8 Eylül 2013

'Barış Süreci' bitiyor mu?

KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık’ın “gerillayı durduruyoruz” açıklaması, bir süreden beri dillendirilen “barış süreci bitiyor mu?​” sorusunun daha yüksek sesle sorulmasına neden oldu.  Bayık’ın bu açıklaması, sürecin bittiği anlamına gelmiyor ama sürece dair soru-sorunların arttığını gösteriyor.
Peki, süreç neden beklenildiği gibi ilerlemiyor?
Öncelikle hükümetin başından beri süreci “terörün bitmesi” biçiminde tarif etmesi, PKK’de ciddi bir güvensizliğin oluşmasına neden oldu. Daha önce bu güvensizlik nedeniyle gerillanın geri çekilmeyi yavaşlattığına dair birçok haber yapılmıştı. Ardından yapılan görüşmeler üzerinden Öcalan’ın, 1 Eylül’e kadar açıklanmasını ve 15 Ekim’e kadar gerekli adımların atılmasını beklediğini söylediği  “demokratikleşme paketi” bir türlü açıklanmadı. Ama daha da kötüsü “anadilde eğitim”, “TMK’nın değişmesi”, “genel af”, “yüzde on seçim barajının kaldırılması” gibi çözüm için belirleyici önemdeki taleplerin hiç birinin bu pakette yer almayacağı bizzat Başbakan Erdoğan tarafından ifade edildi.  Derken Bayık’ın “hükümetin samimi olmadığı” ve “çekilmeyi durdukları” açıklaması geldi. Başbakan Erdoğan, Bayık’a cevap verirken bile “Biz samimiyiz. Türkiye’nin terör belasından bir an önce kurtulması gerekiyor” diyor.
Elbette mesele “samimiyet” ya da samimiyetsizlik” meselesi değil. PKK’nin geri çekilmeyi durdurması ve hükümetin gerekli adımları bir türlü atmaması, süreci etkileyen başka faktörlerin olduğuna işaret ediyor.
Bu faktörlerin en önemlisini, Rojava’daki gelişmeler oluşturuyor. AKP Hükümeti, Rojava’da PYD egemen güç durumundayken ülkede PKK’ye kendi çözümünü dayatmasının olanaksız olduğunu görüyor. Bu nedenle Öcalan’ın kendisini ideolojik önderi olarak gören PYD konusunda da rol üstlenebileceğini söylemesi, hükümet kanadında ciddi bir rahatsızlık yaratmıştı. AKP-devletin PYD’nin gücünü kırmak için her yolu denediği ise, zaten herkesin bildiği bir gerçek. Uzun bir süreden beri Rojava’daki Kürt savunma gücü YPG ile savaş halinde bulunan el Kaideci-ÖSO’cu gruplar Türkiye tarafından destekleniyor. Yine AKP ile yakın ilişkileri bulunan Barzani üzerinden PYD’nin etkisinin kırılması için çeşitli girişimlerin yapıldığı biliniyor. Şimdilerde ise hükümet, ABD’nin Suriye’ye yapacağı müdahaleye umut bağlamış görünüyor. Dolayısıyla bir taraftan Öcalan’la görüşen hükümetin, öbür taraftan Rojava’da PYD’nin gücünü kırmak için her yolu denemesi, sürecin ilerletilmesi önündeki en önemli engellerden birini oluşturuyor.
Süreci zora sokan bir diğer sorun da AKP’nin yerel seçimlere kadar durumu idare etmeye yönelik yaklaşımıdır. AKP; yeni anayasada devletin tekçi-milliyetçi yapısının değişmemesi konusunda MHP ve CHP ile anlaşarak milliyetçi kesimleri yedekleme hesabı yapıyor. Öte taraftan da “Kürtçe yer adlarının kullanılması” gibi bazı düzenlemenin yer alacağı belirtilen “demokratikleşme paketi”  ile referandum sürecine benzer bir şekilde seçime kadar Kürtleri idare etmeye çalışıyor.
Nihayetinde bu hesapçı politikalar ‘barış süreci’nin ilerlemesini engelliyor. Ve toplumun geniş kesimlerinde giderek yeniden çatışmaların başlayabileceği kaygısı oluşuyor.
Gelinen yerde sorulması gereken soru şudur:
Süreçten kaygı duyanlar oturup gelişmeleri seyretmeye devam mı edecekler?
Buradaki Kürt’le görüşürken dışarıdakini ezmeye çalışan, yeni anayasa derken “tek”çilikte karar kılan AKP’den demokratikleşme ve çözüm çıkmadığına göre yapılması gereken herhalde oturup olup biteni seyretmek olmamalıdır.
En başa dönersek, “’barış süreci’ bitiyor mu?​” sorusunun cevabını, “çatışmasızlık” ve “demokratik siyaset” ortamını büyük memnuniyetle karşılayan emek ve demokrasi örgütlerinin, genci ve kadınıyla geniş halk kesimlerinin bu süreçte ne yapacağı belirleyecektir. 

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et