04 Eylül 2013 14:23

Kimyasal Tayyip yargılanabilir mi?

Kimyasal Tayyip yargılanabilir mi?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yanıltmayım:  ‘Kimyasal’ meselesi,‘Gezi’ hadise-leriyle ilgili değil… Haliyle ‘yargılanma’ mevzuu da…
Onu “iç dinamik” tayin edecek… Büyük ölçüde.
Başlıktaki sorumuzu ise “dış dinamik”…
Öyle… Gibi.
Öncelikle belirteyim:
Özlemimi de gözlemimi de yazmıyorum.
“Çıkarsama”…
Başkalarının bilgi ve gözlemlerinin satır altı imaları üzerinden spekülatif yorumlar, diyeyim…
Ve izahata geçeyim:
Serdar Turgut, uzun süre Hürriyet’in ABD’de gözü kulağı oldu…
Kritik dönemlerde hep oradaki “dostum Bir Bilen”e bağlanır, ilginç kritik ve bilgiler nakleder.
Suriye’deki kimyasal saldırı olunca da öyle yaptı…
Kendi deyimiyle açık istihbarat kaynaklarını –belli bi’ bilinçle- tarayarak izlenimlerini aktardı.
Neyse…
Bence… Turgut’un peş peşe gelen yazılarından en çarpıcı olan şu oldu:
Son 24 saatte olanlar(Habertürk, 31 Ağustos 2013).
Serdar Turgut bu yazısında, üç söylentiden bahsetti… İkincisinde, ABD basınında kimyasal saldırının arkasında Türkiye olduğu iddiasını nakletti:
“Bu söylenti ise şu: ‘Suriye’de kullanılan sarin gazının Türkiye’den muhaliflere gönderildiği.’ Adana’da sarin gazı operasyonunda el Nusra elemanlarının yakalandığı ve Hollanda’da yapılan bir operasyonda sarin gazıyla bağlantılı olarak bir Türk’ün yakalandığı, bu gazın kullanıldığı üç ayrı gün tespit edildiği haberlerinin yanı sıra Suriye’nin Birleşmiş Milletler temsilcisinin bu söylentiye resmi bir açıklamayla destek vermesi, Türkiye’yi bu pis işin içine çekme operasyonunun bir parçası gibi görünü-yor.” (abç)
Habertürk Yazarı’nın aktardığı algı ve değerlendirme, sadece onun kaynaklarıyla sınırlı değil… Bence.
Şam’da patlayan kimyasal bombaların, Erdoğan-Davutoğlu’nun bilgisi dahilinde gerçekleştiği ortaya çıksa, şaşırır mısınız?
Ben şaşırmam!
Esad’a karşı ilan edilmemiş bi’ savaşın içine boylu boyunca dalan…
Suriye’deki çatışmayı her geçen gün biraz daha “iç mesele” haline getiren…
Mısır’dan Suriye’ye….Ortadoğu’da İslamcı cihatın komutanı havasında seyreden megalomanisiyle…
Erdoğan ve ekibinin her türlü yolu deneyebileceğini daha fazla düşünüyorum…
Dün değilse bugün… Ya da yarın…Her şeyi yapma konusunda daha gözü kara davranacağını öne sürmek için çok nedenimiz var…
Misal.
Rojava’da Kürtlere karşı her türlü zulmü reva gören katillere arka çıkan zihniyetin “kimyası” zaten zehir saçıyor…
Bu zehrin Şam’da infilak etmediğine kim kefil olabilir?..
Bilhassa ABD güç merkezleri medya vasıtasıyla bu tür söylentileri yapmaya başlamışsa…
Bunun bi’ amacı olmalı… Güç dengelerine göre bunun arkası da gelebilir…
Ve bi’ şimdi sadece sızdırılan bilgiler… İmalar… Devran döner “müşahhas” hale gelir
Ve o sabah hayretle uyanabiliriz…
Unutmayalım:
Emperyalizmin çöplüğü kullanılıp atılmış liderlerle dolu…
Noreaga’ya, Marcos’a uzanmayalım….
Daha bildikler var: Saddam, Mübarek…
En son da Mısır’da Mursi


