06 Eylül 2013 16:55

Öykü ve savaş

Öykü ve savaş

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Rusya’da G20 Zirvesinin devam ettiği ve Suriye’ye olası bir müdahale konusunda tarafların belli bir noktada uyuşması konusunda toplantılar yapıla dursun, Türkiye müdahale yapılacak hesabıyla bu konuda belli önlemler almakla meşgul.
Öte yandan Suriye’ye yapılacak bir müdahalenin dünyanın ekonomisi üzerinde yaratacağı olumsuz etkinin ve dünyanın giderek içine girdiği ekonomik krizin ülkeler üzerindeki etkisini azaltmak amacıyla belirli ülkeler ortak tavır takınma ve dolara müdahale etmenin yollarını arıyor.
Bütün bu gelişmeler birey olarak hepimizin üzerinde olumsuz etki yaratıyor. Yazın insanları kuşkusuz dünyada yaşanan olaylardan etkilenir ve eserlerini bu gerçeklikler üzerine inşa ederler. Bu gerçeği içeriğinde dile getirmeyen edebi eserlerin okuyucularını etkilemesi düşünülemez. Buradan hareketle yazmak bir yerde hayatın kendisidir diyebiliriz. Tolstoy, roman için “hayata tutulan ayna” demiş, doğrudur. Yazar yaşadığı, tanık olduğu veya duyduklarını içselleştirir ve kendisinde yarattığı duygusal dalgalanmalardan yola çıkarak bazı sonuçlara varır. Gerçi yazar bunu yaparken bir tarihçi gibi davranmaz. Sadece not düşer.
Elimde tam da bu gerçekle yazılmış kısa öykülerden oluşan bir kitap var; “Güneş Doğacak Elbet.” Güney Kürdistanlı Yazar Xelîl Duhokî’nin eseri. Ben eserin yeniden yayımlanması için redaksiyon işini yapıyorum. Aynı zamanda dilin standart Kürtçeye uygun olması için yazarın da izniyle yer yer müdahaleler de bulunuyorum. Buna ne kadar hakkım var bilemem, ama standart bir Kürtçe için buna gereksinim var.
Öykülerin tümü savaş koşullarında yaşanan veya gözlemlenen olaylardan yola çıkılarak kaleme kalınmış. Hepsinde savaşın insanların yaşamında yarattığı derin tahribatlar, gerçekçi ve yalın bir dille anlatılmış, okurken okuyucuyu sarsan bir dil kullanılmış; İran-Irak Savaşı boyunca cephede yaşananlar, eşi, babası, kardeşi ölenler, bu yüzden ülkesini terk etmek zorunda kalanlar, gittikleri ülkelerde uyum sağlayamadığı için içine girdikleri derin bunalımlar sonucu intihar edenler, aile bütünlüklerini yitirenler, gelenek ve göreneklerin yerle bir olması, toplumun tüm değerlerini yitirmesi, yeni yapılandırma da adalet, vicdan ve insanlık onurunun ayaklar altına alındığının, işkencenin, zulmün, çaresizliğin... İnsanlığın ilk gününden bu güne gelinceye değin değişmeyen savaşın sonuçları.
Özellikle Bağdat’ta üniversite okuyan ve orada yaşayan iki gencin (biri Kürt-diğeri Arap) sevdaları ve bunun sonunda evlenmeleri, İran-Irak savaşı döneminde Avrupa’ya mülteci olarak gitmeleri, daha sonra Saddam’ın Halebçe’ye kimyasal gaz kullanması sonucu aile içinde yaşanan sorunların ve bu sorunlar sonucu ailenin parçalanması ile sonuçlanması, savaşın kötü sonuçlarından sadece bir örnektir.
Her gün televizyonlarda onlarca Suriyeli göçmenin Türkiye dahil komşu ülkelerde yaşadıkları trajedileri izlemek eminim hepimizi derinden yaraladığı gibi belli bir zaman sonra bu kötü görüntüleri kanıksamamıza da sebep olmaktadır. Bu da savaşın insanlığın ortak değerlerinin törpülenmesinde ne kadar acımasız olduğu ve bizi derin bunalımlara ittiğinin göstergesidir.
Suriye’ye olası -artık kesin- bir müdahalede Türkiye’nin taraf olması içeride bir türlü gerçekleştiremediğimiz “barış sürecinin”de tehlikeye girmesine neden olabileceği gibi, ekonomik ve toplumsal olarak zarar göreceğimize kuşku yok. Zira kendini köşeye sıkışmış olarak hisseden Esad’ın, ihtimal olarak kalsa bile ülkemize yönelik bir saldırı yapmayacağı beni ürkütmektedir. Zira ABD ve ittifaklarının havadan yapacağı bir saldırıya, karadan ancak bizim ve diğer komşu ülkelerin alan olarak kullanılacağı gerçekliği kalıyor.
Cemil Bayık’ın geri çekilmeyi durdurduk açıklaması, olası kötü bir senaryonun ortalarda dolaştığını ve bizi karanlık günlerin beklediği hissini yaratıyor.
Dilerim yanlış hissediyorum… Dilerim iç barışımız zarar görmez.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa