9 Eylül 2013

Usta'nın unutulan hikayesi: Erdoğan babasının ayakkabısını öperdi

Memleketteki gazetecilik performansı bu aralar beni cidden kaygılandırıyor...
Mesela geçen hafta ‘Usta’nın Hikâyesi’ adında bir şey yayınlandı Beyaz TV’de. Sırtını koltuğa yaslayamayan, ‘Sayın Başbakanımız’ diye konuşan, lise müsameresinden fırlamış sunucuları; içi boş röportajları ve sıkıcılığıyla bir televizyon garabetiydi.
Amma ve lakin takıldığım performans bu değil, ortadaki bariz medyalama çabasından tiksinenlerin kolaycılığı oldu. Klavye başına geçildi, ‘Usta’nın gerçek hikâyesi’ tadında yazılar, tvitler, haberler yazıldı. Hemen hepsinde Erdoğan’ın hızlı yükselişinden veya ülkenin ‘getirildiği’ durumdan dem vuruldu.
Halbuki Başbakan’ın niye böyle bir insan olduğuna dair çok önemli çalışmalar var elimizde. Fehmi Çalmuk ve Ruşen Çakır’ın ‘Recep Tayyip Erdoğan’ kitabında, Usta’nın çıraklığından da önceki çocukluk yıllarına dönülüyor ve babasıyla ilişkisine ışık tutan kritik detaylar aktarılıyor.
12 yıl önce yayımlanmış bu kitaba göre, gençlik yıllarını ‘gece âleminin merkezi’ Beyoğlu ve Tophane’de geçiren Rize-Güneysulu* Ahmet Bey son derece sert ve otoriter bir kişiydi. ‘Reis Kaptan’ kızdığında oğlu Recep Tayyip, eğilip babasının ayakkabılarını öpüyordu. Babası ancak bundan sonra sakinleşiyordu. Ve hatta Erdoğan henüz beş-altı yaşındayken, küfür ettiğini duyan babası tarafından tavana asılarak cezalandırılmıştı…
Bu anılar ‘Usta’nın Hikâyesi’nde yer almadığı gibi, ‘Usta’nın gerçek hikâyesi’ni anlattığını iddia edenlerin satırlarında da yer almadı. Neyse… Gelelim asıl meseleye, biat ve öfke ilişkisine.  
Psikiyatr Cemal Dindar, ‘Bi’at ve Öfke - Recep Tayyip Erdoğan’ın Psikobiyografisi’ kitabında tam da bu konuya dikkat çekiyor: Biz bir kişiye biat ediyorsak aynı zamanda ona öfke duymayı da güçlü bir biçimde hissedebiliriz. Yani biat temelli ilişkilerde öfkenin diyalektiği söz konusudur...
Erdoğan’ı yakından takip eden bir başka psikiyatrla ise, bu çocukluk hatıralarının bugün ne gibi sonuçları  olabileceğini konuştuk. Analizi dikkat çekiciydi. Başbakan’ın ekonomik bağımsızlığını kazandıktan sonra babasıyla irtibatını koparığını, ‘baba figürü’ ile ciddi sorunları olduğunu, ‘baba’ ile önce sempatik bir ilişki kurup sonra ‘arkadan hançerlediğini’ söyledi.
Bu noktada Erdoğan’ın önce babasıyla, sonra Erbakan’la ve daha sonra ABD’yle kurduğu ilişkiyi bir düşünelim…
Ve son olarak ekledi psikiyatr arkadaşım: Şimdi Öcalan’la benzer bir olumlu ilişki içinde ama pek yakında onu da zor durumda bırakacak adımlar atması muhtemel...
Takdir sizin.
* (Rumca adıyla Potamya)

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Vergide sahte sefer

Vergide sahte sefer

Maliye Bakanı Şimşek’in servet sahiplerinin vergi ödememesine tepkiler üzerine ilan ettiği “vergi denetimi seferberliği”nden koca bir hiç çıktı. Müfettiş yetersizliği nedeniyle şirketlerin sadece yüzde 2’si denetlendi. Sınırlı denetimde bile kaçırıldığı tespit edilen vergi tüm şirketlerin ödediği kurumlar vergisinin yarısına erişti. Vergi yükü her zaman olduğu gibi bordro mahkumu emekçinin sırtında kaldı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Suriye’de Aleviler hem katledildiler hem de “Esed artığı”, “mezhepçi fitne”, “provokatör” gibi suçlamalara maruz kaldılar.

Evrensel'i Takip Et