Fenerbahçe yol ayrımında
Fotoğraf: Envato
Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın cezalarının CAS tarafından onaylanmasıyla 3 Temmuz sürecinde yeni bir dönemece gelindi. Beşiktaş’ın savunması sonrasında Serdar Adalı’nın “CAS’ta bile bildikleri tek şey fezleke” yakınması aslında CAS’ın da UEFA’dan farklı bir karar almayacağının habercisiydi.
Karar sonrasında medyada yer tutan kalemlerin önemli bir kısmı, büyük bir iştahla, başta Aziz Yıldırım olmak üzere suçlanan Fenerbahçe yönetimini hesap vermeye çağırmaya başladı. Aslında durum oldukça ilginç, söz konusu Fenerbahçe olunca Zaman gazetesi yazarıyla, Sözcü gazetesi yazarı, Radikal yazarıyla Takvim yazarı arasındaki farklar bir anda siliniyor, benzer cümleler, benzer suçlamalar, havada uçuşmaya başlıyor. Fenerbahçe yönetiminin bu iki senelik süreç içinde belki de en büyük hatası bu geniş koalisyonun nasıl oluştuğunu çözememesi, dolayısıyla gerekli önlemleri alamaması oldu.
3 Temmuz’un hukuksal değil, siyasi bir süreç olduğunu söylemek için özel olarak siyaset bilimi okumak gerekmiyor. Ortada bir “şike” davası olsaydı 6222’ye göre, spor mahkemesinde dava açılır, para trafiği, ilişkiler kanıtlara dayalı ortaya konulur ve suçlulara ceza verilirdi. Oysa sözde “şike” davası “yeni Türkiye”nin diğer siyasi torba davaları gibi önce suçlu yarat sonra delilleri duruma uydur mantığıyla, Özel Yetkili Mahkeme’de açıldı. Sırf bu gerçek bile şüphe uyandırması gerekirken, bir kesim tarafından neredeyse büyük bir sevinçle karşılandı.
Fenerbahçe camiasının büyük kısmı ise daha ilk günden 3 Temmuz’u bir siyasi operasyon olarak değerlendirdi. Bunun için uzun boylu analiz yapmaya da gerek yoktu. 4 Temmuz günü Rasim Ozan Kütahyalı, Mehmet Baransu, Doğan Karlıbel gibi torba davaların medyadaki propaganda ayaklarının topa girmesi olayın sportif değil siyasi olduğunun en büyük ispatıydı. Camia, kısa bir süre içinde, Fenerbahçe üzerinden futbolun büyük ekonomik ve sosyal dinamiklerini ele geçirmek için bir operasyonla karşı karşıya olduğunu haklı olarak düşünmeye başladı. Eğer 3 Temmuz süreci bu kesimle sınırlı kalsaydı belki çok daha kolay püskürtülebilirdi ancak dalgayı güçlendiren bir koalisyonun hızla kurulduğu görüldü.
Kimler dahil oldu bu koalisyona? İlk elden başta kimi Galatasaray yöneticileri olmak üzere, Fenerbahçe ile rekabette geri kaldığını düşünen kimi kulüp yönetimleri bu operasyonu bir fırsat olarak gördüler. Ulusal ve uluslararası planda lobileriyle, işgal ettikleri makamların gücüyle, medyadaki kalemleriyle sürecin derinleşmesi için büyük bir çaba sarf ederek, ahlaki bir zafiyetin taşıyıcısı oldular.
Bu koalisyona en hevesle dahil olanlar ise Fenerbahçe yönetimiyle, başkanıyla kişisel husumet yaşayan futbol yorumcuları oldu. Erman Toroğlu gibi yayıncı kuruluştan kovulmasının nedenini Aziz Yıldırım olarak gören ya da Ahmet Çakar gibi Fenerbahçe ile defalarca mahkemelik olan yorumcular sürece rövanşizm duygusuyla kişisel husumetlerini kusabilecekleri bir mecra olarak baktılar. Fenerbahçe’nin içinden de bu koalisyona katkı geldi. Fenerbahçe adını kullanarak şaibeli işlere karıştıkları için kongreden ve camiadan uzaklaştırılan kimi isimler, 3 Temmuz fırsatını tepmediler. Kanal kanal dolaşarak “sözde” muhalefet adına konuştular. Projelerini veya yönetime geldiklerinde ne yapacaklarını anlatmadılar, sadece kinlerini kustular.
Bu koalisyonun entelektüel donanımını ise ilginç biçimde “romantik muhalif” kalemler verdi. 3 Temmuz’u “temiz kramponlar” operasyonu gibi göstermeye çalışarak, “şeytanlaştırılmış” bir Aziz Yıldırım figürü üzerinden sürecin siyasi boyutunun göz ardında kalması için büyük çaba sarf ettiler. Hukukun kuralları yerine, kendi önyargılarını gerçek gibi sunan bu kalemlerin mantığına göre, gelinen noktada Türkiye’de Fenerbahçe ve Beşiktaş “kirli” diğer herkes “temiz”. Üstelik bu takımların kimlerle “şike” yaptığı da hala belli değil. Buyurun size tertemiz bir lig, tertemiz kramponlar.
CAS kararından sonra, koalisyonun birbirlerine hiç benzemeyen bileşenlerinin, benzer kelimelerle benzer cümleleri kurması, kendilerine göre “sabıka” kaydı doldurmaya çalışması tesadüf mü?
Fenerbahçe yönetimi olağanüstü kongre kararı alarak bir yol ayırımına geldi. Kongre şimdi bir karar verecek: Ya 4 Temmuz’da fısıldanan isimlerden birini seçerek uzlaşılacak ya da “atılan lekenin” ortağı olmamak için mücadeleye devam diyecek bir yönetim seçilecek. 2 Kasımda saha içi ve saha dışı mücadeleyi birlikte yürüterek geleceği kuracak “bağımsız” bir yönetimin seçilmesi camianın en büyük dileği.
- Rasim Ozan gitti futbol medyası temize mi çıktı? 30 Kasım 2017 00:15
- Fenerbahçeli medyayı deşifre edelim 16 Kasım 2017 00:26
- Cüneyt Çakır, Mete Kalkavan gerisi yalan… 25 Ekim 2017 23:01
- 'Yıldırım Demirören yeter' 05 Ekim 2017 01:21
- Ne etti la bu Aykut Kocaman size? 21 Eylül 2017 01:00
- Aykut Kocaman'a niye saldırıyorlar? 14 Eylül 2017 00:15
- Federasyon, Tribün Mühendisliği: Beleştepe, Göztepe, Konya... 24 Ağustos 2017 00:15
- Terim kovuldu sıra Demirören’de mi? 04 Ağustos 2017 01:01
- Terim ve Demirören'e sonsuz teşekkürler! 20 Temmuz 2017 01:00
- Futbola da adalet lazım 13 Temmuz 2017 00:15
- Arda Turan'a neden kızıyorsunuz ki? 15 Haziran 2017 00:30
- Şampiyonluklara seviniyor musunuz? 01 Haziran 2017 01:00