9 Eylül 2013

Karaburun'da Bilim Kongresi ve gazetecilik

Karaburun Bilim Kongresi’nin sekizincisi, 4-7 Eylül 2013 tarihlerinde Karaburun’da yapıldı. Toplam 31 oturum ile altı kültürel, sanatsal ve sosyal program, 1170’i aşan katılımcı ile birlikte gerçekleştirildi. Kongrenin bu yılki ana teması “iktidar ve dayanışma” olarak belirlenmişti.
Aralarında yer almaktan kıvanç duyduğum kongre düzenleyicileri, ilkinden sonuncusuna değin; “Bilim ve siyaset, olayların ilk bakışta görünmeyen görülemeyen özünü göstermeye çalışmak için gerekli olan iki araçtır” ön kabulüyle yola çıktılar ve ilerliyorlar.
Düzenleme kurulu, Ocak 2013 tarihinde kamuoyu ile paylaştığı Kongre Çağrısı’ndaki “... bugün; insanlık, kapitalizm tarihinin en büyük sömürü, yağma ve talanı ile karşı karşıya. İktidarın hegemonyasının alabildiğine yoğunlaştığı ve tüm muhalefet odaklarına yönelik baskı, tehdit ve şiddetin doğrudan doğruya saldırıya dönüştüğü bir dönemdeyiz. ... Emek ve sermaye arasındaki antagonizma, sermayenin utkusu lehine tarihin tozlu raflarına kaldırılmak isteniyor. Kapitalizmin temel çelişkisi derinleşerek devam ettiği halde, bugün ezilen sınıfın bir iktidar mücadelesi ve bu mücadele için toplumsal dayanışma gerçekleşemiyor. ...
İktidarı gerek kavramsal gerek tarihsel ve toplumsal süreç içerisinde değerlendirmenin yanı sıra kim(ler)in, nasıl ve niçin iktidar olacağı, olması gerektiği akademinin bugünlerde itibarsızlaştırılan toplumsal sorumluluğunun bir parçasıdır. Yerel yönetimler, cumhurbaşkanlığı/başkanlık ve ardından genel seçimler ile Türkiye için 2014 seçim yılı olacak. Niteliği, içeriği tartışılabilir olsa da seçimler, Türkiye’de iktidarı belirlemenin ve politize olmuş ortam sayesinde kitlelerle bağ kurarak tarihsel-toplumsal sürece müdahalenin bir aracıdır. Aynı zamanda tarihsel olarak devrim mücadelesi de iktidar tartışmalarının ayrılmaz bir parçasıdır. Bu açıdan önümüzdeki dönemde, muhalefet adına siyasete müdahale edilebilmesi açısından siyasî öznelerle birlikte taraf olan akademisyen(ler)in de sorumluluğu artıyor. Bugünün iktidarının, onunla derdi olanların mücadelesinin ve yanı sıra aralarındaki dayanışmanın biçim ve niteliğini ortaya koyma gereksinimi tüm çıplaklığıyla ortadadır. Bu nedenle iktidar ve sermayenin giderek artan baskısına karşı yalnızca eleştirel değil, taleplerimizi dillendiren ve iktidar olmak için mücadeleyi hedefleyen bir siyasî sürece ve bu sürecin çözümlemesine gereksinimimiz var. ....” saptamalarından hareketle, açılış oturumunu Haziran 2013 tarihinde “Gezi İsyanı Sonrasında, 2014 Türkiye’sinde Ezilenlerin İktidarı İçin Dayanışma” olarak belirledi.
Benim ve Cem Terzi’nin oturum başkanlığını yaptığımız ve konuşmacılarını davet ettiğimiz oturumda Oya Ersoy, Selma Gürkan, Kenan Kalyon, Ertuğrul Kürkçü, Alper Taş, Sebahat Tuncel, Rıdvan Turan, Sungur Savran ve Figen Yüksekdağ kurumlarını temsilen yer aldılar. Kongrenin en kalabalık katılımıyla gerçekleşen oturumda konuşmacılara yöneltilen; “ Yerel seçimlere 207 gün kaldı. Eşitlik, özgürlük, demokrasi ve barış için eylem birliği yapanların ve yapabilecek olanların Mart 2014 için bir planları var mı?​” sorusunun yanıtlanması istendi. Salonun dinamizmi eksilmeden, yaklaşık üç saat konuşmacıların, iki saat de dinleyicilerin görüş ve düşüncelerini paylaştıkları oturum, yapılan değerlendirmelere göre başarıyla tamamlandı.
Ancak, ertesi gün Evrensel Gazetesi’nin web sayfasında gördüğümüz, “Karaburun’da yerel seçim gündemi” başlıklı haberin son bölümünde yer alan ve “Bir de oturumun kulisinden bir bilgi/tartışma aktaralım” cümlesiyle başlayan “TKP Neden Yoktu?​” alt başlığındaki haber, Kongre düzenleme kurulunu hayrete düşürdü. Çünkü haberde yer alan “Kongre katılımcılarına ilk gönderilen geçici programın açılış oturumunda TKP’den de bir temsilci vardı.” bilgisi gerçek değildi.
Bununla birlikte, haberin devamında, TKP’nin oturumda olmamasıyla ilgili olarak ileri sürülen iki iddianın kaynağı olarak “kulislerde konuşulan”ın gösterilmesini ayrıca değerlendirmemiz gerekiyor. Daha önce de yazmıştım. Ben gazeteci değilim. Bilgi ve becerim ölçüsünde siyaseti yorumlamaya çalışıyorum. Ancak gazeteciliğin ne olmadığını bilecek bilgiye sahibim. Kulis bilgisiyle haber yapmak ancak “magazin gazeteciliği”nde olabilir. Gazetecilikte değil. Dilerim bundan sonra böyle bir tutumla karşılaşmayız.

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et