KEŞKE BEYAZ SARAY DA AA’YA ABONE OLSAYDI…

Demem şundan:
Şam yakınlarında, Kuteyfe’de kimyasal saldırı oldu…
Suriye’ye savaş koalisyonu medyasıyla filan topyekün harekata geçti… Anında teşhisi koydu:
Bu,Esad’ın işi!..
Yahu, bi’dur!... Yok!..
Oysa Sabah’ın Aköz Emre’si bile işi çözmüştü: Canavar ama aptal değil (24 Ağustos 2013).
Aköz, dedi ki:“Esad en zor günlerde gaza başvurmadı(…) Şimdi işler tam Esad’ın lehine dönmüşken… Muhaliflere karşı askeri üstünlük sağlamışken(…) Neden ABD’nin ‘kırmızı çizgimiz’ dediği sınırı çiğneyerek gaz kullanmayı tercih etsin?​”
El Hak; doğru soru…
Lakin ABD, “Esad’da Esad….” ısrarını sürdürünce…
Putin, çıkıştı: “Esad zaten kazanıyorken neden kimyasal silah kullansın!” (T24, 31 Ağustos 2013)…
Ve ABD’ye seslendi, Rusya Başkanı: “Kim-yasal silah delilleri varsa sunun” (T24, 31 Ağustos 2013)
Sunamamışlar…
Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, öyle dedi: “Bize bir kısım coğrafi  ve isimlerin bulunduğu bir şeyler gösterdiler… Kanıtlar ikna edici değil” (milliyet.com.tr, 2 Eylül 2013)
Oysa… Evet oysa…Beyaz Saray, Anadolu Ajansı’nı takip etseydi, Kremlin karşısında ezilmezdi…
Tıpkı filmlerdeki gibi… Kasıla kasıla… “Hey, adamım…Aha da kanıtlar…” derdi.
Ve AA’nın haberini masaya dökerdi.
Zira o haberde…
T:C’nin (acar sahibi AKP’nin) Anadolu Ajansı, Suriye’deki kimyasal saldırının detaylarına ulaştı (30 Ağustos 2013).
Öyle ki… Kim, nerede, ne zaman… Filan… Tüm cevaplar var, Ajans’ın haberinde:
“… 4’üncü Zırhlı Tümene bağlı birliklerden 15-20 civarında kimyasal başlık taşıyan füze-roket ile yapıldı.”
İstihbarat dediğin böyle olur… Derken…
AA’nın cevval haberciliğinin sırrı hemen ortaya çıktı:
“Anadolu Ajansı tarafından servis edilen haber, İsrail istihbaratına yakınlığıyla bilinen DEBKAF tarafından yapılan haberle örtüşüyor.” (Yurt, 30 Ağustos 2013)
AA’nın taşeronluğu ortaya çıkınca, attığım başlıktan mahcup oldum…
Beyaz Saray’da ‘himayehaber’e para verecek göz var mı?
Pardon…


SATIR ALTINDAN NOTLAR

RENGÂHENK GERDİ

İstanbul Cihangir’deki merdivenler gökkuşağına kesince…
Renklerin de dili olduğunu keşfedip panikleyen sadece AKP’li Belediye(ler) olmadı…
Yandaş da telaşlandı.
Misal.
Ahmet Kekeç, Star’daki köşesinde, “Ben de elime fırça alıp Anıtkabir’i boyayım mı!”(‘2 Eylül 2013) provokasyonuna soyundu…
Hürriyet’in Kelebek Yazarı Cengiz Semercioğlu da ayar vermeye kalktı… Kendince… Fırçanı tadında bırak (2 Eylül 2013)
Olur… Zira arkadaş tedirgin: “….(merdiven boyama) bir anda ülke çapında sivil itaatsizlik eylemine dönüştü.”
Kelebek Yazarı, okurlarını itaate davet ederken, Erdoğan seviyesinde demagojiyi de ihmal etmiyor:
“Biri de çıkıp şehirdeki en güzel merdivenler olan Kamondo Merdivenleri’ni boyamaya kalksa…”  
Gel de Behzat Ç’yi arama!..


OTO SANSÜRÜN ‘ÇIT ÇIT’ ZEKASI

Sina Koloğlu Milliyet’te yazdı da haberdar olduk:
CNBC-e ve e2 kanallarında, “seks” kelimesi yerine “anlık zevk”, “fahişe” sözü içinse “kevgir” kelimeleri kullanılıyor. Alt yazılı programlarda ise “penis” kelimesi “çıt çıt”la değiştiriliyor (muş).
Koloğlu diyor ki: “RTÜK, ‘ben yasaklamadım’ dese hatta bu buzlanma ve ‘bip’ten rahatsız olsa da televizyon kanalları ‘muhafazakar havanın’ etkisiyle kendi yasaklarını kendileri oluşturmuş oluyor.”
Sansürün en berbat sonucunun oto sansür olduğunu biliyorduk ama…
Zeka ve yaratıcılığı hadım ettiğini de böylece öğrenmiş olduk…


THE U DÖNÜŞÜ

Kritik milli meseleler Batı’da da medyayı “iliştiriyor”… Sol Portal’ın (2 Eylül 2013) yazdığına göre, son örnek The Guardian’dan…
İngiltere’nin “saygın” gazetesi Suriye krizinde ‘U’ dönüşü yaptı. İngiliz Hükümeti, Suriye’ye karşı saldırı tehditleri yaparken gazete de aynı fikirdeydi.
‘Editörden’de, “Suriye’deki kimyasal saldırının” yanıtsız bırakılmamasını savundu. (22 Ağustos 2013)
Parlamento, Hükümetin Suriye’ye saldırı önergesini reddedince, The Guardian’da makule geldi.
Gazetenin duruşunu yansıtan ‘Editör’ bu kez şöyle yazdı: “aptalca Suriye saldırısı planı engellenmiş oldu.” (29 Ağustos 2013) Hülasası: Tanzimat kafalı liberaller gibi “Batı’da olsa şöyle olur…”diye değil… Basında gerçeği, devrimci olduğu için savunacağız…


AKP’NİN İSRAİL SLOGANI...

Van münit filan…     da… Suriye muriye gibi kritik mevzularda Türkiye hep İsrail’le aynı siperde… Galiba AKP’nin İsrail’le ilişkilerdeki mottosu şu: Eylemde birlik, propaganda ve ajitasyonda serbestlik!

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa