, huzuru, ekonomik kalkınmaya yapacağı katkıları dile getirdik. İnsan değerlerini aşağılayan, vicdanı zedeleyen nefret söylemini kınarken, medyada farklılıklara saygılı, kadını inciten değil yücelten, barışı her koşulda öne çıkaran bir dil kullanılmasının zamanıdır görüşünde birleştik. Yerel basından meslektaşlarımızın aktif katılımıyla da gün boyu tartışabilen, konuşabilen, en ciddi meselelerde bile ironi yapmayı becerebilen, dostça şakalaşabilen bir örnek koyduk ortaya. Darısı siyasetçilerimizin başına.
Hafta sonu merkez medyada Savaş çağrıcıları yine birinci sayfaları işgal ederek manşetleri süslese de vicdanı hür gazetecilerin iç sayfalara kayan kimi önemli haberleri de gözden kaçmadı. Bunlardan biri Hürriyet’te yer alan Nurettin Kurt’un “3 milyon faili meçhul” haberiydi. Verilere göre “faili meçhul” dosya sayısı her yıl yüzde 50’ye varan oranda katlanarak artıyor. Sınırlarımız dışındaki insani kıyımlara gösterilen hassasiyeti biraz da ülke içine eğilip gösterseler ya, siyasetçiler, iktidarın ve muhalefetin şahinleri. Kim bilir tümünün olmasa bile kadına yönelik seri cinayetlerin ve sistemli şiddetin sonu gelebilir.
Bu konu üzerinde duracağız yine. Faili meçhuller ve kayıplar konusuna değinmişken Eduardo Galeano’dan bir anımsatmaya yer vermemek olmaz. Dilimizde “Ve Günler Yürümeye Başladı” adıyla yayınlanan (Sel Yayıncılık Çev. İbrahim Doğru) takvim formatındaki yazılara her gün göz atarım.İlginç bulduklarımı da okurla paylaşırım.Bilmiyordum öğrendim. 30 Ağustos Kayıplar Günü’ymüş. Gezegenimizin bir çok ülkesinde İspanya’da, Şili’de, Arjantin’de, Uruguay’da, Türkiye’de, Orta Doğu’da diktatörlerin, totaliter rejimlerin kayıp insanları unutulmuyor. Özellikle analar çocuklarını, yıllar önce kaybedilmiş eşlerini arayıp duruyorlar. Yıllar geçse de akıbetlerini öğrenmek istiyorlar. Bebekken ellerinden alınan çocuklarına kavuşma umuduyla meydanlara koşuyorlar. Bizim cumartesi anneleri de kayıplarının peşinde nicedir. Umutsuz yaşanmıyor. Galeano kayıplara ağıt tutarken kaybettiğimiz başka değerlere de vurgu yapıyor. Birlikte okuyalım :
Kayıplar; mezarsız ölüler, isimsiz mezarlar
ve onlar ayrıca:
el değmemiş ormanlar,
şehir gecelerindeki yıldızlar,
çiçeklerin kokusu,
meyvelerin tadı,
elle yazılmış mektuplar,
kaybedilecek zamanın olduğu eski kafeler,
sokak futbolu,
yürüme hakkı,
nefes alma hakkı,
güvenli işler
güvenli emeklilikler,
parmaklıksız evler,
kilitsiz kapılar,
toplumsal duyu
ve sağduyu.
Evrensel'i Takip Et