Polis şiddetiyle nereye?
Başbakan ve AKP Hükümeti, “gündemi belirleme” tekelini kaybetmesinden beri, gündemi tıkamaya çalışan bir çizgi izliyor. Buradaki aracı da polis güçleri! Polis güçlerini her vesileyle devreye sokarak Hükümet, gündemi polis ve çeşitli muhalif odakların çatışmasına indirgiyor. Öyle ki, en küçük protesto ve basın açıklaması türünden, en basit eylem girişimleri bile yüzlerce polisin müdahalesi, eyleme katılan, katılmayan gözetmeden eylem bölgesinin gaz ve suya boğulması, esnafın, semt sakinlerinin taciz edilmesi artık sıradan ve günlük bir polis tarzına dönüşmüş bulunuyor. Bu müdahaleler, katılmak isteyen kişilerin keyfi gözaltına alınması, polis şiddetinin dizginsiz kullanılmasıyla tarif edilir hale gelmiştir. Önceki gece Antakya’da, ODTÜ Ormanı’nı savunan öğrencilere ve halka yönelik polis şiddetini protesto etmek için alana çıkanlara uygulanan polis şiddeti Ahmet Atakan’ın yaşamını kaybetmesine kadar vardı.
Çünkü Hükümetin sadece gündemi belirleme tekelini elinde tutması değil, iç ve dış politikası da (ODTÜ Ormanı’ndan otoyol geçirmeye kadar gelen çevre düşmanlığı ve madalya uğruna dopingi devreye sokan, sporu rant alanı yapan spor politikası da çöken politikalar kategorisi içindedir) halk indinde büyük bir itibar kaybına uğramış bulunuyor. Suriye’ye emperyalist bir müdahaleye destek vermek, Mısır darbesine karşı mücadeleyi kendi taraftarlarının tepkisine indirgemek, Kürt sorununun “çözüm sürecinde” kendisinden beklenen adımları atmadığı için sürecin zora sokulması, ekonomik gidişatın Hükümetin tüm şişinmesine karşın her gün daha kötüye gittiğinin saklanamaz hale gelmesi, Alevi-Sünni merkezli mezhep ayrımcılığının bir devlet politikası olarak hayata geçirilmesi, nihayet 2020 Olimpiyatları’nın İstanbul’da yapılması için girişilen büyük masraflara rağmen Tokyo’ya kaybedilmesi,... gibi sıcak başarısızlıklar, hükümeti gündemi belirleme tahtından düşürmüştür. Ama Hükümet, “Ben neden böyle büyük bir itibar yitimine uğrayarak gündemi belirleme pozisyonumu kaybettim” deyip bu soruya akılcı bir yanıt aramak yerine, olup biteni ”Bana karşı komplo var”,”Hükümetimize yönelik sabotaj var”, ”Bana karşı çıkanların arkasında şunun bunun desteği var” gibi çocukları bile inandıramayacağı gerekçeler uydurmaktadır.
Zaten Hükümetin polisi vahşice üstüne sürdüğü protesto eylemleri de Hükümetin çöken politikalarına yöneliktir.
Şunu söylemeliyiz ki, “polis şiddeti” güçlü hükümetlerin değil, özgüvenlerini yitirmiş ve ayağının altındaki toprağın kaldığını gören hükümetlerin sarıldığı bir silah olmuştur. AKP Hükümeti de bu yoldan yürümektedir. En iddialı olduğu Suriye politikasına bile, bırakalım genel olarak halktan, AKP tabanından dahi güçlü bir destek alamadığının farkında olan Hükümet, her muhalefeti Hükümet için tehdit görürken, her karşı çıkışı büyük başkaldırının nüvesi olarak görüp,ezmek istemektedir. Ama bu yol bir çıkış yolu değildir. Tersine bu yol, AKP Hükümeti’ni daha da yıpratacak, onun toplumdaki itibarını daha da aşağılara çekecek bir yoldur.
Türkiye’nin demokrasi güçlerine düşen de bu baskılar karşısında sinmemek, gençlerimizi katletmeye kadar varan polis şiddetini önleyecek, bu şiddetin arkasındaki sorumluları, onların teşvikçilerinin yüzünü açığa çıkaracak bir mücadeleyi geliştirmektir. Demokratik bir Türkiye’yi kazanmanın başka bir yolu da yoktur.
(*) Bu köşeden dün yayımlanan yazıda bugün, önceki gün açıklanan HDK’nin “yerel seçim stratejisi”nin konu edinileceğini belirtmiştik. Ancak, Hatay’da Ahmet Atakan’n öldürülmesine kadar gelen polis şiddeti, ”yerel seçim”le ilgili yazıyı erteletti. Yerel seçim konusunu yarın gündeme alabilmeyi umuyorum.
EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’
Antep’in de aralarında olduğu bölge illerinde ortalama işçi ücreti asgari ücretin altında, haftanın 7 günü, pazarları 12 saat çalışma, üretim baskısı! Devletin ve patronların yasaklar, kolluk gücü ve sendikacı tutuklamasıyla devam ettirmek istediği bu düzenin dayanılmaz hale geldiğini söyleyen Çelikaslan işçisi, tüm işçileri BİRTEK-SEN çatısı altında birleşmeye çağırdı.
Evrensel'i Takip Et